Risale-i Nur'u "kendi nefsimize okumak" ne demektir, kendimizi muhatap etmek için ne yapmak lazımdır?
Değerli Kardeşimiz;
Başkalarına niçin okuyor isek, aynı şeyi önce kendi nefsimize okumamız gerekir. Zira nasihat ve tebliğ, merkezden çevreye doğru yapılır. İnsanın âleminde, en merkezde duran insanın nefsi ve kendi kalbidir. Mesuliyet ve çevredekilere tesir etmek açısından; önce merkezden, yani nefsimizden başlamamız icap eder. Yoksa merkezi harap olan birisinin çevreyi ihya ve imar etmesi düşünülemez.
Başkalarına genelde imanları kuvvetlensin, farzları ifa etsin ve hayatlarına tatbik etsinler diye Risale-i Nurları okuruz ki, buna önce kendimizden başlamalıyız. Okuduğumuz veya dinlediğimiz iman hakikatlerini daima kendimize almalı, sanki tek muhatap kendimizmiş gibi hareket etmeliyiz.
Nefis kusurunu görmez, nasihati üstüne almaz, üzerine toz kondurmaz. Biz bunun tam aksini yapacağız. Yani nefsimizi daima kusurlu görüp, bütün azar ve ağır nasihatleri üzerimize alıp, ne kadar kir ve pas varsa, nefsin üstüne atacağız. Yani nefsin zıddı ve düşmanı olacağız. Nefsmizin tezkiyesinde, kalbimizin tasfiyesinde de en büyük silahımız Risale-i Nurlar olacak. Zira nefis zakkum gibi kötü bir bitkidir, en çok gaflet tarlasında boy atar. Risale-i Nurlar ise; tahkiki iman dersleri ile bu gaflet tarlasını huzur ve huşu tarlasına çeviriyor. Nefis terbiyesinde ve ıslahında huzur-u İlahide meleke kesbetmek çok mühim bir keyfiyettir.
Üstadımızın; “Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez” cümlesi, hayati bir mesajdır.
“Nefsini ıslah” etmek demek, “kendini ıslah” etmek demektir. Nefis; hem bedeni, hem de ruhu içine aldığına göre, her ikisinin de ıslah edilmesi gerekir.
Kötürüm adam başkasının imdadına koşamadığı, kör adam başkasına yol gösteremediği gibi, ilimden mahrum kişi de başkalarına bir şey öğretemez. Kibirliden tevazu dersi alınmaz. İffetsizin ahlâk dersi dinlenilmez. Merhametsizin şefkatten söz etmeye hakkı yoktur.... Misaller artırılabilir.
Nefsin ıslah olması, onun salih amellere yönelmesi demektir. Islah olan bir nefis yalnız güzel ve faydalı işlere talip olur; günah ve isyandan nefret eder ve bütün gücüyle uzak durur. Salih amel, kuvvetli bir imandan doğar. Namaz kılmayan, oruç tutmayan ve diğer farzları yerine getirmeyen bir kişi, salih amelden uzak kalmış demektir. Böyle birisinin başkalarının ıslahına vesile olması düşünülemez. Namaz kılmayan birisinin namazın faziletlerine dair sözleri, dinleyene tesir etmez, kalbe ve ruha inmez.
Nefsin ıslah olması, onun ‘kötülüğü emretme’ hastalığından kurtulmakla kalmayıp iyiyi, güzeli ve faydalıyı istemesi ve sevmesi demektir. Islah olan bir nefis, fenalıklardan uzak kalmış, boğucu dalgalardan kurtulmuş ve selamet sahiline ermiştir.
İnsanın bedeni ile ruhu arasında çok yakın bir ilgi vardır. Organlardan birisi rahatsız olduğunda diğerlerinin tamamı görevlerini yapsalar bile yine o insan hastadır, üzüntülüdür, acı çekmektedir. Bütün organları sağlam olacaktır ki, o kişiye sıhhatli diyebilelim. Ruh dünyamız da buna bir yönüyle benzer. İnsanın kâmil bir mümin olabilmesi için başta kalbi ve aklı olmak üzere bütün his dünyasının istikamet üzere olmaları ve rıza eksenli çalışmaları gerekir.
Akıl, kötü şeyler düşünüyorsa sıhhatli değildir ve ıslaha muhtaçtır.
Kalb, ehl-i sünnet itikadından sapmalar göstermiş, yanlış telakkilere ve batıl inançlara kapılmışsa, yaralıdır, tedaviye ve ıslaha muhtaçtır.
Göz, harama bakıyorsa, kulak haram sesleri dinliyorsa, mide haram gıdaları yoğuruyorsa, hafıza zararlı şeyleri barındırıyorsa, sevgi haramları seviyor, korku yaratılmışlardan korkuyorsa salih amelden nasip alamamışlar demektir.
İşte nefsin ıslahı bütün bu maddî ve manevî cihazları yaratılış gayelerinde kullanmak, onlarla İlâhî marifet ve muhabbet sahasında ilerlemek ve Üstat hazretlerinin ifadesiyle “cennete layık bir kıymet almak”tır.
Kısacası, nefsin ıslahı, kötülüğü şiddetle emreden nefsin bu çöküntüden kurtularak terakki yolculuğuna çıkması ve “Ey mutmaine nefis. Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. (Salih) kullarım arasına katıl. Ve cennetime gir.” (Fecr Sûresi, 27-30) hitabına mazhar olacak bir üstünlük kazanmasıdır.
“Mutmaine nefis” itminan bulmuş nefis demektir. İtmi’nan; sebat ve istikrar manasınadır; iman konusunda, kalbin her türlü şek ve şüphelerden kurulmuş olması, güzel amel konusunda ise bütün kalbiyle sevaplara yönelip, haramlardan nefret etmesi demektir. Böyle bir nefis, “Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur (huzur bulur.)” (Râd Sûresi, 28) âyetinin sırrına ermiş, ne dünya, ne de ahiret nimetlerine değil onları ihsan edenin marifet ve muhabbetine gönül bağlamıştır.
Bu nefis, ıslah olmuştur. Bu nefis, başkalarına örnek olacak bir mahiyet kazanmıştır. Ve bu nefis, artık diğer nefislerin de ıslahına vesile olmaya liyakat kesbetmiştir.
Cenab-ı Hak, iman nuruyla parlayan ve salih amellerle istikamet yolunda yürüyen bir nefsi cennet karşılığında satın aldığını beyan ediyor: “Şüphesiz, Allah müminlerden nefislerini ve mallarını cennet mukabilinde satın aldı.” (Tevbe Sûresi, 111)
Nefis denilince hatıra gelen en yaygın mana, kötülüğü emreden nefs-i emaredir. Bu nefis, başta naklettiğimiz tarif cümlesinde “şehvet ve gazabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye” olarak ifade edilmiştir.
Hz. Yûsuf aleyhisselâmdan enfes bir nefis dersi: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, şiddetle kötülüğü emreder. Meğer ki, Rabbim rahmetiyle esirgeye. Şüphe yok ki, Rabbim Gafûrdur, Rahîm’dir.” (Yûsuf Sûresi, 53)
Yusuf aleyhisselam çok ağır bir imtihan geçirmiş ve kendisine yapılan menhus teklifi reddetmeyi başarmıştı. Ancak bu başarısıyla övünmemiş, gurur ve kibre düşmemiş, “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, şiddetle kötülüğü emreder. Meğerki Rabbim rahmetiyle esirgeye.” demek suretiyle o büyük tehlikeden ancak Allah’ın ihsanıyla kurtulduğunu ikrar etmeyi bir vazife telakki etmekle hem kulluk şuurunda, hem de tevazu hasletinde çok ileri olduğunu ilan ve ispat etmiştir.
Hz. Yusuf (as.) “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum" dedikten sonra devamla “Çünkü nefis, şiddetle kötülüğü emreder” buyurmuş ve bu ikinci cümlesinde doğrudan kendi nefsini nazara vermeyip mutlak konuşmuştur. Yani “Benim nefsim şiddetle kötülüğü ister” dememiştir. Zira onun nefsi bütün peygamberlerde olduğu gibi ismet sıfatına sahipti; Allah rahmetiyle onu korumuştu.
Bu vesileyle Üstat Bediüzzaman hazretlerinin şu sözlerini bir kere daha hatırlayalım: “… Ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenâb-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş.” (Mektubat)
Bir ömür boyunca bütün küfür ve dalalet cereyanlarına karşı verdiği ilmi mücahedesiyle nice imanların kurtuluşuna vesile olması, bütün insanlığa Nur Külliyatı gibi bir hidâyet rehberi hediye etmesi, onun haklı olarak gönüllerde taht kurmasını netice vermiş ve kendisine layık olduğu hürmet gösterilmişti. O ise bunu tamamen Allah’ın ihsanı bilmiş, şahsına karşı gösterilen hürmet ve muhabbeti daima “Dert benimdir deva Kur’ânındır.” diyerek Kur’ân hakikatlerine yönlendirmiş, nefsine bir hisse vermemişti.
Şeytan, hayra giden her yola bir engel koymaya çalışır. Kitap okumanın önüne geçmek ister, ancak başaramayınca, bu kez istifademizi darbelemeye çalışır. Okunanları kendisine değil de, karşısında bir muhatap varmış gibi başkasına okur. Dolayısı ile de istifade edemez. Hâlbuki karşısına kendisini almalı ve "Ey nefsim" diyerek başlamalıdır. Nitekim Üstadımız da kendi nefsine hitap ederek bu eserleri yazmıştır.
"Başkasına okumak veya nefsimize okumamak ne demektir?" sorusunu daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz:
Bir arkadaşınız veya bir dostunuzun bir kusuru vardır. Ancak her seferinde dolaylı olarak bu kusurdan bahsettiğiniz halde hiç bir düzelme olmuyorsa, bu demektir ki, dostunuz sizi dinlerken hep başkasını düşünmüştür. Kendi nefsine hitap eder gibi görmediği için konuşulanlar hep boşa gitmiştir. Ne zaman ki, dostunuz kendisini muhatap ederek dinlese, o zaman istifade edecektir.
İşte aynen bunun gibi, bizler de Risaleleri okurken, ekseriyetle karşımıza başkasını alır ve ona okuruz. Hatalı ve kusurlu denince hep başkalarını anlarız. Kendimizi muhatap almayız. Böyle bir yaklaşım ise istifadeyi ciddi bir şekilde darbeler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü