"Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamak..." cümlesini nasıl anlamalıyız, tefani nasıl olur?
Değerli Kardeşimiz;
"... Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir."
"Ehl-i tasavvufun mâbeyninde fenâ fi'ş-şeyh, fenâ fi'r-resul ıstılahatı var. Ben sufî değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte fenâ fi'l-ihvân suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna tefânî denilir. Yani, birbirinde fâni olmaktır. Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır."(1)
Aynı maksat ve aynı hizmet içinde bulunan kardeşler birbirlerine samimi muhabbet besler, samimi bir fedâkarlık ile muamele ederler. Bu da "birbirinde fani olmak" demektir.
Mesela kardeşinde güzel bir meziyet görse, kendi meziyeti gibi sevinir ve ona muhabbet duyar. Bu duygu, o kardeşte fani olduğunu gösterir. Yani onun meziyet ve faziletini kendi meziyet ve fazileti gibi görür. Tabiri yerinde ise bir ruh, ama iki beden gibidirler.
Böyle bir hissiyat kardeşler arasındaki manevî bağın ve sevginin bir tezahürüdür. Böyle bir hissiyatın hâkim olduğu şahısta nefis, terbiye edilmiş demektir. Zira nefis, başkasını kendinden üstün görmez, onun meziyetlerini kendi meziyeti gibi kabul etmez.
Nefsi terbiye ve ıslah etmeden, onu aşmadan kardeşlerin birbirlerinde fani olması mümkün değildir. Nefsin ıslah ve terbiyesi de ancak iman-ı tahkiki ile mümkündür. Risale-i Nurlar tahkiki iman dersini mükemmel bir şekilde verdiği için, onun hakiki talebeleri nefsini ıslah ve terbiye etmiş demektir. Böyle olunca, kardeşinde fani olmaya, yani, onun fazileti ve meziyeti ile iftihar etmeye bir engel kalmamış olur.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Fikren" değil de "hissen" denilseydi mana nasıl olurdu, izah eder misiniz?
Fikir hissin mukaddemesidir, yani insanda önce fikir, sonra onu takiben hissiyat oluşur. Fikir oluşup olgunlaşmadan hissiyat oluşamıyor, bu bir adetullahtır. Mesela, marjinal örgütler genç bir çocuğu önce ideolojik propaganda ile hazırlarlar, sonra kötü emellerine alet ederler.
Aynı maksat ve aynı hizmet içinde bulunan kardeşler, birbirlerini samimi bir muhabbet ve samimi bir fedakârlık ile karşılar ve öyle severler ise; bu birbirinde fani olmak anlamına gelir.
Mesela, kardeşinde bir güzel meziyet görse, kendi meziyeti gibi sevinir ve ona muhabbet duyar. Bu duygu o kardeşte fani olduğu anlamına gelir. Yani onun meziyet ve faziletini kendi meziyet ve fazileti gibi görür. Tabiri yerinde ise; aynı ruh ama iki ceset gibidirler. Böyle bir hissiyat kardeşler arasındaki manevi bağın ve sevginin bir tezahürüdür. Böyle bir hissiyatın hakim olduğu şahısta, nefis terbiye ve tezkiye edilmiş demektir. Zira nefis başkasını kendinden üstün görmez, onun meziyetlerini kendi meziyeti gibi kabul etmez.
Demek nefis ile tefani, yani kardeşlerin birbirlerinde fani olması aynı anda cem olmuyor. Birisi varsa ötekisi yok demektir. Nefis engelini aşmadan, nefsi terbiye ve ıslah etmeden, tefani yani kardeşlerin birbirlerinde fani olması mümkün değildir.
Nefsin ıslah ve terbiyesi de ancak iman-ı tahkiki ile mümkündür. Risale-i Nurlar tahkiki iman dersini verdiği için, Risale-i Nur'un hakiki talebeleri nefsini ıslah ve terbiye etmiş demektir. Böyle olunca kardeşinde fani olmaya, yani onun hissiyatı ile hissiyatlanmaya, onun fazileti ile faziletlenmeye, onun meziyeti ile meziyetlenmeye bir engel kalmamış olur.
Fikrin hisse inkılap etmesinin pratik usulleri neler olabilir?
Fikri ve ilmi irfana dönüştürebilirsek o zaman fikir hissiyata dönüşür. İrfan ilmi hazmetmek ilmi işleyip sair duygu ve latifelere aktarabilme becerisidir. İlmi irfana çeviremeyenler kitap yüklü merkeplere benzetilir.
"Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hakkını vermeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzer. Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü! Allah zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz." Cuma, 5