"Vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor." İzah edip "vâhidiyet" ve "ehadiyet" kavramlarını açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Vahid ve ehad Cenab-ı Hakk’ın bir olduğunu ifade eder. Vahidiyet ve ehadiyet ise onun şuunatındandır.
Şuunat, insanlar için “kabiliyet” olarak tercüme ediliyor. Ancak, Allah hakkında kabiliyet ifadesi kullanılmaz. Bunu ancak esma-i ilahiyeden misal getirerek bir derece izah edebiliriz. Mesela, terzik rızıklandırmak demektir ve fiildir, Rezzâk rızıklandıran manasına gelir ve isimdir, rezzakiyet ise rızıklandırıcı olmak, o vasfa sahip olmak manasında ilahi şuunattan bir şe’ndir.
Bu kavramların açıklamasına yardımcı olacağı için, Birinci Sır’da Vahid ve Ehad isimleri hakkında verilen bilgileri yeniden hatırlayalım:
Vahid ve Ehad isimlerinin her ikisi de Allah’ın birliğini ifade ederler. Vahid ismi, Allah’ın “hepsi sonsuz ve mutlak olan sıfatlarında şeriki olmadığını” yani sonsuz ilim, kudret, irade gibi ilahi sıfatların ancak Allah’a ait olacağını ifade eder. Ehad ismi ise Allah’ın zatının birliğini, zatında şeriki olmadığını ifade eder, yani varlığı vacip, ezelî ve ebedî olan ancak Allah’tır.
Üstad'ın verdiği misalden hareket edersek, Güneş, ziyasının her şeyi ihata etmesiyle ve sıfatlarının bütün eşyayı kaplamasıyla vahidiyete bir misal olur. Yani her şeyi ihata eden bu ziyayı, bu harareti, tamamen veya kısmen, bir başka Güneş'e vermek mümkün değildir. Bu hâl Güneş'in birliğini gösterdiği gibi, her parlak şeyde Güneş'in, sıfatlarıyla ve bir nevi cilve-i zatıyla (görüntüsüyle) tecelli etmesi de Güneş'in birliğini gösterir.
Üstad, “Ehadiyet ise her bir şeyde Cenab-ı Hakk’ın pek çok esması tecelli ediyor demektir.” buyuruyor. İnsanı ilahi isimlere bir ayna kabul edebileceğimiz gibi, yeryüzünün tamamını da bir ayna olarak düşünebiliriz. Aynı şekilde kâinatın tümünü de bir tek varlık olarak düşünüp onu da diğerlerinden daha geniş bir ayna kabul edebiliriz. Allah’ın birliğine, insan da yeryüzü de topyekûn kâinat da birer ayna olmuş olur. Hangisine baksak, onun birliğini okuyabiliriz. Böylece besmele “sikke-i ehadiyetin üç mühim ukdesini irae” etmiş, göstermiş oluyor.
Kâinatın umumunda azamet ve kibriya ile tecelli eden isim ve sıfatlara vahidiyet; onun küçük bir modeli hükmünde olan cüz’ündeki tecelliyatına da ehadiyet denir.
Vahidiyet, küllî ve umumî tecelliyattır. Ehadiyet ise, cüzi ve hususidir. Bu hakikate şöyle bir temsil ile bakabiliriz.
Mesela, büyük bir denizin üstüne, büyük harflerle kelime-i tevhid yazılsa, o yazıyı okuyabilmek için, denizi kuşbakışı ihata edecek bir mevkie çıkmak lazımdır. Ama buna herkes tam güç yetiremeyeceği için, o yazıyı yazan zat, aynı manayı ve şekli denizin damlalarına da yazıyor. Böylece her nazar sahibi o denizin umumu üstündeki yazıyı damlalar vasıtası ile okuyor. Sonra o denizin üstündeki haşmetli yazıya fikren intikal ediyor. Yoksa damla olmasa, o yazıyı okuması mümkün değildir.
İşte, deniz kâinattır. O yazı ise Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. Damla ve üstündeki aynı yazı ise, kâinatın umumundaki o tecellilerin insandaki tecellisidir. Deniz vahidiyeti, damla ise ehadiyeti temsil ediyor. Bütün nebatat veya umum çiçekler vahidiyet cihetiyle Allah’ın birliğini gösterir; küçük ve tek bir çiçek ise, ehadiyet cihetiyle gösterir.
Vahidiyet, azamet ve kibriyayı; ehadiyet ise, cemal ve şefkati temsil eder.
Allah’ın sonsuz isim ve sıfatlarının tecellillerini bütün varlık âleminin her köşesinde göremediğimiz, seyredemediğimiz gibi, hikmetini ve rahmetini de her şeyde görmemiz ve bilmemiz mümkün olmayabilir. “Acaba şu yıldızda benim için nasıl bir rahmet vardır?” sorusuna cevap bulamayız. Akıl onda boğulur, yani bu rahmeti anlamaktan aciz kalır.
Yeryüzüne indiğimizde, havasından suyuna, meyvesinden sebzesine, arısından koyununa kadar birçok varlıktaki rahmet tecellilerini okumaya başlarız. Burada da yine sivrisinekten, yılana, timsaha kadar nice canlılarda bizim için nasıl bir rahmet olduğunu tam kavrayamayabiliriz.
Rahîm isminin tecellisine baktığımızda, kendi mahiyetimizde her organımızın ve her duygumuzun bizim için büyük bir rahmet ve ihsan olduğunu çok rahat bir şekilde okuruz. Aklımız boğulmaktan kurtulur; rahat ve huzura kavuşur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü