Risalelerde kuvve-i gadabiye, akliye ve şeheviyenin üzerinde ehemmiyetle durulmasının hikmetini izah eder misiniz? Zaten haram ve helaller Kur'an ve hadislerde geçiyor. Bu kuvvelerin ifrat ve tefritini bilmemizin faydaları nelerdir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanların ve müminlerin öğrenmesi gereken çeşitli bilgiler vardır. İlmihal kitaplarında ibadetlerle ilgili uymamız ve kaçınmamız gereken hükümler açıkça ve genişçe anlatılmaktadır. Bununla beraber irşad ve tebliğ kitaplarında nasıl hakiki insan olacağımız ile ilgili konular işlenmektedir.

İşte Risale-i Nurlar helal ve haramların anlatıldığı kitap makamında değildir. Risaleler irşad ve itikadi konuların izah edildiği bir külliyat hükmündedir. Kur'anı tefsir ettiği gibi, itikadı konuları da genişçe izah eder. İnsanı insan eden unsurları uzun uzadıya açıkladığı gibi, insanı tehlikeye sürükleyen her türlü şerleri açığa kavuşturup insanı ikaz eder. Sünnetin hikmet ve faydalarını muhataba arz ettiği gibi, ibadetlerin insanın fıtratına ne derece uygun olduğunu hakkıyla ortaya koyar.

Öfke (gadap), akıl ve şehvet terbiye ve ıslah edilmez ise, insanı helakete götürüyor. Bu yüzden bu duyguların mahiyeti ve nasıl terbiye edileceği hususları insan için hayati bir önem taşıyor. İnsan maiyetini bilmediği bir düşmana karşı hazırlıklı olamaz ve onunla mücadele edemez. Risalelerde bu duyguların mahiyetinin izah edilmesi bu yüzdendir.

Tasavvuf kitaplarında da nefis ve bu gibi duyguların mahiyeti çok büyük bir önemle işlenmiş, bu duygularla nasıl mücadele edileceği hususunda ısrarla ve detaylı bir şekilde durulmuştur.

Allah insanın mahiyetindeki kabiliyetleri inkişaf ettirmek için bu gibi duygu ve cihazları insana bir düşman ve rakip olarak tayin etmiştir. Bu yüzden şehvet ve öfke, akıl ve kalbi dinlemeyecek bir yapıdadır; tabi bu sürekli değil iman ve ibadetinin kuvvet derecesine göredir. Kişinin imanı kuvvetli ise şehvet ve öfke sürekli hükmedemez, ara sıra hükmedebilir.

İnsandaki şehvet, öfke ve nefis şeytanı sürekli dinleyen ve ona itaat etmeye meyilli hissiyatlardandır. Bu gibi hissiyatların baskısı ile insan günaha gittiği için, günah işlemek küfür olmuyor. Şayet günah işlemek küfür olsa idi, bu insanın kaldıracağı ve takat getireceği bir sorumluluk olmazdı. Allah Kur’an'da "insanlara kaldıramayacağı yükü yüklemeyiz" (bk. Bakara, 2/286) diye açıkça ilan ediyor. Bu yüzden Allah günahlara karşı insana tövbe ve istiğfar yolunu gösteriyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.825
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

fakirullah

“Tegayyür, inkılab ve felâketlere maruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin birincisi: Menfaatleri celb ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye. İkincisi: Zararlı şeyleri def' için kuvve-i sebuiye-i gazabiye. Üçüncüsü: Nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.
Lâkin insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir hadd ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin herbirisi tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar. “ İşarat-ül İ'caz ( 23 )
Buradan anlaşıldığı gibi alem-i şehadette ruhun bedenle birlikte yaşayabilmesi için bu 3 kuvve yaratılmış. Eğer bu kuvveler ifrat veya tefritte kalırsa ruh ile beden dengesi, alış verişi, irtibatı bozulur. Ya beden galip gelir, ruhî fonksiyonlar aksar, bu da ruhu insanî seviyeden hayvanî, nebatî, cemadat.. mertebelerine düşürür; çökertir. Veya ruh baskın gelse, cesedî fonksiyonlar yavaşlar, cesedin tetiklemesiyle ruhta uyanan bazı his ve duygular kullanılamadığı için bunlar yine ruha zarar verir. Nefis dediğimiz cesedin lezzetleriyle beslenen manevi yapımız, cesedle ilgili helal lezzetleri alamazsa, bu sefer harama meyl edebilir. Rabbimizin ceseddeki tasarrufuyla öğreneceğimiz esmaları öğrenemeyiz; acz fakr gibi manevi özelliklerimizi hissetmemiz azalabilir. Pek çok açıdan ruh-cesed dengesi ve ruhun inkişafı için kuvvelerimizi vasata getirmemiz gerekiyor. İfrat-tefrit-vasat kavramları, kuvvelerimizin –tabiri caizse- çalışma modudur, çalışma seviyesidir. Bunları vasata getirmemiz İslami terbiye ve ibadetlerle, eğitimle olur. Rabbimiz lütfuyla nasip etsin.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
Fakirulah kardeş, yaptığın açıklama için sağol, ALLAH razı olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
lighted
fakirullahın yorumu hakkında sorum var: "Veya ruh baskın gelse, cesedî fonksiyonlar yavaşlar, cesedin tetiklemesiyle ruhta uyanan bazı his ve duygular kullanılamadığı için bunlar yine ruha zarar verir. Nefis dediğimiz cesedin lezzetleriyle beslenen manevi yapımız, cesedle ilgili helal lezzetleri alamazsa, bu sefer harama meyl edebilir". Ruhta uyanan bazı his ve duygular kullanılamadığı için bunlar yine ruha zarar vermesini ve cesedle ilgili helal lezzetleri alamazsa, bu sefer harama meyl edebebilmesini izah edebilir misiniz. Kulliyatta bu manaları tasdik eden ve anlatan yerler var mıdır?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
lighted kardeş yorumunuzun tekellüfü bir tevil olduğunu ve külliyatta sizin yorumunuzu tasdik eden bir yer olmadığını düşünüyorum
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
lighted
hamditas ağabey, ben herhangi bir yorum yapmadım ki, lütfen bir daha okur musunuz. Ben fakirullahın yorumu hakkında soru verdim. Onun yorumundan alıntı yaptım. Editör ağabeylerden o alıntının izahını rica ettim. Kulliyatta tasdik eden yerler mevcud olup olmadığını sordum. Eğer fakirullahın yorumundan yaptığım alıntı tekellüflü bir tevil ise sizin "Fakirulah kardeş, yaptığın açıklama için sağol, ALLAH razı olsun" demenizi anlayamadım. Editör ağabeylerin cevabını beklerim.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Sorunuza fakirullah adlı kullanıcı kardeşimizin bir cevap vermesi daha uygun olur diye düşünüyoruz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
lighted kardeş, ben fakirullahın cevabına üstadın, işaratül icazdaki sözlerinden alıntı yaptığı için ALLAH razı olsun demiştim, ALLAH bize bir sürü duygu vermiş, bu duyguları kullanırken ifrat ve tefritten kaçınmalıyız ama mesela bir adam, bir ay boyunca bir günde 100 rekat namaz kılıyor, 2. ayın başlangıcında namazı terkediyor, bu yanlış, peygamberimiz ibadetlerin az ama devamlı olanı makbul diyor, ama üstadın, "Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni, saadet-i dâreyndir." sözü, ruhu sürekli kemalata kamçılamanın yanlış olmadığını gösteriyor
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...