32. Söz - On Altıncı Bölüm
"Malûmdur ki, ziyayı verenin ziyadar olması lâzım; tenvir edenin nuranî olması gerek; ihsan gınâdan gelir; lütuf lâtiften zuhur eder..." Dördüncü hücceti izah eder misiniz?
"Malûmdur ki, üç dört muhtelif yoldan gelenler aynı bir hadiseyi söyleseler, yakîni ifade eden tevatür derecesinde o hadisenin kat’î vukuuna delâlet eder..." Beşinci hücceti izah eder misiniz?
"Birşeyin lezzeti, hüsnü, cemâli, emsal ve ezdâdına bakmaktan ziyade, mazharlarına bakarlar." Zıtlarına bakıyor diye biliyorduk? Nasıl telif edebiliriz? Devamındaki misalleri de açar mısınız?
"Lezzet-i kutsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kutsiye, diye tabir edilen izn-i şer’i olmadığından yâd edemediğimiz..." Herhangi bir insan Allah'a ait bu manaları anlayabilir mi?
"Hem meselâ, mahir bir san’atperver, maharetini göstermeyi sever bir usta, güzel, plâksız konuşan fonoğraf gibi bir san’atı icad ettikten sonra onu kurup tecrübe ediyor..." Fonoğraf nedir? Âlemin fonoğrafa benzetilmesi ile ilgili misal verir misiniz?
"İşte, bütün o masnuat, bütün onlardan matlup neticeleri nihayet derecede ve gayet güzel bir surette gösterdiklerinden..." Detaylıca izah eder misiniz? Bu tabirlerin; evamir-i tekviniyenin tarifi ve gayesi içerisinde gösterilmelerini nasıl anlamalıyız?
"İşte şu üç misal gibi bin bir esmâ-i İlâhîyenin her birinde pek çok tabakat-ı hüsün ve cemâl ve fazl ve kemâl bulunduğu gibi pek çok meratib-i muhabbet..." devamıyla izah edip "İsm-i Vedûd" hakkında bilgi verir misiniz?
Açıklayan: Prof. Dr. Alaaddin Başar
Program Adı: Sorularla Sözler