"Fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor." Fiil başlangıcının "O dilemedikçe siz dileyemezsiniz." mealindeki ayet ile tevfiki nasıldır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İhtar: Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi, füruatı da o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ, halk-ı ef'al meselesinde Cebr mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet mezhebi vasattır. Çünkü bu mezhep, beyne-beynedir ki, o fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor."(1)

Üstad Hazretleri bu meseleyi şöyle izah edip bir temsil ile akla yaklaştırıyor:

"YEDİNCİSİ: İrade-i cüz'iye-i insaniye ve cüz-ü ihtiyariyesi, çendan zayıftır, bir emr-i itibarîdir. Fakat Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, o zayıf, cüz'î iradeyi, irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır. Yani, mânen der: 'Ey abdim, ihtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyleyse mes'uliyet sana aittir.'"

"Teşbihte hata olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omuzuna alsan, onu muhayyer bırakıp 'Nereyi istersen seni oraya götüreceğim.' desen; o çocuk yüksek bir dağı istedi, götürdün. Çocuk üşüdü yahut düştü. Elbette 'Sen istedin.' diyerek itab edip, üstünde bir tokat vuracaksın. İşte, Cenâb-ı Hak, Ahkemü'l-Hâkimîn, nihayet zaafta olan abdin iradesini bir şart-ı âdi yapıp, irade-i külliyesi ona nazar eder."(2)

İnsan iradesi icad noktasından çok zayıf ve çaresiz olduğu için, bu küçük dairenin yaratma ve fiilî işlerini Allah yapıyor, tercihi ise insan yapıyor. Yani iman etmek fiilini kalpte yaratan Allah’tır, bu fiili tercih ise insandır. İnsan tercih ediyor, Allah da ona uygun olarak o fiili yaratıyor. Bu sebeple fiili yaratan değil, tercih eden mes’ul olur.

"İman, Sa’d-ı Taftazanî’nin tefsirine göre; 'Cenâb-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur.' denilmiştir."(3)

Bir fiilin aslını Allah yaratıyor, vasfını ise insan iradesi tayin ediyor. Öyle ise mes’ul yaratan değil, tercih edendir. Çünkü Allah, ihtiyarî kaderde insanın iradesini bir şart-ı adi yapmıştır ve kudret bu cüz’î iradeye taalluk etmektedir. İnsan ile Allah arasında; "Sizden istemek, benden yaratmak..." şeklinde fıtrî bir ahit var. Bu da zayıf ve icad noktasında eli çok kısa olan insan iradesine bir kuvvet ve bir mana veriyor. Şayet Allah kudretini insan iradesine bağlamasa idi, insanın tercih ve isteme hürriyeti olamayacaktı. Demek bid'at ehli Mutezilenin zannettiği gibi Allah’ın yaratması insan iradesini yok etmiyor, tam tersi kuvvet ve yardımda bulunuyor.

Mesela, insan iradesi ile meyhaneye gitmeyi tercih eder, Allah da bu tercihi -hikmetine uygun ise- yaratır, yani kulu meyhaneye götürür. Aynı insan tercihini camiden yana kullansa idi, bu kez de Allah camiye gitme fiilini yaratacaktı. Bir adam kumarhaneye gitmek istese, yürümeyi Allah yaratır. Ayaklar o kişinin yürümesine vasıtadır ama hangi yöne gideceğine karar veren kendisidir. Hiç kimse; “suçlu ayaklardır” diyemez. Cenab-ı Hak maksudumuza ulaşmamız için ayakları bir vasıta olarak tayin etmiştir. Dolayısıyla suç ve mes’uliyet, şer olan bir yere götüren ayakların değil, oraya giden ve o günahı işleyen insanındır.

Aynen onun gibi; bizim önümüzde iki yol var; bir sağ yol, bir de sol yol. Sağ yola da gitmeyi isteyen biz, götüren Allah; sol yola da gitmeyi isteyen biz, götüren Allah'tır. Bu durumda günahlarımızdan kesinlikle biz mes’ul ve mükellefiz...

Neticede mes’uliyeti gerektiren fiillerde yaratan Allah'tır, tercih eden ise insandır. Yaratan değil tercih eden mes’ul olur. Burada tercih insana ait bir durum olmasından dolayı mes’uliyet de insana aittir.

"O dilemedikçe siz dileyemezsiniz." (Tekvir, 81/29) mealindeki ayet, mühim bir esası ve hakikati ifade ediyor. Yani "Hakikat noktasında kimse Allah’ın rağmına ve aksine hareket edemez" demektir. Her şeyi yaratan Allah olduğu için, insanın mes’uliyetinin adil ve hikmetli olması için ve kendi iradesinin insanda nasıl tecelli edeceğini görmek için ona, cüz’î bir irade ve tercih etme hürriyeti vermiştir. Böylece ikisi arasında bir tenakuz olmaz. Yani insanın seçme hürriyeti Allah’ın dilemesine bağlıdır. Yoksa insan -hâşâ- Allah dilememesine rağmen, tercih etme hürriyetini kazanmış değildir. Tercih etme hürriyetini insana bahşeden de Allah’tır.

İslam ve Ehlisünnet inancında insan kaderin önünde mahkûm değildir. İnsan kendine verilen cüz’î iradesi ile seçim yapabilir. Öyle ise tercihinin neticesinden de mes’uldür.

İnsan iradesine temas eden fiillerin ve amellerin iki yüzü vardır. Birisi, fiilin yaratılması ki bu tamamen Allah’a aittir. Allah’tan başka yaratıcı yoktur. Diğeri ise, fiilin tercih edilmesinde irade ve seçme işidir ki, bu kısım da tamamen insana aittir. O zaman yaratmak Allah’ın, mes’uliyet ise insanın olur. Bu hayırda da şerde aynıdır.

Bir de kâinatın ve insanın yaratılışında mutlak irade sahibi Allah’tır. Hiç kimse O’nun takdirini bozamaz. Her şey O’nun plan ve programına göre işler. İnsan bu plan ve programda bir değişiklik yapamaz.

"Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz" (İnsan Suresi, 76/30) İnsan irade sahibi bir mahlûktur ancak istediği her neticeyi elde etmesinde iradesi kâfi değildir. İnsanın kendi iradesine bırakılmış işlerde, insan dilemedikçe Allah o işi yaratmaz. Meselâ: İnsan yürümeyi dilemezse, yerinden kalkmazsa Allah onu yürütmez. Yürümeye karar verirse, Allah da onu yürütür, istediği yöne götürür.

Bazı işler de vardır ki, insan işi yapmaya niyetlenir ve karar verir, ama Allah küllî iradesiyle ona izin vermez. Kişi İstanbul’a gitmek için bilet alır, ama rahatsızlanır veya yakınlarından biri vefat eder, o da o menzile varamaz.

Demek ki kişinin bir şeyi irade etmesi, o işin mutlaka meydana geleceği anlamına gelmez. Esas olan Yüce Allah’ın dilemesidir. O dilerse, kul da o işte muvaffak olur.

Yüce Allah dilemezse hiçbir iş vücuda gelmez, hiçbir mahlûk vücut sahasına çıkamaz. Bütün havl ve kuvvet O’ndandır. Her şeyin dizgini O’nun elindedir.

Dipnotlar:

(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Fatiha Suresi Tefsiri.
(2) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz.
(3) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 3. Ayet Tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.945
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...