"Resaili’n- Nur müellifi dahi ateşsiz yanar, tahsil için külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine nurlanır, âlim olur." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hem meselâ, يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىءُ وَلَوْلَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ cümlesi, mânâ-yı remziyle diyor ki: 'On üçüncü ve on dördüncü asırda semâvî lâmbalar ateşsiz yanarlar, ateş dokunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır.' Yani, 1280 tarihine yakındır. İşte, bu cümle ile nasıl ki elektriğin hilâf-ı âdet keyfiyetini ve geleceğini remzen beyan eder. Aynen öyle de, mânevî bir elektrik olan Resâili'n-Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmaya ve başka üstadlardan taallüm edilmeye ve müderrisînin ağzından iktibas olmaya muhtaç olmadan, herkes derecesine göre o ulûm-u âliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir âlim olabilir. Hem işaret eder ki, Resâili'n-Nur Müellifi dahi ateşsiz yanar, tahsil için külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine nurlanır, âlim olur."

"Evet, bu cümlenin bu mucizâne üç işârâtı elektrik ve Resâili'n-Nur hakkında hak olduğu gibi, müellif hakkında dahi ayn-ı hakikattir. Tarihçe-i hayatını okuyanlar ve hemşehrileri bilirler ki, İzhar kitabından sonraki medrese usulünce on beş sene ders almakla okunan kitapları Resâili'n-Nur Müellifi yalnız üç ayda tahsil etmiş."(1)

"İ'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i İlâhî refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'ân'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın isâl edici bir yol buldum. Serîüsseyir olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîki ihsan etmek rahmet-i hâkimenin şânındandır."(2)

Evet, Üstad Hazretleri ilim noktasından çok kısa bir zamanda ve harika bir şekilde terakki ve tekemmül etmiştir. Üstad’ın bütün hayatı sünnet-i seniye üzerine gittiği için Allah onu, bu zamanda kimsenin erişemeyeceği bir makam ve bir mevkiye meşakkatsiz bir şekilde çıkarmış. Eski zamanda on beş yıl gibi uzun bir sürede elde edilen dini ilimleri Üstad Hazretleri meşakkat ateşi çekmeden üç ay gibi kısa bir sürede tahsil etmiş.

İlim; kesbi ve vehbi olmak üzere iki türlüdür. Kesbi ilimler ancak meşakkat ve gayret ile elde edilen ilimlerdir. Vehbi ve ledünni ilimler ise Allah’ın kullarına ihsan ve ikramı ile bahşettiği meşakkatsiz ve gayretsiz verilen ilimlerdir. Kesbi ilimleri elde etmenin yolu medresede ve ilim yuvalarında tedris etmektir. Lakin vehbi ve ledünni ilimler belli bir olgunluk ve kıvama gelen insanlara Allah tarafından verilen bir lütuf ve nimettir. Ledünni ve vehbi ilimlerin varlığı ve meşruluğu Kur’an, sünnet ve icma ile sabittir.

Risale-i Nurlar vehbi bir tefsirdir. Yani Risale-i Nurlar Üstad Hazretlerinin deha ve ilminden gelen bir tefsir değil, Allah’ın bu zaman insanlarına şiddetli bir ihtiyaçtan dolayı yazdırmış olduğu ilhami bir tefsirdir. Üstad Hazretleri burada sadece bir vesile ve vasıtadır.

“Maksud-u bizzât olan ilimler” ifadesi ilimlerin iki kısma ayrıldığını hatırlatıyor. Birisi “alet ilimleri”dir, yani gramerle ilgili ilimlerdir, bunlar bizzat maksud değillerdir. Bunları öğrenmekten maksat “ulûm-i âliye” denilen yüksek ilimlere ulaşmak içindir. Bu ilimler, tefsir, fıkıh, hadis, kelam gibi ilimlerdir.

İmandan sonra marifetullah gelir ve en yüksek ilimler insanın imanını ve marifetini inkişaf ettiren ilimlerdir. İşte Üstat hazretleri bu ilimler için “Kur’ân’dan ...feyiz sûretiyle gördüm ve bir parça aldım” buyuruyor.

Burada bir noktanın önemle belirtilmesi gerekiyor: Sözü edilen yüksek ilimlerden birisi fıkıh, bir başkası hadis, bir diğeri tefsirdir. Üstat hazretleri bu ilimlerin de hepsinde söz sahibidir. Ancak küfür ve dalâletin imana ve İslâm’a şahs-ı manevîler halinde hücum ettikleri bu dehşetli zamanda Üstat hazretleri “Ben imanın cereyanındayım, karşımda imansızlık cereyanı var” diyerek bütün kuvvetiyle insanların imanlarını kurtarmaya, onları şüphelerden azade kılmaya, isyandan ibadete çekmeye gayret göstermiştir. Ve bu ulvî vazife Kur’ânın feyziyle kaleme aldığı Nur Külliyatıyla en ileri bir derecede ifa etmiştir.

Bütün asırların korkup titrediği âhir zaman fitnesinin, olanca şiddetiyle hükmettiği bu dehşetli asırda, iman hizmeti gibi en ulvî bir vazifeyi Nur Risaleleriyle en mükemmel bir şekilde yapmıştır.

Âhir zaman fitnesinin bütün mukaddesatı tahribe başladığı dönemde, her hamiyet sahibi endişeye kapılmış ve bu fitneye karşı kendi çapında bir şeyler yapmak istemiştir. Bazıları, istikbalde Kur’ân’ı anlayacak kimse kalmayacak endişesiyle himmetini tefsir sahasında teksif etmiş ve kıymetli tefsirler yazmışlardır. Bir kısmı ise hadis-i şerifler üzerinde yoğun bir faaliyet göstermiştir.

Üstad Hazretleri ise, ekilen menfî tohumlara bakarak, istikbalde farzlarını bile terk edecek, hatta iman hakikatlerinde şüphe ve inkâra düşecek bir neslin geleceğinden korkmuş, bunu dert edinmiş ve her derdin dermanını veren Cenâb-ı Hak da ona Nur Risalelerinin yazılmasını ilham ve ihsan etmiştir.

Dipnotlar:

(1) bk. Şualar, Birinci Şua.
(2) bk. Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.100
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...