"Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyâya girer." İzah eder misiniz? Teveccüh-ü nas kabir azabının sebebi olabilir mi? Kendi mesleği için teveccüh-ü nas istenildiğinde riyaya girer mi?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanların teveccühü, ilgi ve alakası istenilmez; Allah tarafından ihsan edilirse de bununla övünülmez, gururlanılmaz. Şayet bu teveccüh, kişiyi gurura sevk ediyor ise, onda samimiyet ve ihlas kayboluyor demektir.
Bu manada insanların ilgi ve alaka göstermesi; bir mükâfat değil, tam aksine bir ceza ve mücazattır. Zira gösteriş, desinler ve gurur; hayır değil, şer getirir ve insanı felakete sürükler. Allah gösteriş ve kibir ehlini asla sevmez. Öyle ise insanların Allah için olmayan teveccühüne, ilgi ve ve alakasına sevinmekten ziyade, üzülmek gerekir. Şöhret nice insanın felaketi olmuştur.
Şöhrete, gösterişe müptela olan insanlar riyakâr olur, hiçbir zaman samimi olamazlar. Her hallleri ve tavırları yapmacık ve gösteriş içindedir.
"İhtar: Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyâya girer. Şan ve şeref arzusuyla teveccüh-ü nâs ise, ücret ve mükâfat değil, belki ihlâssızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır. Evet, amel-i salihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şan ve şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından, teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lâzımdır. Şöhretperestlerin ve şan ve şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın!"(1)
Buradaki ifadeler kabir hayatına münhasır değil, kabirden sonraki hayatta çekilecek sıkıntıyı ifade ediyor. Nitekim ahiret hayatı kabir hayatı ile başladığı için, berzah âlemini de içine alıyor. Üstad Hazretleri ahiret hayatını temsilen kabirden sonraki hayat şeklinde tasvir ediyor. Dolayısı ile “ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şan ve şeref”in zarararı sadece kabirde değil, ahirette de görülecektir. İnsanlar bize kabir kapısına kadar ilgi ve alaka gösterirler, ondan sonra amellerimizle baş başa kalırız.
Fakirden sadaka beklenmez, kör köre yol gösteremez. O halde, fani insanların teveccühüne aldanmanın bir manası yok. Onlar da ölecekler, biz de. Kabristanın bir köşesinde alkışlayanlar hesap verecek, bir başka köşesinde alkışlananlar.
“İnsanlarla iyi geçinmek sadakadır” hadis-i şerifinden ders alarak insanlarla iyi geçinelim, gönüllerini hoş tutalım, ihtiyaçlarını görelim, yardımlarına koşalım. Ancak bütün bunları yaparken kendimizi unutmayalım. İstidat çekirdeğimizi sünbüllendirmek ve “cennete layık bir kıymet almak” en büyük meselemiz olsun.
İhlas ile Allah’ın bir lem’a teveccühünü kazanmak, bize ahiret hayatının her safhasında menfaatli bir arkadaş ve yoldaş olacak ve bizi ebedî bir saadete kavuşturacak.
Kabir azabına sebebiyet veren birkaç günaha işaret etmek, başka günahların kabir azabına sebep olmayacağı manasına gelmez. Gıybet ve ayakta bevl kabir azabının sadece iki sebebidir ki, insanları bu durumdan zecr etmek için hususi ifade edilmişler. Yoksa başka günahlar da kabir azabına sebep olabilirler, bunu men eden kat’i bir hüküm yok.
Netice olarak her günahın, her haramın kabir azabına sebep olacağını düşünerek terk etmek; her iyiliğin, her ibadetin de kabirde münis bir arkadaş ve yoldaş olacağını hesab etmek gerekir. Bazı rivayetlerde kabir azabına ve nimetine vesile olacağı ifade edilen ameller vardır. Ancak bunlar birer misaldir. İslâm’ın bütün yasaklarının azaba, emirlerinin de nimete vesile olacağını söyleyebiliriz.
Teveccüh-ü nas: İnsanların iltifatına ve alkışına talip olmaktır. Böyle bir teveccüh her ne şekilde olursa olsun doğru değildir; şöhret denen zehirli balı netice veren bir tuzaktır.
Ancak, teveccüh, hizmete ve şahs-ı maneviyeye vesile olacak ise, bunda bir zarar yoktur. Nitekim Üstadımız, kendisine yöneltilen bütün teveccüh ve takdiratın yüzünü hemen şahs-ı maneviyeye çeviriyor. Üstadımız daima; "Nefis cümleden edna vazife cümlede ala."(2) prensibiyle hareket etmiştir.
(1) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a.
(2) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Teveccüh-ü Nâs, direk kendisi mi bir cezadır yoksa bununla riya ve kibre gidilecekse mi zarardır?