"Rububiyetinde ve icad-ı eşyada başkalarının müdahalesi, şerîk-i zâtî gibi mümteni ve muhaldir." TV'nin çalışması için kumandanın düğmesine dokunmak gibi binde birlik hissemiz dahi yok mu? Varsa rububiyette ortaklık iddiasında bulunup şirke düşülmüyor mu?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Tesir ve yaratma konusunda, trilyonda bir de olsa sebeplere hisse vermek şirk ve küfür olur. Tesir ve yaratma mutlak bir şekilde Allah’a aittir, bunun bir istisnası söz konusu değildir. Tesir ve yaratma konusunda sebepler sadece bir perdedir ve vesiledir.

İnsanın iradesi ile bir şeyi istemesi yaratma için yeterli değildir. Ve insan iradesi yaratma ve tesir kuvvetine de sahip değildir. Ehl-i sünnet âlimleri bu hususu; "İnsan iradesi ile ister, Allah da onu adetullaha ve hikmetine uygunsa yaratır" şeklinde özetlemişlerdir.

İnsan TV’nin kumandasına dokunmak ve basmak ister, ama o fiilini yaratan da Allah’tır. İstemek ile dokunmayı birbirine karıştırmamak gerekir. İstemek insana ait iken, dokundurmak Allah’a aittir. İnsanın bir kolunu kaldırıp indirmesinde binlerce kimyevî reaksiyon oldğu tesbit etilmiş. Bu reaksiyonları yaratan Allah’tır. İnsan sadece kodlunu kalırmayı ister ve bu işe meyleder.

Risale-i Nur'un hiçbir yerinde, ne insana ne de başka bir sebebe zerre miskal de olsa bir tesir verilmiyor. Tesir, Allah’ın sonsuz kudretinin bir sıfatı ve fiilidir, asla sebeplere verilemez.

Üstadımız bu hususu şöyle bir temsil ile izah etmektedir:

"YEDİNCİSİ: İrade-i cüz’iye-i insaniye ve cüz-ü ihtiyariyesi, çendan zayıftır, bir emr-i itibarîdir. Fakat Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, o zayıf, cüz’î iradeyi, irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır. Yani, mânen der: 'Ey abdim, ihtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise mes’uliyet sana aittir.'

"Teşbihte hata olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omuzuna alsan, onu muhayyer bırakıp 'Nereyi istersen seni oraya götüreceğim.' desen; o çocuk yüksek bir dağı istedi, götürdün. Çocuk üşüdü yahut düştü. Elbette 'Sen istedin.' diyerek itab edip, üstünde bir tokat vuracaksın. İşte, Cenâb-ı Hak, Ahkemü’l-Hâkimîn, nihayet zaafta olan abdin iradesini bir şart-ı âdi yapıp, irade-i külliyesi ona nazar eder."(1)

(1) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 1.901
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

isahalim
O zaman bir Müslüman'ın “Allah, her bir varlığı farklı özelliklerle donatmıştır” düşüncesi, varlıklara tesir gücü vermek demek olacağından, böylece Allah'a Rab’lığında ortak koşulmuş olmuyor mu??? Mesela benim bildiğim, bir hastalığın geçmesi için ilaç içmeyle taş yeme aslında hakikatte birdir, yani ikisi de etkisizdir; şayet bir kimse etkili kabul edecek olursa şirke düşebilir. AMA GÜVENDİĞİM BİR internet SİTESİNDE şöyle cevaplanmış aynı sorum: "Hayır bu durum bir şirk olmaz. Zira her varlığın özellikleri o varlığın kendinden değil, Allah'ın yaratmasıyladır, Allah'ın izni olmadan hiç bir şey olmaz. İşte bu anlayışta olduktan sonra, bu tür ifadelerde asla ortak koşma diye bir durum yoktur."
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Bizim ifadelerimizde benzer anlama geliyor. İlaç içmek adetullah gereğidir çünkü Allah şifayı o ilaç vesilesi ile gönderiyor.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...