"Sonra o müddei gider zeminin yüzüne serilen geniş haliçeye ve zemine giydirilen gayet müzeyyen ve münakkaş gömleğe,.." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Önceki sualde o müddei, insan nevine malik olmak dava etmiş ve insan nevi ise ona verdiği cevapta arza giydirilen haliçeyi nazara vermişti. Burada ise, söz konusu müddei doğrudan doğruya arza giydirilen haliçeye malikiyet dava ediyor ve cevabını o haliçeden alıyor.
O haliçenin bir tek nakşı olan bir çiçeği, bir meyveyi bile yaratmak için bütün kâinata hükmedecek bir kudret, her şeyi bilecek bir ilim gerektiği daha önce ifade edilmişti. Burada haliçedeki değişimler nazara veriliyor. Arza giydirilen haliçe sabit değildir, daima değişmektedir. Dünya da sabit değildir, onda yaratılan eşya da. Her ikisi de daima değişmektedirler. Üstadımızın ifadesiyle,
"Şu mahlukat, izn-i İlahi ile zaman nehrinde mütemadiyen akıyor, âlem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhirî giydiriliyor, sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor, iniyor." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)
Bir tek varlığı yaratmak için hem mekânın tümüne hâkim olmak hem de zamanın her iki kanadını bilmek lazım gelir. Ta ki, yaratılan mahluk bütün zaman ve mekânlara uyum göstersin. O halde dünya haliçesindeki bir tek nakşı yapabilmek için mazi ve müstakbeldeki "bütün gömlekleri, haliçeleri dokuyacak, icad edecek kudret ve sanata ve 'hem hilkat-i arzdan ta harab-ı arza kadar, belki ezelden ebede kadar ulaşacak hikmetli, kudretli iki manevi el'e sahip olmak" gerekir.
Son ifade üzerinde biraz duralım:
Arzın yaratılması gibi, harab edilmesi de sonsuz bir hikmet ve kudret iledir. Fennen sabittir ki, dünya Güneş'ten kopmuş bir parça iken, yaklaşık yüz elli milyon kilometre yol alan bu ateş parçasının ilerlemesine bir kudret ve hikmetle son verilmiş; o ateş, soğutularak bambaşka bir mahiyete sokulmuş, denizler ve karalar yaratılmış, dünyanın hem kendi hem de Güneş etrafında dönmesi sağlanmış, böylece gece ve gündüz hadiseleri ortaya çıkmıştır. Ana hatlarıyla çok mücmel olarak arz ettiğimiz bütün bu safhalar ancak sonsuz bir kudret, muhit bir ilim ve nihayetsiz bir hikmetle gerçekleşmiştir.
Arzın yaratılması “ezelden ebede kadar ulaşacak hikmet”ler içindir. Dünyanın bir imtihan menzili olması ezelde takdir edilmiştir. Bu takdir, ebed ile de çok yakından alakalıdır. Zira dünya ahiretin tarlası olarak yaratılmıştır. Ezelî takdire göre, insanlar bu mekânda imtihana tabi tutulacaklar ya cennet veya cehennem ehli olmaya liyakat kesb ederek dünyadan göçüp gideceklerdir. Dünyanın bu tatlı ve acı meyvelerinin ahirette sergilenmesi ve her meyvenin kendine layık mükâfat ve ceza görebilmesi için de dünyanın harab olması icab etmektedir. Bu da yine ezelî ve ebedî bir kudret ve hikmet ile tahakkuk edecektir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü