Risale-i Nur okurken, çoğu zaman hayalim başka yerlere gidiyor. Kuvve-i hayaliyeyi kontrol etmenin yolu nedir?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan şu kainatın küçük bir misalidir ve her alemden bir numune insanın mahiyet ve fıtratına derc edilmiştir. Nasıl göz, görüntü alemine açılan bir kapı ise, insandaki hayal kuvveti de alem-i misale açılan bir penceredir. İnsan bu hayal penceresi ile o alemi seyreder.
Maddi alemdeki eşyaların hayal kuvvesinde bir yansıması bir tezahürü vardır. Bu yansıma ve tezahürün aslı, maddi alemden, hayaldeki abartılı ve geniş hali ise misal aleminden geliyor.
Hayal kuvveti, insan fıtratındaki duygular içinde en hafif ve en serbest olanıdır. Üstad Hazretleri hayal kuvvetini şu veciz ifadeleri ile tarif ediyor:
"Ve keza, o habbe-i kalb için, pek çok hizmetçi vardır ki, o hâdimler kalbin hayatiyle hayat bulup inbisat ederlerse, kocaman kâinat onlara tenezzüh ve seyrangâh olur. Hattâ kalbin hâdimlerinden bulunan hayal, meselâ en zayıf, en kıymetsiz iken, hapiste ve zindanda kayıtlı olan sahibini bütün dünyada gezdirir, ferahlandırır. Ve şarkta namaz kılanın başını Hacerü'l-Esvedin altına koydurur. Ve şehadetlerini Hacerü'l-Esvede muhafaza için tevdi ettirir."(1)
İnsanın akıl ve cihazlarının ulaşmadığı, gidemediği yere hayal kuvvesi ulaşır ve onu o yerler ile muhatap yapar. Her duygu ve cihazda olduğu gibi, hayalin de hayırda ve şerde istimali söz konusudur. İnsan hayalen hayır üretebileceği gibi, hayalen şer de üretebilir.
Nasıl sair cihazlarımızı hayırda kullanmak vazifemiz ise, aynı şekilde hayal kuvvesini de hayırda kullanmamız vazifemizdir. Hayalen sema dairelerine çıkıp, orada Allah’ın azamet ve kibriyasını tahayyül etmek hayal kuvvesinin ibadeti sayılır. Hayalin bittiği yerde hayat da biter. Bu noktadan hayalimizi elimizden geldiği kadar günahlardan uzak durmakla ve tefekkür ameliyesini ciddi yapmakla kuvvetlendirmeliyiz.
Zübeyir Ağabeyden Hayali Kuvvetlendirecek Tavsiyeler;
• Terbiyenin en makbul olanı, kendi kendimizi terbiye etmektir.
• Şuurlu çalışmalı ve düşünerek okumalıdır. Zihnî egzersizler, idmanlar, münazaralar yapmalı. Zihni inkişaf ettirmeli, hafızayı kuvvetlendirmeliyiz.
• Takip edilecek gaye ise, kesîf ve devamlı dikkat cehdleri temin etmekten ibarettir. Zihnî terbiyede esas, her gün bu kabil zor ve devamlı cehdleri kemâl-i cesaretle tekrar etmeye alışmaktır.
• Cehdlerimizin aynı gaye ve istikâmete doğru teveccüh etmiş olması lâzımdır.
• İrade kudreti; çok cehd sarfından ziyade, zihnin bütün kuvvetlerinin aynı gayeye ve aynı istikâmete doğru sevk edilmesi ile izah edilebilir.
• Zihnen çalışmak dikkatli olmaktır. Tefekkür etmek, dikkatin bir noktaya teksif ve temerküzünden başka bir şey değildir. Görülüyor ki, zihnî faaliyetin her ikisinde de dikkat esastır.
• Tabiatımızın, manevi bünyemizin ilmi -teferruatına varıncaya kadar- bize yabanî olmamalıdır. Zihnî ve nefsi hasselerimizin ve arzularımızın sebepleri bizce malum olmalıdır.
• Fikirler kuvvetlerini hislerden, teessürî hallerden alırlar.
• Fikirler hisler ile beslenir, kuvvet bulur. Fikir kendi başına bir kuvvet değildir. His ve heyecan, onun mücadele için, muvaffak olabilmesi için muhtaç olduğu kuvvet menbaıdır. Fikrin mücâdelede muvaffak olabilmesi için iki kuvvete ihtiyacı vardır. O da his ve heyecandır.
• Fikirler tahkiki imandan gelen aşk ve kuvvetle kuvveden fiile çıkarlar.
• Fikrin, hareketlerimiz üzerindeki tesiri zayıf olabilir. Fakat his ve heyecanın kuvvet ve tesiri büyüktür.
• İrademi kuvvetlendirmekten ibaret olan gayem, bir defa vâzıh bir surette meş’ur oldu mu, bilhassa çalışmak hususunda iradem şuurlaştı mı, bütün haricî âlemden, ahvâlden ve bütün intibalardan his ve fikrimi çekip kurtarmalıyım.
• İnsanın yapmadığı işler, yapmak istemediği ve yapamayacağına inandığı işlerdir.
• Müsbet bir şeyi devam ettirmek, insandaki istidatları kemâle ulaştırır.
• “Her şeye el atan, her şeyi terk eder.” Bir şeyi halledip bitirmeden veya bir eseri anlayarak okuyup tamamlamadan diğerine başlamak, unutkanlığa sebep olur.
• Sürekli ve iradî dikkat cehdleri sarf etmeye kendimi alıştırmalıyım.
• Okunan ilmî ve imanî meseleyi zihnen tekrar etmeli, sonra sesli olarak okumalı, sonra kelimelerle anladığını yazmaya çalışmalı, şuurlu çalışmalı, düşünerek okumalıdır.
• İmanî bir fikrin kendimize mal edilmesi ve hayatımıza tatbik edilmesi için, onun aklımızda kalması gerekir. Bunun için, şuurlu olarak daimî tekrarlar, egzersizler yapmak gerekir.
• “İnsanın düşünce ve niyeti ne ise, o insan, ancak onlara göre bir insandır.”
• Eğer arzu ettiğim bir his bende yok ise ve uyanmıyorsa, onun hangi fikirlerle veyahut hangi gurup fikirlerle alâka ve rabıtası olduğunu tetkik etmeliyim ve onları şuurumda kuvvetle tutmalıyım. Bu şekilde, istediğim fikri veya hissi uyandırmalıyım.
• Eğer süflî ve lüzumsuz bir fikir şuuruma gelir ve beni meşgul ve rahatsız ederse, ona dikkat sarf etmekten vazgeçmeliyim. Zihnimi dağıtmamak için, gayem dışındaki lüzumsuz şeylerle meşgul olmamalıyım. Vakit zayi etmemeliyim.
• Zamanımı israf eden münakaşa ve sohbetlere katılmamalıyım. Kendi nefsime inâyet-i Hakla, himmet-i Nurla hâkim olmaktan, tasarruf etmekten mütevellid bir şeref duymamalıyım. Ve başkalarının tâbi oldukları cereyanlara kendimi kat’iyyen kaptırmamalıyım.
• Nefse hâkimiyete muvaffak olmak için en müessir vâsıtalar, ruhta şiddetli sevgiler veyahut sert ve şiddetli defi kuvvetler -nefret gibi- doğuranlardır. Nura sevgi, zulmete nefret...
• Güzel bir şeyi veya bir fikri tefekkür ettiğim zaman, kelimelerle düşünmek yerine, düşündüğüm şeyleri gayet vazıh bir surette görmek istemeliyim. Veya ifade ettikleri manaları düşünmeliyim.
• Umumî bir göz gezdirmek, tembel ruhların usulüdür. Mütekâmil ruhlar, zihinde tefekkürün muhtelif noktalarının damla damla takattur etmesine ve bal gibi süzülmesine imkân verirler.
• Zihnî faaliyet için takip edeceğim gaye, iradî dikkat cehdimden ibarettir.
• İmanı kurtarmak, Kur’an’a ve Nura hizmet gibi mukaddes ve asil bir dava uğrunda hayatımı fedadan çekinmeyeceğim.
• Yeknesak dünyevî meşguliyetler, insanın mahiyetindeki ulvî melekeleri köreltir. Manevî terakkiyâta medar olacak yüksek istidatları söndürür. Kabiliyetler verimsiz kalır.
• Tembelliğe, basit ve manasız zevklerime karşı duracağım; müsaade etmeyeceğim.
• Yüksek bir gaye, ebedî canlı ve cazip bir maksat... İşte bütün sıcak heyecan ve fikirlerimizi bunun üzerine çevirebilmeliyiz. Böylece hedefe varabiliriz.
• Gayrimeşru veya lüzumsuz arzularıma mukavemet ve muhalefet etmeliyim.
• İşimizin kutsiyetine ve yüksekliğine karşı bir his mi husûle geldi? Hemen iş başına! İşi hoş ve cazip kılan zihnî ve bedenî bir kuvvet mi hissettik? Çabuk kitap başına! Derhal iş başına!..
• Tembel bir hayat seyrinin vicdan azabından azade kalması kabil değildir.
• Nur-u Kur’an’la meşguliyet insanda yüksek hazlara, ebedî saadete ve bâkî şereflere karşı yüksek hisler husûle getirir.
• Zihnen çalışan insanlar, yalnız arzu ettikleri şeyleri hatırda tutmaya muvaffak olurlar.
• Biz dikkatimize büyük mikyasta hâkim olabiliriz -mevzumuzu tekrarlamak suretiyle-. Şehevî temayülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müsait kılan, tembelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur’an ve imanî hakikatlerle saadet anahtarları veren eserleri okumalıyız.
• Fikirleri ve hareketleri hoş ve meşru olmayan; hayal tarzları İslamiyet’e muvafık gitmeyen ve vaki sebeplerle tembelliği makul ve meşru gösteren arkadaşlardan büyük bir soğuklukla uzaklaşmalıyım.
• Tahkiki iman dersleri ile tenevvür eden bir kimsede sefil hisler, yerlerini âlî duygulara terk ederler.
• Nazarlarımı harici âlemden, kendi nefsime iradî bir surette çevirmeliyim. Haricî vak’a ve hâdiselere tâbî olmadan, kudsî hizmetime ve ulvî meşguliyetime devam etmeliyim.
• Gaye ve maksatta muvaffak olmanın sırrı şudur: Maksat ve gayeye faydalı olan bir şeyden istifade etmektir. Onun hâricindeki şeylerde meşguliyeti malayani addetmek, lüzumsuzluğuna inanmaktır.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Habbe.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
ALLAH razı olsun güzel bi cevab olmuş