Üstad Bediüzzaman Said Nursi kurban kestirmiş mi, hacca gitmiş mi? Risalelerde "Kurban Bayramı" hakkında bilgi var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımızın kurban kestirdiği ile ilgili herhangi bir sağlıklı kaynağa ulaşamadık.
Kurbanın meşruiyetinde Müslümanların ittifakı bulunmakla birlikte dinî hükmü fakihler arasında tartışmalıdır.
Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmesinin hükmü özetle şöyledir:
Hanefîler, Kuran’da Hz. Peygamber (asm) Efendimize hitaben, “Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” (Kevser 108/2) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir.
Ayrıca Resul-i Ekrem’in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiş, hatta, “Kim imkanı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (İbn Mâce, Edahi, 2); “Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vaciptir” (İbn Mâce, Edahi, 2) gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terk etmemiştir.
Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakihler, gerekli şartları taşıyanların kurban bayramında kurban kesmesini vacip görürler.
Sünnet olduğunu ileri sürenler ise Kuran’da bu konuda açık bir emrin bulunmayışından, Resul-i Ekrem’in devamlı yapmış olmasının kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabileceği noktasından, ayrıca bu yöndeki sahabe uygulamasından hareket ederler.
Üstadımız Şafi mezhebine tabi olduğu için, kurban kesmek bu mezhebe göre vacip değil, sünnettir.
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için aranan şartlara kurbanın vücub şartları denilir. Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlere göre ise bunlar sünnet oluşun şartlarıdır.
Üstadımız kurban kesme günlerinde dinen zengin sayılacak bir durumda olmadığı için kurban kesmemişse, bu durumda bir sünneti terk etmiş olmaz.
Hac meselesi ise; Üstadımızın hacca gitmek için, Darü'l-Hikmet-i İslamiye azası olarak çalıştığı zamanlarda para ayırdığı, fakat ilerleyen zamanlarda meydana gelen sürgün ve hapis hayatının hacca gitmesine mani olduğu çok hatıralarda geçmektedir. Bu konu ile ilgili Emirdağ Lahikası'nda ve Merhum Abdulkadir Badıllı Ağabeyin kaleme aldığı üç ciltlik "Mufassal Tarihçe-i Hayat" eserinin birinci cildindeki bilgileri aşağıya alıyoruz:
"Dâr-ül Hikmet'te vazifeli resmi a'za olarak çalıştığı iki-üç senelik hayatında, mezuniyet günleri hariç, ayda beş bin kuruş maaş almıştı. Aldığı bu maaşın büyük bir bölümünü eserlerin tab' masraflarına harcamışdı. Bastırdığı eserlerinden İşaratü'l-İ'caz ile -iki küçüğü müstesna- umumunu meccanen Müslümanlara dağıtmıştır. Geri kalan az miktar parayı da Hacc masrafı olarak saklamış, fakat Hacc'a gidememişti. İşte bu mübarek parayla a'zamî bir iktisad ve kanaât içerisinde ta 1950'lilere kadar idare edip geçinmiştir."
"Dar-ül-Hikmet maaşından arta kalan parasının miktarını bilmiyoruz. Fakat yirmi yedi sene gibi uzun bir zaman o parayla geçimini sürdürdüğü, mübarek ve bereketli paranın en son bakiyesi olan doksan lirasını da(6) 1946'da Nur Risaleleri'nin teksir ile intişara başladığı günlerde kâğıt ve sair masraflara iştirak niyetiyle nâşirlere verdiğini biliyoruz." (Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, I, 638)
"Aziz, sıddık kardeşlerim; Evvela: Medresetü’z-Zehranın yirmi derslerini ve hediyesini aldım. Ona mukabil, Darü’l-Hikmette vazife-i ilmiyede iken tayınatım olan, elime verilen ve o zaman tab ettiğim risalelerin masrafından fazla kalan ve onunla hacca gitmek niyet ettiğim ve yirmi otuz seneye yakın bir zamanda benim ihtiyat erzakım bulunan doksan banknot -ki, nazarımda bin banknot kadar kıymeti vardı- Medresetü’z-Zehranın kudsî derslerine medar olmak için, Nurun ehemmiyetli bir nâşiri ve Hâfız Ali’nin (r.h.) çalışkan bir vârisi Hâfız Mustafa (r.h.) ile size gönderdim." (Emirdağ Lahikası-I, 196. Mektup)
Risalelerde Kurban Bayramı ile ilgili yerleri okumak için tıklayınız:
- Kastamonu Lahikası, 131. Mektup.
- Şualar, On Birinci Şua, Sekizinci Meselenin Bir Hülasası, İkinci Nükte.
- Lem'alar, On Yedinci Lem'a, Dokuzuncu Nota.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar