"Unsuriyet Milliyeti" ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Ey sarhoş hamiyetfuruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet asrı değil. Bolşevizm, sosyalizm meseleleri istilâ ediyor, unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti, muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da, İslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez."

"Evet, muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor; fakat pek muvakkat ve âkıbeti hatarlıdır. Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık bir şıkkın kuvvetini kırdığı için, hiçe inecek. İki dağ birbirine karşı bir mizanın iki gözünde bulunsa, bir batman kuvvet, o iki kuvvetle oynayabilir, yukarı kaldırır, aşağı indirir."(1)

Unsuriyet, kavim ve etnik köken demektir. Unsuriyet milliyeti ise, etnik milliyetçilik ve kavmiyetçilik manası geliyor ki İslam dini bu tarz bir milliyetçiliği haram kılıp men etmiştir. Bu sebeple Müslüman birisi etnik ve menfi milliyetçi olmaz ve olamaz. Arapçılık, Türkçülük, Kürtçülük bu kapsama girer ve katiyetle haramdır.

İslam dini bütün Müslümanları ırklarına bakmadan kardeş ilan eder. "Bir kavmin başka bir kavme etnik olarak üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvadadır." diyerek, unsuriyet milliyetçiliğini yasaklıyor.

"Ve aşılamak olsa da, İslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez." Bu cümlede Üstad Hazretleri, ırkçılığın İslam toplumuna fayda temin etmeyeceğine vurgu yapıyor. Yani İslam milliyeti ile unsuruyet milliyeti kabili imtizaç değildir, yani beraber olmaları mümkün değildir.

İslâm dini kavmiyetçiliği şiddetle yasaklamıştır. Kavmiyetçilik, körü körüne bir ırkı veya bir soyu üstün sayarak diğer kavimleri hakir gören bir düşüncedir. Kavmiyetçilik, dinî rabıta ve alâkaları yok sayan, anarşi ve teröre fırsat veren ve içtimaî bünyelerde tahribe yol açan bir mikroptur. Zira ırkçılık, hayata nizam veren dinî ve ahlâkî esaslar yerine, ırkî ve kavmî râbıtaları esas aldığı için tahripkârdır.

Resul-i Ekrem Efendimiz (asm.) Soy-sop üstünlüğü dâvasında bulunmanın ne derece tehlikeli olduğunu şöyle beyan etmektedir:

“Kavmiyet dâvasına çağıran, bizden değildir. Kavmiyet uğruna savaşan da bizden değildir. Keza kavmiyet dâvası üzerine ölen de bizden değildir” (Ebu Davud, Kitabü’l- Edeb Bab 121)

“Kavmiyetçilik dâvası güdenler, Cehennem’de iki dizi üzerine çökecek olanlardır.”

Dediler ki:“Ey Allah’ın Resulü, oruç tutsa ve namaz kılsa da mı?”

“Evet! Oruç tutsa da, namaz kılsa da”diye buyurdular. (Hâkim, Müstedrek 4, 298)

Risale-i Nur talebeleri her türlü menfi fikirlere ve ırkçılığa şiddetle karşıdır. Türkçülük ve Kürtçülük perdesi altında yapılan dinsizliğe, fikrîmânada savaş açmışlardır. Üstad Hazretleri Risale-i Nurların birçok yerinde ırkçılığın zararlarını en sert ifadelerle ortaya koymuştur.

Kavmiyetçilik, ırkçılığı, tarafgirliği, o da düşmanlığı netice verir; içtimaî hayatı zehirler ve yaşanmaz hale getirir; içtimaî hayatın temel esaslarından olan adaleti, muhabbeti ve tasenüdü zedeler, yerini zulüm, tahakküm, tefrika ve terör alır. Üstad Hazretleri dinî râbıta yerine, millî râbıtaların esas alınması halinde, adalete bedel zulme düşüleceğini şöyle beyan etmektedir:

“Unsuriyet ve milliyet esasları, adaleti ve hakkı takib etmediğinden zulmeder. Adalet üzerine gitmez. Çünkü: Unsuriyet-perver bir hâkim, milletdaşını tercih eder, adalet edemez.”(Mektubat, 15. Mektub)

Üstadın şu ifadeleri meselenin tahlili açısından fevkalade manidar ve hikmet-medardır:

“İ’lem Eyyühel- Aziz! Asabiyet-i cahiliye, birbirine tesanüd edipyardım eden gaflet, dalalet, riya ve zulmetten mürekkeb bir macundur. Bunun için milliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar. Hamiyet-i İslamiye, nur-u imandan in’ikâs edip dalgalanan bir ziyadır.” (Mesnevi-i Nuriye, Zeylu’l-Hubab)

Kavmiyetçilik, içtimaî râbıtaları zayıflatır, uhuvveti sarsar, muhabbeti gölgeler, samimiyeti selbeder. Kin, hased, adâvet gibi mânevî mikroplara menba olduğundan, birlik ve beraberliği tahrib eder.

Kavmiyetçilik, insanı korkunç bir vahşet ve kin iklimine doğru sürükler; onun mahiyetindeki şefkat, merhamet ve mürüvvet gibi ulvî seciyeleri tamamen yok eder. Şu an memleketimizde olduğu gibi, bütün dünyada kavmiyetçi ve bölücü anarşistlerin masum insanlara yaptıkları fecî katliam bunun açık bir delilidir.

Kavmiyetçilik; tevazuya bedel gurur, muhabbete bedel kin, muavenete bedel çarpışmayı, hakka bedel kuvveti esas alır.

Kavmiyetçilik, insanlık âlemini helâk eden bir zakkum ağacı gibidir. İnsanlık, onun zehirli meyvelerinin sancısını, asırlarca çekmiş ve halen de çekmektedir. Zira onun zehirli suyundan içenlerin sancıdan kurtulmaları mümkün değildir. Kavmiyetçilik illetine müptelâ olanlar, insanlar arasındaki birlik ve beraberliği, uhuvvet ve muhabbeti, şefkat ve adaleti emreden dinesarılmak yerine, ırkçılığı esas alırlar. Böyle kimselerin hamiyet duyguları daralır, körelir, söner, gider. Ve nihayet, kendilerini ve taraftarlarını tatmin etmek için muhayyel efsanelerden medet ummaya başlarlar.

İnsanın kavmini, aşiretini, soyunu sevmesi fıtridir. Fıtrî muhabbete muhalefet edilmez. Ancak, bu sevgi başka milletleri aşağılamayı, onlara kin ve adavet beslemeyi gerektirmez. Sadece kendi ırkından olanlara değil, bütün Müslümanlara hatta tüm insanlığa yardım etmek dinî ve insanî bir vazifedir. Bunları terk edip sadece kuru bir davadan ibaret olan ırkçılıkla övünmek, o insanın fikren noksan ve muhakemesiz olduğunun açık bir alametidir.

Öyle ise, hamiyetperver bir Müslüman himmetini ve muhabbetini sadece neseb ve ırkına hasretmemeli, bütün din kardeşlerinin hatta tüm insanlığın derdi ile dertlenmeli, ihtiyaçlarını temin için elinden geleni yapmalıdır.

(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Kısım.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.908
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...