“Ubûdiyet-i Ahmediye'nin ruhu duadır.” izah eder misiniz, bu nasıl oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
Dua; ihtiyaçlarını Allah’tan istemek; iman, hidayet, af, mağfiret, rızık, şifa, sıhhat, afiyet gibi bütün hayırlar için O’na yalvarmak, O’na sığınmak, O’na güvenmek gibi, kulu Rabbine bağlayan çok kuvvetli mânevî bağların tümünü ifade eder.
“Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var...” (Furkan, 25 / 77) mealindeki ayet-i kerime, bu manevî bağları düşünmeksizin yaşayan kişinin Allah katında bir değer taşımadığını ifade etmektedir.
Ubudiyet, kulluk demektir. Kulluğun gereği aczini, fakrını ve kusurunu idrak ederek Rabbinin dergâhına iltica etmektir.
Üstadımız Dokuzuncu Söz'de şöyle buyurur:
"İbadetin mânası şudur ki: Dergâh-ı İlahîde abd kendi kusurunu ve âcz ve fakrını görüp kemal-i Rububiyetin ve kudret-i Samedâniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir."(1)
Netice itibariyle, başta Efendimiz (a.s.m) olmak üzere bütün insanların ubudiyetinin ruhu ve esası, Allah'tan istediklerimiz için bir dua ve şefaatçi hükmündedir. Yapılan her ubudiyet şekli, aslında Allah'tan aczimiz ve zaafımızla başta ahiret ve ebedi saadet olmak üzere ulaşamadığımız her türlü maksud ve matluplarımızın hasıl olması için bir duadır.
(1) bk. Sözler, Dokuzuncu Söz, İkinci Nükte.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar