"Saadet-i ebediyeye muktazi vardır. Ve o saadeti verecek Fail-i Zülcelal de muktedirdir. Hem harab-ı âlem, mevt-i dünya mümkündür. Hem vaki olacaktır." ifadelerinin izahını yapar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Saadet-i ebediyeye muktazi vardır." Bu cümlede, ahiretin yaratılması için binlerce sebep olduğu ifade ediliyor. Bir şeyin yaratılması için, binlerce sebep varsa; o şeyin yaratılması kaçınılmazdır. Üstad Hazretleri Onuncu Söz'de ahiretin varlığını tafsilatlı olarak izah ve ispat etmiştir. Bir ikisini özet olarak hatırlayalım:

Bu dünyada mazlum hakkını almadan, zalim de cezasını çekmeden göçüp gidiyorlar. Hâlbuki nihayetsiz adalet bu haksızlığa müsaade etmez. Adl ismi her şeyin hesabının görüleceği ahiretin varlığını iktiza eder. Yine Allah’ın Rahman ve Rahim isimleri, cennet ve cehennemin varlıklarını icabediyor. Zira insanların ve diğer mahlukların ebedî olarak yokluk kuyusuna atılması, Allah’ın sonsuz şefkati ve merhameti ile asla bağdaşmaz. Sonsuz şefkat ve merhameti varlığını iktiza ediyor.

"Ve o saadeti verecek Fâil-i Zülcelâl de muktedirdir." Ahiretin varlığı anlaşıldıktan sonra akla gelen: "Acaba ahireti yaratacağını vadeden Zat, ahireti yaratacak kudrette midir?" sualine şöyle cevap veriliyor:

"Evet, bilmüşahede, bir Kadîr-i Zülcelâl, şu âlem içinde, her asırda birer yeni ve muntazam dünyayı halk eden; hatta her senede birer yeni, seyyar, muntazam kâinatı icad eden; hatta her günde birer yeni, muntazam âlem yapan; daima şu semavat ve arz yüzünde ve birbiri arkasında geçici dünyaları, kâinatları kemal-i hikmetle halk eden, değiştiren ve asırlar ve seneler, belki günler adedince muntazam âlemleri zaman ipine asan ve onunla azamet-i kudretini gösteren ve yüz bin çeşit haşrin nakışlarıyla tezyin ettiği koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına bir tek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i sanatını izhar eden bir Zat, nasıl kıyameti getirecek, nasıl bu dünyayı ahiretle değiştirecek denilir mi?"(1)

"Hem harab-ı âlem, mevt-i dünya mümkündür." Bu cümlede ise; “Dünyanın ve kâinatın yıkılması ve ölmesi mümkün müdür? Bu koca kâinat nasıl yıkılıp da ölebilir.” sualini Üstadımız aklî deliller ile izah ve ispat ediyor. Bir bölümünü nakledelim:

"Şu kâinatın mevti mümkündür. Çünkü bir şey kanun-u tekâmülde dahil ise, o şeyde alâküllihalneşvünemâ vardır. Neşvünemâ ve büyümek varsa, ona alâküllihal bir ömr-ü fıtrî vardır. Ömr-ü fıtrîsi varsa, alâküllihal bir ecel-i fıtrîsi vardır. Gayet geniş bir istikrâ ve tetebbu ile sabittir ki, öyle şeyler mevtin pençesindenkendinikurtaramaz."

"Evet, nasıl ki insan küçük bir âlemdir, yıkılmaktan kurtulamaz. Âlem dahi büyük bir insandır; o dahi ölümün pençesinden kurtulamaz. O da ölecek, sonra dirilecek veya yatıp, sonra subh-u haşirle gözünü açacaktır."(2)

"Yeniden ihyâ-yı âlem ve haşir mümkündür; hem vaki olacaktır." Burada ise; kâinat ve dünyanın yıkılmasının mümkün olduğu izah ve ispat olunduktan sonra, "Acaba tekrar nasıl bu âlem dirilir ve ihya edilir?" sualine cevap veriliyor. Bir bölümünü nakledelim:

"Cesedlerin ihyası misali ise, çok büyük bir şehirde, şenlik bir gecede, bir tek merkezden yüz bin elektrik lambaları âdeta zamansız bir anda canlanmaları ve ışıklanmaları gibi, bütün küre-i arz yüzünde dahi, bir tek merkezden yüz milyon lambalara nur vermek mümkündür. Madem Cenâb-ı Hakkın elektrik gibi bir mahluku ve bir misafirhanesinde bir hizmetkârı ve bir mumdarı, Hâlıkından aldığı terbiye ve intizam dersiyle bu keyfiyete mazhar oluyor. Elbette, elektrik gibi, binler nurani hizmetkârlarının temsil ettikleri hikmet-i İlahiyenin muntazam kanunları dairesinde, haşr-i azam tarfetü'l-aynda vücuda gelebilir."(3)

Dipnotlar:

1) Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat, Üçüncü Esas.

2) a.g.e., Dördüncü Esas.

3) Şualar, İkinci Şua, Uzunca Bir Haşiye.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...