Mahlukatın seyelan ve cereyanı ile alakalı birkaç misal verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte şu mahlukatın şu seyelanı, gayet hakîmane, rahmet ve ihsan dairesinde ve şu seyeranı, gayet alîmane, hikmet ve intizam dairesinde ve şu cereyanı, gayet rahîmane, şefkat ve mizan dairesinde, baştan aşağıya kadar hikmetlerle, maslahatlarla, neticelerle ve gayelerle yapılıyor."
"Demek, bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Hakîm-i Zülkemal, mütemadiyen tavaif-i mevcudatı ve her taife içindeki cüz’iyatı ve o taifelerden teşekkül eden âlemleri, kudretiyle hayat verip tavzif eder, sonra hikmetiyle terhis edip mevte mazhar eder, âlem-i gayba gönderir, daire-i kudretten, daire-i ilme çevirir." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam, Yedinci Kelime)
Nehirlerin akmasından, rüzgârların esmesine, dünyanın dönmesinden yılların geçmesine kadar bunun misalleri sayılamayacak kadar çoktur. İnsan kâinatın bir küçük misali olduğundan, o muhteşem âlemdeki seyelan ve cereyanların misallerini kendi varlığımızda yakinen müşahede edebiliriz. İnsan zaman nehrinde akmakla çocukluktan ihtiyarlığa doğru yol alırken, vücudunda da nice faaliyetler cereyan etmektedir. Sadece birkaç misal verelim:
Bir yandan kalbimiz çalışmakta, ötede midemiz gıdaları hazmetmekte, ciğerimiz kanımızı temizlemekte, kemik iliğimizde sürekli olarak alyuvar yaratılmakta ve bu kırmızı kürelerden 120 günlük ömürlerini tamamlayanlar ölümü tatmakta, saçlarımız uzamakta, tükürük bezlerimiz durmadan çalışmaktadır.
Daha bunlar gibi böyle nice faaliyetlerle bedenimiz her yıl kademeli olarak değişmekte ve yerini ayrı bir bedene bırakmaktadır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü