"Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman cehennemde hapis nasıl adalet olur?" Bu konu geçmişte gündeme gelmiş miydi, cevabı izah edip, hesabı biraz açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Her dönemin kendine has şartları ve fikri bir altyapısı vardır. Abdulkadir Geylanî, İmam Rabbanî gibi büyük zatların dönemlerinde fen ve felsefeden gelen bu gibi sorular ya yoktu ya da çok azdı. O zamanda daha ziyade nefsin terbiyesi ve tezkiyesi esası üzerine eserler yazılırdı. Zira o dönemlerde imanlar sağlam idi, ekser insanlar ibadetlerini yapıyordu. O dönem insanları, daha çok fıkha dair meseleler üzerinde durmuş ve onlara kafa yormuşlar. Âlemlerine böyle felsefi sorular ve şüpheler pek uğramamış. Bu yüzden, ehil olan âlimler de eserlerinde o gibi konuları yazmamışlar. Yoksa o zatlar bu gibi konulara kafa yormamışlar, demek yanlış olur.

Malumdur ki, her mevsimin meyvesi ve sebzesi farklıdır. Elbette inkârcı bir asrın reçetesi ve meyvesi de fıkhi meseleler değil, imanın esasına ve köküne dair konulardır.

"Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkàdir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi..." (bk. Mektubat, Beşinci Mektup)

İmandaki zerre kadar bir şüphe, ebedî saadetin felaketine sebep olur. İman hem dünya hayatının hem de ahiret hayatının bir vesikası ve senedi gibidir. Öyle ise bir insan için en mühim vazife, imanı sağlam ve sarsılmaz bir hale getirmektir. Bütün İslam âlimlerinin ilk ve esas gayesi bu olmuştur. Ama bu bazı zaman dilimlerinde daha da bir ehemmiyet kesbetmiştir. Bilhassa fen ve felsefeden beslenen inkârcı ve maddeci düşünce, bu zamanda çok insanların imanını zedelemekte ve itikadını bozmaktadır.

İslam ağacının kökü imandır, dal ve budakları ise ibadet ve güzel ahlaktır. Bu zamanda küfür, İslam ağacının kökü olan imana saldırıyor, onu bozmaya çalışıyor. Böyle bir vaziyette Şah-ı Geylanî, İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazzalî gibi manevî hekimler bulunsa idiler, onlar da bütün himmetlerini ve gayretlerini aynı Üstad Hazretleri gibi imanın takviye ve kuvvetlendirilmesine sarf edeceklerdi.

Her türlü menfi cereyanların, imansızlığın ve sefahet ateşinin her tarafı kasıp kavurduğu bu helaket ve felaket asrının acısını kalbinin en derininde hisseden ve bütün vaktini iman ve Kur’ân hizmetine vakfeden Üstad Hazretleri bu manzarayı şöyle dile getiriyor:

"Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, imanımı kurtarmağa koşuyorum." (Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı)

Küfür, nihayetsiz bir cinayet hükmündedir. Zira bütün kâinat ve içindeki her varlık Allah’ı hamd ile tesbih edip, onun varlığını ve birliğini ilan ederken, insan küfür ve şirk ile bütün kâinatın ve içindeki mahlukatın hukukuna zulmetmiş ve azim bir cinayet işlemiş oluyor.

Küfürde olanlar; âlemin her şeyini, bütün faaliyetlerini, sayısız hikmetlerini, o güzel neticelerini ve kemalatını faydasız, gayesiz ve abes görmektedirler. Ayrıca küfür ve isyan; bütün bir kâinatı tahkir etmek, kıymetsiz ve manasız görmektir. Bütün mahlukatın hakikatleri esmâ-i İlahiyeye istinat ettiğinden, mahlukata yapılan bu tahkir esmâ-i İlahiyeyi de tezyif mânâsı taşır. Yani o mükemmel tecellileri ehemmiyetsiz görür, dikkate almaz, düşünmeye değer bulmaz. Bu ise, o esmâya karşı büyük bir cinayettir.

Küfre giren kişi; Allah’ı tesbih eden varlıkları kendi isyanına ortak eder, küfür ve isyan yoluna onların yardımlarıyla girer. Bu ise o varlıklara büyük bir hakarettir.

Küfür, Cenab-ı Hakk’ın zat, sıfat ve şuunatını inkârdır. Cenab-ı Hakk'ın varlığına ve birliğine delil olan bütün mahlukatı, sonsuz nimetleri, lütuf ve ikramları inkârdır. Mahlûkatın şeref, izzet ve haysiyetine tecavüzdür. Âlemin kemalatını, şerefini, vahdaniyete olan delailini tekziptir. Cinayeti azim olan böyle bir insanı, Cenab-ı Hakk’ın ebedî cehenneme atması gayet hikmetlidir ve adalettir.

Şer ve tahrip, neticesi itibari ile büyük bir yıkım ve büyük bir zulümdür. Bu büyük yıkım ve zulme sebep olan da büyük bir neticenin oluşmasına sebebiyet vermiş oluyor.

Üstad Hazretleri bu hususu şöyle izah ediyor:

"S. Bir kâfirin masiyet-i küfriyesi, mahduttur, kısa bir zamanı işgal ediyor. Ebedî ve gayr-ı mütenahi bir ceza ile tecziyesi adalet-i İlahiyeye uygun olmadığı gibi, hikmet-i ezeliyeye de muvafık değildir; merhamet-i İlahiye müsaade etmez."

"C. O kâfirin cezası gayr-ı mütenahi olduğu teslim edildiği takdirde, kısa bir zamanda irtikâp edilen o mâsiyet-i küfriyenin, gayr-ı mütenahi bir cinayet olduğu altı cihetle sabittir:"

"Birincisi: Küfür üzerine ölen bir kâfir, ebedî bir ömürle yaşayacak olursa, o gayr-ı mütenahi ömrünü behemehal küfürle geçireceği şüphesizdir. Çünkü kâfirin cevher-i ruhu bozulmuştur. Bu itibarla, o bozulmuş olan kalbin gayr-ı mütenahi bir cinayete istidadı vardır. Binaenaleyh, ebedî cezası, adalete muhalif değildir."

"İkincisi: O kâfirin masiyeti mütenahi bir zamanda ise de gayr-ı mütenahi olan umum kâinatın, vahdaniyete olan şehadetlerine gayr-ı mütenahi bir cinayettir."

"Üçüncüsü: Küfür, gayr-ı mütenahi nimetlere küfran olduğundan, gayr-ı mütenahi bir cinayettir."

"Dördüncüsü: Küfür, gayr-ı mütenahi olan zat ve sıfât-ı İlâhiyeye cinayettir."

"Beşincisi: İnsanın vicdanı, zâhiren mütenahi ise de batınen ebede bakıyor ve ebedî istiyor. Bu itibarla, gayr-ı mütenahi hükmünde olan o vicdan, küfürle mülevves olarak mahvolur, gider."

"Altıncısı: Zıt, zıddına muânid ise de çok hususlarda mümasil olur. Binaenaleyh iman, lezaiz-i ebediyeyi ismar ettiği gibi, küfür de âlâm-ı elîmeyi ve ebediyeyi âhirette intaç etmesi, şe'nindendir."

"Bu altı cihetten çıkan netice ve gayr-ı mütenahi olan bir ceza, gayr-ı mütenahi bir cinayete karşı ayn-ı adalettir." (İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, Âyet: 7)

"Madem küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür; elbette hadsiz bir cinayettir. Öyle ise hadsiz bir azaba müstehak eder. Madem bir dakika katl, on beş sene cezada (sekiz milyona yakın dakikada) hapis azabını çekmesini adalet-i beşeriye kabul edip maslahata ve hukuk-u âmmeye muvafık görür. Elbette bir küfür bin katl kadar olması cihetiyle, bir dakika küfr-ü mutlak, sekiz milyara yakın dakikalarda azap çekmesi, o kanun-u adalete muvafık geliyor. Bir sene ömrünü o küfürde geçiren, iki (2) trilyon sekiz yüz seksen (880) milyara yakın dakikada azaba müstehak ve خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا sırrına mazhar olur." (Şualar, On Birinci Şuâ, Sekizinci Meselenin bir Hülâsası)

"Sual: Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennemde hapis nasıl adalet olur?

Elcevap: Sene 365 gün hesabıyla, bir dakikada katl, yedi (7) milyon sekiz yüz seksen dört (884) bin dakika hapis iktizası kanun-u adalet iken, bir dakika küfür bin katl hükmünde olduğundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçiren ve küfürle ölen bir adam, kanun-u adaletle, elli yedi (57) trilyon iki yüz bir (201) milyar iki yüz (200) milyon sene, beşerin kanun-u adaletiyle hapse müstehak olur. Elbette فِيهَآ اَبَدًا adalet-i İlahi ile veçh-i muvafakati bundan anlaşılıyor." (Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a, On Dokuzuncu Nükte)

Yukarıda Üstad'ımız kâfirin ebedî cehennemde kalmasının tam adalet olduğunu altı cihetle izah ve ispat etmişti. Burada konuya bir haşiye nevinden, beşerin adaletiyle de mesele matematik olarak tahlil edilmiş ve yaklaşık elli yedi trilyon senelik bir hapis cezası hesaplanmıştır. Fakat yapılan tahkik neticesinde bu hesabın tutmadığı görülmüştür. Şöyle ki:

Bir dakikada katl: 7.884.000 (dakika olarak)
Bir saatte: 7.884.000 X 60 = 473.040.000 (dakika olarak)
Bir günde: 473.040.000 X 24 = 11.352.960.000 (dakika olarak)
Bir senede: 11.352.960.000 X 365 = 4.143.830.400.000 (dakika olarak)
20 senede: 4.143.830.400.000 X 20 = 82.876.608.000.000 (dakika olarak)
Küfür 1.000 (bin) katl hükmünde olduğundan 82.876.608.000.000 X 1000 = 82.876.608.000.000.000 (dakika olarak)
82.876.608.000.000.000 / 1440 = 57.553.200.000.000 (gün olarak, - Üstadın verdiği hesap sene için değil gün için az farkla tutuyor.)
57.553.200.000.000 / 365 = 157.680.000.000 (sene olarak)

İkinci hesap şekli:

1 dk. katl = 15 sene hapis

1 dk. küfür 1000 katl hükmündedir: 15 X 1000 = 15.000 sene

1 saat küfür : 15.000 X 60 = 900.000 sene

1 gün küfür : 900.000 X 24 = 21.600.000 sene

1 sene küfür : 21.600.000 X 7.884.000.000 sene

20 sene küfür : 7.884.000.000 X 24 = 157.680.000.000 ( 157 milyar 680 milyon sene )

Bu farkın sebebi ne olabilir diye müzakere yapıldığında birkaç noktanın olabilme ihtimalinin olabileceği kanaatine vardık. Bunlar:

1. Müstensihlerin hatası olabilir.
2. Çok yazarın yakındığı matbaa hatası olabilir.
3. Üstad'ımız hesap yaparken, elinde hesap makinesi veya kâğıt kalem olmadan hafızasından yapardı. Burada beşeriyetten kaynaklanan bir hesap hatası da olabilir.

4. Aslında bu gibi hesap işleri maksadı pekiştirmek içindir. Hatalı bile olsa, aslında anlatılmak istenen manadır. Yani bir kafirin kısa bir zamandaki küfrüne karşılık ebediyen cehennemde yanmasının adalete - insanların verdikleri ceza açısından da - uygun olduğunu ispat etmektir. Bu noktada elli milyar ile elli trilyon fark etmez. Neticede bir kafirin ebedi bir hayatta cehennemde kalacağı ortaya çıkar ve bu sonuç muhakkaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Temaşager

 "bir dakika küfr-ü mutlak, sekiz milyara yakın dakikalarda azap çekmesi, o kanun-u adalete muvafık geliyor. Bir sene ömrünü o küfürde geçiren, iki (2) trilyon sekiz yüz seksen (880) milyara yakın dakikada azaba müstehak ve خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا sırrına mazhar olur." bunun bir izahı şöyle olabilir;

1 dk küfr-ü mutlak 8,000,000,000 dakika

8 milyar dakika X 1 sene (360 gün hesabıyla) = 2,880,000,000,000 sayısı elde ediliyor. Burda 8 milyar dakikayı direk 360 gün ile çarpılmasının bir kaç hikmeti şöyle olabilir diye kalbime geldi;

a. kafirin gün boyunca bütün dakikaları küfr-ü mutlak ile geçmiyor olabilir

b. Gün boyunca uyku vesaire içinde gaflet ile geçirilen saatler çıkarılmış olabilir. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı bir gün boyunca en az bir dakikası küfr-ü mutlakla geçen kafirin cezası hesaplanmış olabilir. Çünkü böyle bir durumda bir günde  sadece 1 dakika hesaplanırsa 360 günde 360 dakika hesaplanır ve 8 milyar dakika 360 dakika ile çarpılırsa 2 trilyon 880 milyar dakika eder. 

Yani netice olarak en azı hesaplanmıştır ve manen bize şöyle derki "1 günde 1 dakikası böyle geçen insan 2 trilyon 880 milyar dakika cazaya müstehak olursa daha fazla dakikaları küfr-ü mutlakta geçeni siz hesaplayın"

Bununla beraber burda asıl maksat sayı hesaplamak değil kafirin hadsiz azabını akla yakınlaştırmak ve makul olduğunu göstermektir. Şu durumda netice hasıl oluyor. 

Yanlış bir şey yazmış isem Rabbimden bağışlamasını diliyorum ve dualarınızı bekliyorum.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
NurMuhammed

İmam-ı Gazali zamanında felsefi konular bolca işlenmiş hatta İmam-ı Gazali de bu feylesofların fikirlerini tetkik etmiş ve eserlerinde bu feylesoflara -İbn-i Sina da dahil- vahyin ışığında çok sert cevaplar vermiş bundan dolayı 

"Alemlerine böyle felsefi soru ve şüpheler pek uğramamış, bu yüzden ehil olan alimler de eserlerinde o gibi konuları yazmamışlar.

Tabiri yerinde ise arz talep meselesi, o dönemlerde böyle talepler olmayınca..."

cümlelerinin tashih edilmesi gerekiyor bence. Bu dehşetli sorular o zamanla da var ama elbette ki şimdiki kadar umumi değildi çünkü İslam ülkeleri hep şeriatla yönetiliyordu ve bu sorularin Ümmet içine girmesine şeriat kılıncı müsaade etmiyordu lâkin sonrasında şeriat kaldırılinca bin senedir biriken bu sorular İslam içine girmeye yol buldu    ""Ve madem bin seneden beri iman ve Kur'an aleyhinde teraküm eden Avrupa feylesoflarının itirazları ve şübheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor. Ve bir saadet-i ebediyenin ve bir hayat-ı bâkiyenin ve bir Cennet-i daimenin anahtarı, medarı, esası olan erkân-ı imaniyeyi sarsmak istiyorlar. 
Ayet-ül Kübra - 145"" Elhamdulillah Cenab-ı Hak da Üstadı ve Risaleleri gönderdi imdadımıza.

Lâkin bu soru o zamanlar sorulmuş mu vevap verilmiş mi bilemiyorum. Bildimiz bir şey varsa o da Editörün de ifade ettiği gibi ""Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur'aniyenin muammalarını hall ve keşfetmiştir ki; her bir tılsımın bilinmemesinden çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddüdlerden kurtulamayıp, bazan imanını kaybederdi. Şimdi bütün dinsizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler. 
Kastamonu - 209""

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
sancaktarân

28.Lema Hadsiz bir zaman Cehennemde hapis Hesabı..

1 dk Katl= 15 yıl hapis (dünyadaki adalet kanunlarınca..)
A = 15 Yıl hapis = 15 x 365 x 24 x 60 = 7.884.000 dk..
 1 dk küfür : 1000 katl hükmünde, yani;
 B = 1000dk
C= 20 sene = 20x365x24x60 dk,

..Ve iddiayı ispat : 20 sene küfür ile yaşayan ve ölen adamın cezası "dk cinsinden":
= A x B x C

Peki tersten doğrulama yapalım..
Üstad AxBxC nin 57.201.200.000.000 dk oldugunu soyluyor.. Bu sefer tersten dogrulama mantigiyla bölelim..

57.201.200.000.000 ÷ A ÷ B ÷ C = 0.0006901972 Küfür..(Yani bu sayida bir küfur olmaz ya 1 küfür olur yada hiç olmaz hasıli kelam ortalama 1 yapiyor ve tutuyor)
Yani Üstad zehirlendiği ve istibdat altında seri bi sekilde hesaplamak icin ortalama değerler ile hesapladiğından sonuç ortalama olarak TAM DOĞRU !!

 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...