Üstad; Amerika'yı İslam lehinde çalışan bir devlet olarak görüyor, Amerika ile Demokrat Partinin iyi geçinmesi gerektiğini belirtiyor. Bu hususta malumat verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Tarihî hâdiseleri bulunduğu zamanın şartları ile değerlendirmek gerekir. Aksi halde yanılırız, hakikati göremeyiz.

Mesela, bugünün kafası ile İstanbul’un fethini değerlendirip desek, "Neden Fatih Sultan Mehmet surları uçakları ile tahrip etmedi de toplarla tahribe çalıştı?"; bunun ne kadar safsata olacağı anlaşılır.

Dünya, sanayi inkılabı ile eski dönem rejimlerini silip yeni iktisadî ve siyasî rejimlerin teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Bu yeni iktisadî ve siyasî zemin içinde sınıf kavgaları da gün yüzüne çıkmıştır. Sermaye ve emek çarpışması 1918 Rus ihtilalinden sonra komünist rejimin devlet nizamı haline gelmesinden sonra müesses bir nizam hüviyeti kazanmıştır. Artık dünya iki blok, iki kutup halini almıştır. Dünyanın iki blok olduğu dönemde, bir tarafta dinsizliğin başını Rusya, diğer tarafta dinsiz olan komünizme karşı Amerika başı çekiyordu. Rusya komünizm ile dinsizliği neşrediyor, Amerika da diğer blokun başında komünizm ve dinsizliğe karşı dini ve dindarları himaye ediyordu. Amerika o dönemlerde Rus ve komünizm tehlikesine karşı İslam ülkelerine çok yardımlarda bulunmuş ve bu tehlikeye karşı NATO paktını kurmuşlardır. NATO paktı tamamen komünizm tehlikesine karşı kurulmuş, din lehinde bir paktır.

Tabiatıyla Sovyetler Birliği de karşı hareket olarak Varşova paktını kurarak misilleme yapmıştır. Yani bu iki blok kimi zaman sıcak savaş, kimi zaman da soğuk savaş süreci ile Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar mücadeleye devam etmişlerdir. Hıristiyan âlemi ile İslam âlemi bu müşterek düşmana karşı omuz omuza vererek yetmiş yıl beraber mücadele etmiştir. O zamanlarda Amerika ile Türkiye dost iki ülke idiler

Amerika, İslam âlemi de dâhil semavî dinlerin hepsini himaye edip muhafaza etmek için elinden gelen gayreti o dönemlerde göstermiş. Dönemin içindeki şartlar açısından meseleye bakacak olursak mesele çok açıktır. Bütün bunlar İslam âlemi ile Hıristiyan âleminin ittifak içinde dinsizliğe karşı mücadele ettiğinin vesikası hükmündedir.

Materyalist fikirler ile mücadele eden Hıristiyan kulüp ve cemiyetleri de buna dâhil edebiliriz. Mesela Amerika da Darwinizm ile mücadele eden birçok Hıristiyan derneklerinin olduğu biliniyor. Onlarda insanlığın ilk atasının Âdem ve Havva olduğunu ispata çalışıyorlar. Hıristiyanların bu faaliyet ve gayretleri dolaylı değil, doğrudan İslam lehinedir.

Nitekim 1991 yılında Sovyet Birliğinin dağılmasıyla şartlar tamamen değişmiş, Amerika dünyaya hükmetmeye başlamıştır, tek hedefi kendi menfaatleri ve çıkarları olmuştur. Bu birliktelik tabiî olarak bitmiştir. Amerika’nın yanlış politikalarına karşı gelecek karşı bir blok olmayınca, eski siyasî mahiyetinden uzaklaşarak yeni hayalî düşmanlar ihdas etmeye başlamıştır. Kendine yeni düşman olarak İslam âlemini seçmiştir. Amerika idaresinin arkasındaki Siyonist güçlerin de İslam âlemini düşman ilan etmesinde tesiri çok büyüktür.

Amerika içinde de insanî ve İslamî değerleri benimsemiş çok büyük bir kitle vardır, ama siyasî olarak fazla bir güçleri yoktur. Onun için Amerika’yı topyekûn düşman ilan etmek yanlış olur. Nasıl Türkiye'de bir parti halkın ekseriyetinin desteğini almasına rağmen, iktidar başka zümrelerin elinde olduğundan her istediği icraatı yapamıyor. Aynen bunun gibi Amerika’da da bazı Siyonist lobiler iktidarı elinde tuttuğu ve yönlendirdiği için, ekseriyet bir şey yapamıyor.

İşte Üstad’ın dönemindeki Amerika ile şimdiki Amerika arasında böyle büyük farklar vardır. O dönemin şartlarında Amerika dost ve müttefik iken, şimdilerde düşman olabilir. Biz kalkıp şu an ki gerçeklerin ışığında Üstad'ın dönemine bakarsak yanılırız, yanıltırız. Onun için her şeyi kendi hususi şartları içinde değerlendirmek lazımdır. Eski zamanlarda dost olanlar şimdi düşman olabilir; ileriki dönemlerde ne olur bilinmez. Belki Amerika İslam’ı kabul eder, Osmanlı'nın vazifesini devam ettiren bir ülke olur. Bu meselelere geniş bakmak gerekir.

Üstad Hazretleri de o dönemin hükümeti olan Demokratlara, komünizm tehlikesine karşı Amerika lehinde olmaları gerektiğini ihtar ve ikaz ediyor.

Solcuların genlerinde Amerika düşmanlığı hep vardı ve hep var olacak. Biz Müslüman olarak meseleleri solcuların kıstasları ile değil, İslam’ın ölçüleri ile değerlendirmeliyiz. Şu anki Amerika ile Müslümanların değil, Müslüman ülkelerin başındaki müstebit rejimlerinin menfaat münasebetleri var. Bugün eski tüfek solcuların nasıl kapitalist ahlak ile sermaye sahibi olduklarını görüyoruz. Komünizmi savunan bir partinin genel başkanının Amerikan ajanı çıkması, meselemizi ispat ediyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.111
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

meşveret
:))) Allah razı olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...