"Tecelli-i cemaliyeyi gösteren hayat..." Tecelli ne demektir? “Tecelli" ve "tezahür" arasında bir fark var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
"Tezahür" ve "tecelli" kelimeleri, ekseriyetle aynı manada kullanılırlar.
Tezahür, “zahir olmak, açığa çıkmak, görünmek” demektir. “Tezahür”de, gizli olan bir hakikatin açığa çıkması söz konusudur. Tezahürün gerçekleştiği mekâna “mazhar” denilir.
"Tecelli" ise "Görünme. Belirme.” demektir ve “gaybî hakikatlerin kalplerde hissedilir hâle gelmesi” “Gaybların nurlarından kalblere açılan şeyler." (Tarifat. S. Şerif Cürcani)] şeklinde tarif edilir. Kalpteki bu tecelliden hasıl olan şeye “cilve” adı verilir. Cilve için, “ârifin gönlünde parlayan ilahi nur” denilmiştir.
Allah’ın sıfatlarından bir sıfatın kulun kalbinde münkeşif olmasına “tecelli-i sıfat”, isimlerinden bir ismin kulun kalbinde inkişafına ise “tecelli-i esma” denilir...
Yakın manalar taşıyan ve çoğu kez birbirinin yerine kullanılan bu iki kelime arasındaki ince farkı bir derece ortaya koymak için Nur Külliyatı’ndan bir misal verelim:
“Güneş'in bekası onunla değil; belki aynanın hayatdar parlamasının bekası, Güneş'in cilvesine tâbidir.”(1)
Bu cümlede güneşin aynadaki aksine “cilve” denilmiştir. Yani Güneş, aynada tecelli etmiş ve onda Güneş'in nurundan bir cilve meydana gelmiştir. Bu cilvenin de kendine göre bir parlaklığı, bir ısısı vardır. Yani güneşin özelliklerinden bir cilveye sahip kılınmış, o da parlamış, o da hararet saçmaya başlamıştır.
Öte yandan, mesela, bir ilmî makalede âlimin gizli olan, görünmeyen ilmi zahire çıkmış, bilinmiştir. Böylece o yazı, müellifin ilmine, bir bakıma, mazhar olmuştur. Ama o yazının kendisinde, yani harflerinde, mürekkebinde ilimden bir cilve bulunmaz.
Bu yazıda ilmin görünmesi, aynada Güneş'in görünmesinden çok farklıdır. Bu bir tezahürdür, Güneş'inki ise bir tecellidir…
Yine Nur Külliyatı’nda şöyle bir ifade geçer:
“... Kudretin bir cilvesi olan kuvvetini, o mahiyet-i ilmiyeye sürer, o şeye vücud-u haricî verir.”(2)
Burada, tabiattaki kuvvetlerin ilahi kudretten bir cilve taşıdıklarına işaret edilir; aynadaki parıltının Güneş'in ışığından bir cilve taşıması gibi.
“Tecelli” kelimesi, daha çok kalp için kullanılır. İlahi isimlerin ve sıfatların tecellisi en açık bir şekilde insan ruhunda, insan kalbinde görülür. Kâinattaki tecelliler, ona nisbetle çok aşağı mertebede kalırlar.
Mesela, insan ruhunda bir irade sıfatı vardır, işte bu sıfat ilahi iradenin bir tecellisidir. Her ne kadar bu irade mahluk ise de “bir şeyi dileme kabiliyetine sahip olması” cihetiyle ilahi iradeden bir cilve taşır.
Aynı şekilde, insan ruhundaki kudret sıfatı, ilahi kudretin; irade sıfatı, ilahi iradenin; görme ve işitme sıfatları da ilahi görmenin ve işitmenin birer cilvesine sahip olmuşlardır.
Dipnotlar:
1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zühre.
2) bk. Lem’alar, Yirmi Altıncı Lem’a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü