"Tercüman-ı Kelam-ı Ezelî, ervahları görüyor, melaikelerle sohbet ediyor, cin ve insi de irşad ediyor. Değil ins ve cin âlemi, belki âlem-i ervah ve âlem-i melaike fevkinde..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem o tercüman-ı Kelam-ı Ezelî, ervahları görüyor, melâikelerle sohbet ediyor, cin ve insi de irşad ediyor. Değil ins ve cin âlemi, belki âlem-i ervah ve âlem-i melâike fevkinde ders alıyor ve mâverâsında münasebeti var ve ıttılaı vardır. Sabık mu’cizâtı ve tevatürle kat’î macera-yı hayatı, şu hakikati ispat etmiştir. Öyle ise, kâhinler ve sair gaibden haber verenler gibi, onun haberlerine değil cin, değil ervah, değil melâike, belki Cibril’den başka Melâike-i Mukarrebîn dahi karışamıyor. Hatta, ekser evkatta onun arkadaşı olan Hazret-i Cebrâil’i dahi bazı geri bırakıyor." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Beşinci Esas)
Allah ile Habibi (asm) arasındaki konuşma çok özeldir. Bu özel konuşmaya Cebrail (as)’dan başka kimse aracılık edemez ve vakıf olamaz. Bu özelliğe ve özel konuşma makamına kimse yetişemez. Hatta bazen miraçta olduğu gibi, Allah Peygamberimiz (asm) ile doğrudan konuştuğunda Cebrail (as) dahi bu konuşmaya vakıf olup aracılık edemiyor.
Miraç gecesinde "Amenerrasulü" diye başlayan Bakara suresi'nin son iki ayeti kendisine takdim edildi.
Allah’ın her türlü mahlukatı ile bir konuşması ve iletişimi vardır. Lakin bu konuşmanın makam ve mertebeleri başka başkadır. Allah arıya da ilham eder, insana, cinlere ve meleklere de. Bunların hepsi bir çeşit konuşmadır. Lakin bu konuşmaların makamları farklıdır ve bu makamlar içinde en üstünü, en kesini, en özeli ve en yücesi Peygamber Efendimiz (asm) ile Allah arasındaki konuşma makamıdır.
Risale-i Nur'da ilhamın makamlarına şu şekilde işaret ediliyor:
"Mesela, en cüz'îsi ve basiti, hayvanatın ilhamatıdır. Sonra avam-ı nasın ilhamatıdır. Sonra avam-ı melâikenin ilhamatıdır. Sonra evliya ilhamatıdır. Sonra melâike-i izam ilhamatıdır." (Sözler, On İkinci Söz, Dördüncü Esas)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü