"İbn-i Abbas Radıyallahu Anhın dediği gibi, 'her bir mevcuda bakar birer manevi basarı ve işitir birer manevi sem’i' bulunmaz mı?" İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Cenab-ı Hakk’ın kudret ve irade sıfatları gibi işitme ve görme sıfatları da her şeyi muhittir. Bütün eşyayı birlikte görmesi ve bütün sesleri birden işitmesi bu şekilde ifade edilmiştir.
Üstad Hazretlerinin vahidiyetle ehadiyeti izah ettiği Besmelenin İkinci Sırrındaki güneş misalini hatırlayalım. Güneş'in ışığını onun görme sıfatı olarak düşündüğümüzde, güneş ışığıyla bütün eşyayı gördüğü gibi, her bir parlak şeyde de aksinin onda tecelli etmesi cihetiyle sanki hususî bir nazarı var gibidir.
Vahidiyet, külli ve umumi tecelliyattır. Ehadiyet ise, cüz’î ve hususi bir tecellidir. Bu hakikate şöyle bir temsil ile bakabiliriz.
Mesela, büyük bir denizin üstüne, denizi ihata edecek kadar büyük harflerle kelime-i tevhid yazılsa, bu yazıyı okuyabilmek için, denizi kuşbakışı ihata edecek bir mevkie çıkmak lazımdır. Ama buna herkes tam güç yetiremeyeceği için, o yazıyı yazan zat, aynı manayı ve şekli denizin damlalarına da yazıyor. Böylece her nazar sahibi o denizin umumu üstündeki yazıyı damlalar vasıtası ile okuyor. Sonra o denizin üstündeki haşmetli yazıya intikal ediyor. Yoksa damla olmasa, o yazıyı okuması mümkün değildir.
İşte, deniz kâinattır. O yazı ise Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. Damla ve üstündeki aynı yazı ise, kâinatın umumundaki o tecellilerin cüz’ündeki tecellisidir.
“İbn-i Abbas Radıyallahu Anh’ın dediği gibi, 'her bir mevcuda bakar birer manevi basarı ve işitir birer manevi sem'i' bulunmaz mı?" Hazret-i Abbas (ra)’ın bu sözü, bu iki tecelliden ehadiyeti ifade ediyor.
Ayrıca sebep ve vesileler, Cenab-ı Hakk’ın kâinat üzerindeki tasarrufuna mâni değildir. Tam aksine silsile-i eşya, onun emir ve kanunlarının süratle cereyanlarına birer tel, birer damar hükmüne geçerler.
- Her bir mevcuda bakar birer manevi basarı ve işitir birer manevi sem’i bulunmaz mı?
Cenab-ı Hakk’ın kudret ve irade sıfatları gibi işitme ve görme sıfatları da her şeyi muhittir. Bütün eşyayı birlikte görmesi ve bütün sesleri birden işitmesi bu şekilde ifade edilmiştir.
Yirminci Mektup’ta izah edildiği gibi Cenab-ı Hak zatında bir olduğu gibi icraatında da şeriklere yardımcılara muhtaç değildir. Her işi bizzat elinde tutar.
- Silsile-i eşya, onun evamir ve kanunlarının süratle cereyanlarına birer tel, birer damar hükmüne geçmez mi?
İlahi emirlerin icrasında silsile-i eşyaya hiç ihtiyaç yoktur. Ancak onlar “kanunlarının süratle cereyanlarına birer tel, birer damar” hükmündedirler. Bu tel ve damalar olmadan da eşya süratle yaratılabilir, ancak onların yaratılmasında ayrı hikmetler vardır ve ayrı isimlerin tecellileri kendini gösterir. Meyvenin yaratılmasındaki silsile, çekirdekte ağacın planının manen yazılması, çekirdeğin Fettah ismiyle açılması, neşvünema kanunuyla büyümesi, gövde, dal, yaprak, çiçek ve sonunda meyve yaratılmasıdır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bunların her biri ayrı bir sanat-ı ilahidir ve her birinde ayrı isimler tecelli eder. Yoksa Cenab-ı Hak elmayı da karpuz ve kavun gibi ağaçsız yaratabilirdi.
"Hiçbir yerde bulunmadığı halde her yerde bulunmaz mı?"
Bir yerde bulunmak maddi eşya için söz konusudur. İnsanın organları maddi olduğu için bedende belli mekânlarda bulur ve çalışırlar. Ama ruh için herhangi bir organa yerleşmek, onda mekân tutmak söz konusu değildir.
Konumuzla ilgili olarak Yirminci Mektup’tan bir bahis:
"Madem Sâni-i Kadîr mekândan münezzehtir; elbette kudretiyle her mekânda hazır sayılır. Ve madem tecezzî ve inkısam yoktur; elbette her şeye karşı bütün esmasıyla müteveccih olabilir." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)
Bedenin organları birbirine perde olabilirler, birbirlerine yakın veya uzak olabilirler; ama ruh için bunların hiçbiri söz konusu değildir. O, beden gibi bir maddi varlık olmadığından bedenin organları ona perde olamaz; uzak-yakın, büyük-küçük bütün organlara aynı derecede yakındır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
İbn-i Abbas (r.a) ın bu sözünün kaynağı nedir paylaşabilir misiniz?
Kaynak hakkında bir bilgiye ulaşamadık ama araştırmaya devam edeceğiz.
Allah razı olsun