"Tecelli-i cemaliyeyi gösteren hayat nasıl bir burhan-ı ehadiyettir, belki bir çeşit tecelli-i vahdettir. Tecelli-i celali izhar eden memat dahi bir burhan-ı vahidiyettir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hayat, Allah’ın cemalî isim silsilesinin bir tecellisidir. Çünkü hayatın her ciheti rahmet ve nimettir ve bütün güzellikler hayat ile tebarüz etmektedir. İnsanın konuşması, dinlemesi, tatması, dokunması, görmesi, koklaması, sevmesi, düşünmesi hep hayata bağlanmıştır. Hayat olmasa bütün bu nimetler elden gider.
Ölüm de Allah’ın celalinin bir tecellisidir. Hayat nasıl tevhidi isbat ediyorsa, ölüm ile hayatın sönmesi ve arkasından yeni hayatların gelmesi de tevhidin bir isbatı oluyor. Çünkü zaman nehri içinde akıp giden eşya ölüm ile sönse de üzerindeki tecelli daimî olarak devam ediyor.
Ehadiyet, Allah’ın zatının bir olması, zatında şeriki olmaması, vahidiyet ise sıfatlarının her şeyi ihata etmesi ve sonsuz sıfatlarında şeriki olmaması demektir.
Üstad Hazretleri, vahidiyete Güneş'in ziyasının bütün eşyayı ihata etmesini, ehadiyete ise her bir parlak şeyde Güneş'in çok özellikleriyle bulunmasını ve kendi ifadesiyle “bir nevi cilve-i zatıyla bulunmasını” misal veriyor.
Hayat, bilhassa da insan hayatı Cenab-ı Hakk’ın bütün isimlerine ayinedir.
“Hayat tek başıyla bir Hayy-ı Kayyum'u bütün esma ve şuunatı ile bildirir.”(1)
Bu yönüyle hayat “bir burhan-ı ehadiyettir.”
Allah’ın bütün isimleri güzeldir. Ve bütün isimlere ayna olan hayat en parlak bir cemal tecellisidir.
Ölüm ise Mümit ismine aynadır. “Her nefis ölümü tadacaktır.” ayet-i kerimesinin açıkça haber verdiği gibi hiçbir şey “mevtin pençesinden kendini kurtaramaz.”(2)
Ölümün, zahiren, bütün lezzetlerden ayrılma olduğu düşünülürse, mevtte ilk bakışta cemalden çok, celal tecelli etmektedir. Her şeyin ölümü tatması ve Mümit, Cebbar, Kahhar, Müzill gibi birçok celalî ismin tecellilerinin her şeyi ihata etmiş olması dolayısıyla ölüm, Allah’ın sıfatlarının her şeyi ihata etmesi manasına gelen vahidiyete, bir yönüyle ayna olmaktadır.
Dipnotlar:
1) bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Yirmi Üçüncü Pencere.
2) bk. age., Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Açıklamanızda, "eşya ölüm ile sönse de üzerinde tecelli ve nakış daimi kalıyor," ifadesinde üzerinde kalan tecelli ve nakış, o ölen eşyaya ait değil, değil mi, ondan sonra gelen benzerlerinde benzer nakış ve tecelliler görülüyor, o mu kastediliyor? Yoksa ölen bir şeyin üzerinde tecelli ve nakış daimi kalmaz herhalde?
Tecelli ve nakışın daim kalması eşyanın maddesi ile ilgili değildir. Güneş ile nehir kabarcıkları gibi.