Peygamber Efendimizin, bir çocuğa beddua etmesini nasıl değerlendirmeliyiz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri Mektubat'ta şu şekilde bir mucize naklediyor:
"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselam namaz kılarken hırçın bir çocuk namazını katedip geçtiğinden Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm اَللّٰهُمَّ اقْطَعْ اَثَرَهُ (Allah'ım onun izini (ayağını) kes.) demiş. Ondan sonra çocuk daha yürüyememiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Üçüncü İşaret)
Mektubat'ta zikredilen bu mucize aynı zamanda Sünen-i Ebu Dâvud'da ve Kadı İyaz'ın Şifâ-i Şerif'inde de rivayet edilmektedir.
Ebû Dâvud'da geçen rivayet şu şekildedir:
Said bin Gazvan hac dönüşü Tebük'e gelmişti. Yere oturtulmuş sakat bir adam gördü. Yanına yaklaştı, niçin bu hâle düştüğünü sordu. Sakat adam şöyle dedi:
"Sana bir hadis haber vereceğim, fakat ben sağ oldukça benden duyduğunu kimseye söylemeyeceksin. Hadise şöyle:
"Resulullah Tebük'e geldiğinde bir hurma ağacının önüne inmişti. 'Şu ağaç bizim kıblemizdir.' buyurdu. Ve hurma ağacına dönerek namaza durdu. Ben daha o zaman çocuktum. Koşarak geldim. Sütre olarak duran hurma ağacı ile onun arasından geçtim. Bunun üzerine Resulullah: 'O bizim namazımızı kesti, Allah da onun ayağını kessin.' dedi. O günden bugüne kadar ayağa kalkamaz oldum.” (Ebû Dâvud, Salât: 110)
İbni Hibban'ın rivayetinde bu çocuğun Büsr bin Râî el-Amr adında birisi olduğu belirtilmektedir. Mektubat'ta geçen hadisin Arapça metni İbni Hibban'ın rivayetinden alınmıştır. (bk. Sahihu İbni Hibban, 8/152)
Hadis âlimlerinin bu husustaki açıklamaları şu şekildedir:
"Önce şöyle bir sual akla gelmektedir: Namaz kılanın önünden bir insanın geçmesiyle namaz bozulmaz, öyleyse Peygamberimiz (asm) neden beddua etmiştir? Diğer taraftan, çocuğun henüz mükellef sayılacak bir yaşta olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda çocuk, niçin böyle bir cezayı hak etmiştir?"
Bu sualleri sıralayan âlimler şu ihtimalleri zikrederek izahlarda bulunmaktadırlar:
- Her şeyden önce, bu çocuğun bir müşrik çocuğu olduğu kuvvetle muhtemeldir. Resulullah Efendimiz (asm)'in namaza durduğunu gören müşrikler, onun namazını ifsat etmek maksadıyla çocuklarından birisini tahrik edip onun (asm) önünden geçmesini tembih etmişlerdir. Onların bu haince planlarını fark edip gören Peygamber Efendimiz (asm), İslamın izzetini göstermek ve onların kötü niyetlerini defetmek için, çocuğun o hale gelmesini bir mucize olarak göstermiştir.
- Diğer bir ihtimal, bu çocuk her ne kadar çocuk görünüşlü ise de büluğ çağına gelmiş olduğundan, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm), çocuğun, önünden kasti olarak geçtiğini anlamış ve böyle bir bedduada bulunmuştur. (eş-Şifâ, 1/632)
Yine bu hadisin izahında İmam-ı Suyûtî Hazretleri, Peygamber Efendimiz (asm)'in bu çocukla olan hadisesini, Hz. Hızır'la başka bir çocuk arasında geçen hadiseye benzetmekte ve hikmet tarafının sadece Peygamberimizce (asm) bilindiğine işaret etmektedir. Bilindiği gibi, Hz. Hızır (as), Hz. Musa (as) ile yolculuğu esnasında yolda toplu halde oynayan bir grup çocuğa rastgeldi, içlerinden bir çocuğu yakaladı ve öldürdü. (Peygamberler Tarihi, s. 445-447)
Hz. Musa (as)'ın,
"Bir can karşılığında kısas olmaksızın suçsuz bir kimseyi mi öldürdün. Doğrusu sen pek kötü bir iş yaptın!" (Kehf, 18/74)
şeklindeki bir itirazına ise Hz. Hızır (as), yolculuğunun sonunda çocuğu öldürmesinin hikmetini şöyle açıklar:
"Öldürdüğüm çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi; bu kâfir tabiatlı çocuğun ileride anne ve babasını isyan ve inkâra sevketmesinden korktuk. Ve istedik ki, Rableri onlara huy temizliği bakımından daha hayırlı ve merhamet yönünden daha yakın bir evlat versin." (Kehf, 18/80-81)
Tefsirlerde yer aldığına göre, bu anne ve babanın daha sonra bir kız çocukları dünyaya gelir ve bu kız da bir peygamberle evlenerek başka bir peygambere anne olur.
İşte Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) da bu çocuğun ileride yapabileceği kötülüklere mâni olmak için, istikbali görerek çocuğa böyle bir bedduada bulunmuştur. Yine de burada, Peygamber Efendimiz (asm)'ın başka bir cihetten şefkatini görmek mümkündür. Çünkü ona acıdığından, onu muhtemel kötülükten alıkoymayı niyet etmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de Tevbe Süresi 128. ayette şöyle buyuruyor: "Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli ve merhametlidir." Bu ayet-i kerimede Peygamber Efendimizin (a.s.m.) iki vasfı olan RAUF ve RAHİM vasıfları nazara verilmektedir ki; bu vasıflar Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden olup, Peygamber Efendimizin de(asm) bu isimlere âzâmî, yani en yüksek derecede mazhar olduğu çok açık bir şekilde ifade edilmektedir. Acaba İsm-i Azam'a ve her ismin azamî derecesine mazhar olan bir zatın zerre miktar şefkatsiz olması ihtimali olabilir mi. Hâşâ ve kella.
Dört-beş yaşındaki bir çocuğun, namaz kılan anne babanın önünden geçmesini, On Dokuzucuncu Mektub'taki mu’cizeye bakarak değerlendirirsek, bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Evvela, namaz kılanın önünden bir kimsenin geçmesi ile namaz bozulmaz. Ancak namaz kılanın önünden geçen kimse yetişkin birisi ise günahkâr olur.
İkincisi, namaz kılan kimsenin önünden geçme ihtimali varsa, başkalarının günaha girmesini önlemek için bir sütre edinilmesi sünnettir.
Üçüncüsü, küçük çocuk mükellefiyet yaşının altındaysa, zaten bundan veya başka bir günahtan dolayı mes’uliyeti yoktur.
Dördüncüsü, On Dokuzuncu Mektub'ta yer alan mu’cize, hususî bir durum için olup, farklı bir maksad ifade ediyor. Aşağıdaki linkte bunun hikmetleri izah edilmiştir. Fıkıh açısından o hâdiseye bakarak bir hüküm çıkarmak yanlış olur. Biz bu hususta o mu’cizeyi değil, bu hususta fıkıhta ne söylenilmiş ona bakmalıyız ki, bu hükümleri yukarıda izah etmeye çalıştık.
Âlemlere rahmet olan Peygamberimiz, Taifte kendisini taşlayan çocuklara beddua etmemesi; sadece namazını kesen bir hırçın çocuğa beddua etmesini nasıl anlamalıyız?
Peygamber Efendimiz (asm) şahsına yapılan haksızlık ve kabalıklara karşı affedicidir. Ama şeriatın tesisinde ya da İslam hükümleri ile alâkalı durumlarda affedici olmayabiliyor. Zira İslam büyük bir gemi ve bu gemide milyonlarca insanın hakkı ve kurtuluş esasları vardır. Buradaki kanunların tesisinde ciddiyet ve kat’iyet olması gerekir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu çocuk hâdisesinde, namazın ve ona ait hükümlerin esasını ciddiyet ile tesis etmek için beddua ediyor. Bu şahsî bir durum değil, şeriatın esasına müteallik bir durumdur.
Bu hâdisenin bir de kader ciheti vardır. Yani hâdiselerin bir mülk bir de melekût yönü vardır. Mülk yönü karmaşıktır ve sebepler iç içedir. Melekût yönü ise şeffaf ve mahz-ı hikmettir, her ciheti ile hayırlı ve güzeldir. Hâdiselerin zahirdeki yüzü çirkin veya musibetli durabilir; lakin melekût ve kader ciheti güzel ve hikmetlidir.
Bu çocuk meselesi de zahiren şefkat ile bağdaşmıyor gibi durabilir; lakin melekût ciheti açılsa ve hikmetler açığa çıksa, onun güzel ve hikmetli yüzü anlaşılır. Belki ayağının öyle olması onun açısından daha güzel ve rahmetlidir. Peygamber Efendimiz (asm) ve duası sadece zahirî bir sebeptir, hakiki fail kader-i İlahîdir.
Burada bu hurma ağacı bizim kıblemizdir demiş olamaz çünkü o agaca doğru her yönden durulabilir. Ayrıca Rahmet peygamberi bir çocuğa beddua etmiş olamaz(Müşrik bile olsa) zaten peygamberliği döneminde bütün muhatapları müşrikler.