Üstad'ın ne zaman şahsi kemalatını düşünmesinde şefkat tokadı yediğini söylemesini nasıl anlamalıyız? Biz de şahsi kemalat için tebliği bırakırsak tokad yer miyiz? Nefsimizi ıslah etmeden tebliğ etmeli miyiz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir Müslümanın üç temel vazifesi vardır. Bunlar sırası ile talim, tatbik ve tebliğdir.
Talim: Dini hakikatleri doğru ve sağlam kaynaklardan öğrenmektir ki, tahkiki imanı kazanma bu kısma girer ve öncelikli vazife de budur.
Tatbik: Talim ettiği dini hakikatleri hayatına mal etmesi ve tatbik etmektir ki, başta namaz olmak üzere bütün farz ibadetler bu sınıfa girer.
Tebliğ: Talim ve tatbik ettiği dini hakikatleri bir anlatmak ve tebliğ etmektir ki, hizmet bu sınıfa girer.
Bu üç vazife bir zincirin halkaları gibidir; birbirinden ayrılması ve ihmal edilmesi söz konusu değildir. Şayet bu halkalardan biri eksik olur ise diğerleri nakıs ve tesirsiz kalır.
Mesela, talim olmadan tatbik ve tebliğ olmaz; tatbik olmadan talim ve tebliğ tesir etmez; tebliğ olmadan da talim ve tatbik nakıs olur. Dolayısı ile her üç vazife de elzemdir, farzdır; tertip ve sıralaması da bu şekildedir.
Her üçünü de beraber götürmek mümkün olduğu için, birisini diğerine tercih etmek söz konusu değildir. Yani insanın başkalarına hizmet etmesi ile kendi şahsi kemalatını düşünmesi birlikte yürütülebilir. Zaten başkalarına iman hizmetinde bulunurken, insan aynı zamanda terakki ve tekemmül ediyor. Tebliğ ve iman hizmeti insanı sürekli zinde tutar ve terakki ettirir.
Üstad Hazretlerinin durumu çok farklı olduğu için, o hâli bize tam bir ölçü sayılmaz, kendimizle kıyaslamak doğru olmaz kanaatindeyiz...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Kendisi yaşamayanın tebliğinin tesiri az olur.
Ama yine de burada bazı ince meseleler var. Şeytanın da tuzağında düşmemek lazım. Şöyle ki:
* Bazen olur ki kendiniz tebliğ ettiğiniz bir husus yüzünden, kendiniz kendinizden utanırsınız. Kendinize de çeki düzen vermeye başlarsınız. Ki tebliğin yansıması sizde de görülmeye başladı demektir.
* Bazen bir kötülüğü yapanın sözü daha tesirli olabilir. Nasıl? Söz gelimi bir kötü alışkanlığı bulunan bir kimsenin, başkasına "Ben bunların zararını, kötülüğünü çok gördüm, sakın siz bunlara alışmayın." demesi, daha etkili olabilir.
* Kendim tam kamil ve hatasız hale geleyim. Ondan sonra tebliğe başlayacağım deseniz, o zaman hiç tebliğ yapamazsınız. İmam-ı Nevevî diyor ki: Sadece HATASIZ olanların nasihat etmesi gerekseydi bu ÜMMET adına kimse konuşamazdı.
* Tabiin'in büyüklerinden Said bin Cübeyr Hz.leri ömrünü insanlara vaaz ve nasihatle geçirmiştir. Ve şöyle buyururdu: Vaaz ve nasihati her bakımdan kusursuz olan kimselerin yapması lazım gelseydi, kimsenin hiçbir şey anlatmaması icab ederdi. Çünkü tümüyle hatasız ve kusursuz olmak imkansızdır.
* Hasan-ı Basri hazretlerine soruldu. Bazı kimseler diyor ki: 'Önce kendiniz olgunlaşmadan halkı olgunlaşmaya çağırmayınız'. Buna ne dersin? Cevaben buyurdu: - Şeytanin en çok sevdiği söz budur işte.. Şeytan bu sözü size çok süslü gösterir. Zira bunda dinimizin, her müslümanı vazifelendirdiği "Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker" görevini terk ettirmek vardır.