"Malumdur ki, üç dört muhtelif yoldan gelenler aynı bir hadiseyi söyleseler, yakini ifade eden tevatür derecesinde o hadisenin kati vukuuna delalet eder..." Beşinci hücceti izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Beşinci Hüccet: Malumdur ki, üç dört muhtelif yoldan gelenler aynı bir hadiseyi söyleseler, yakini ifade eden tevatür derecesinde o hadisenin kati vukuuna delalet eder."

"İşte, meşrepçe ve meslekçe ve istidatça ve asırca gayet muhtelif, ayrı ayrı bütün muhakkıkinin muhtelif tabakatından ve evliyanın muhtelif turuklarından ve asfiyanın muhtelif mesleklerinden ve hükema-yı hakikiyenin muhtelif mezheplerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ve müşahede, keşif ve zevk ve şuhud ile ittifak etmişler ki, kâinat mezahirinde ve mevcudat ayinelerinde görülen mehasin ve kemalat, birtek Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun tecelliyat-ı kemalidir ve cilve-i cemal-i esmasıdır. İşte bunların icmaı sarsılmaz bir hüccet-i katıadır." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)

Tevatür, bir hadiseyi veya sözü “yalanda ittifakları mümkün olmayan bir cemaatin haber vermesi” demektir ve yakini ifade eder. Yani o sözün doğruluğu yakinen, kesin olarak bilinir.

Üstad Hazretleri meslekleri, meşrepleri farklı insanları ayrı yollarda giden kimselere benzetiyor ve üç dört farklı yoldan gelen insanlar aynı hadiseyi haber veriyorlarsa, bunun doğruluğuna yakinen inanmak gerektiğini vurguluyor.

Mezahir, bir şeyin göründüğü, zuhur ettiği mekân demektir. Her akıl sahibi kati olarak bilir ki, bir aynada görünen şey o aynanın kendi malı değildir. O şeydeki güzellik ve kemalat aynanın camına verilemez. İşte bu bariz hakikate binaen bütün varlık âleminde zuhur eden güzelliklerin ve üstün vasıfların, o varlıkların kendi hünerleri olmayıp, ancak “Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun tecelliyat-ı kemali ve cilve-i cemal-i esması” olduğunda bütün evliya, asfiya ve hükema ittifak etmişlerdir. Bunların ittifakı tevatür kuvvetindedir ve reddedilemez.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 827
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Hasankonukcu

Allah maddeden munzzeh bir Zat , maddede gördüğümüz güzellikler onun cemaline delalet ediyor, cunki tenvir edenin nurani olması gerekir bu bir kaide, lakin bir türlü tatmin olamiyorum, Maddede gördüğümüz guzellikleri, maddeden munezzeh bir zatta düşünemiyorum. Madde olmadan guzellik nasil mümkün olabilir? Bu kadar ehli keşf vu şuhud Allah in cemalini nasil muşahede etmişler, Allah maddeden mekandan münezzeh ise bunlarin görmüş olduğu güzellik neyin nesi?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Güzellik kavramının çok yönleri çok çeşitleri çok kısımları bulunuyor fiziki ve maddi güzellik bunlardan sadece bir tanesidir.

Mesela muhtaç bir fakire ihsanda bulunmak onun ihtiyaçlarını karşılamak bir güzelliktir.

Zulme uğramış bir mazlumun hakkını zalimden almak zalimi hesaba çekmek ve cezalandırmak başka kısım bir güzelliktir.

Her eşyaya estetik ve göze hoş gelecek bir şekil vermek Musavvir isminin bir güzelliğidir.

Her bir eşyaya fayda ve hikmetler takmak ve bu fayda ve hikmetlerden bütün canlıların istifade etmesi ayrı bir güzelliktir.

Her eşyanın antika bir sanat değerinde yaratılması sanatsal açıdan farklı bir güzelliktir vesaire.

Bu güzelliklerin hepsi Allah’ın isim ve sıfatlarına dayanıyor güzelliklerini bu isimlerden alıyor.

Bütün İlahi isim ve sıfatların menbaı, kaynağı ve kaynayıp geldiği merci ise Zat-ı Akdestir. Allah’ın zatı sonsuz bir güzelliktedir ve bütün güzellik çeşitlerinin toplandığı münezzeh ve mukaddes bir cemale sahiptir.

Madde üzerinde tecelli suretinde görünen cüzi güzellikler Allah’ın mukaddes güzelliğine sadece işaret ederler hakiki anlamda bir mikyas ve mizan değildirler. Bizi yanıltan nokta burasıdır.

İstanbulu gösteren levhanın İstanbul gibi güzel olması mümkün değildir levha sadece akıl sahiplerine bir işaret bir yön göstericidir. Aynı şekilde kainatta ki hatta cennetteki bütün güzellikler toplansa Onun sonsuz cemalinin yanında okyanusta bir damla bile değildir.

Gelelim Allah’ın Zat-ı Akdesinin zati cemaline Allah’ın bizim bir şekil veremediğimiz ve şekilden münezzeh bir cemali vardır. Ve bu cemale baktığımızda sonsuz bir saadete gark olacağız ve güzelliğin her türlü aksamını bu rüyetten hissedecceğiz.

Yusuf (as)’ın güzel yüzüne baktığımızda nasıl bir mutluluk duyuyor isek Allah’ın Zatınında madde ve cisimden münezzeh ulvi bir güzelliği bir cemali vardır ve ona bakmaktan sonsuz bir mutluluk duyacağız.

Güzelliği sadece maddenin uyumlu ve orantılı cismine indirgemek doğru değil dar bir bakış açısıdır. Allah’ın Zatı vardır ve varlıkların en rasihi en mükemmeli ve en güzelidir. Madde denilen şey varlıklar içinde en zayıf en basit ve en aşağı bir mertebedir. Bizim zihniniz madde ile malul (hastalıklı) olduğu için madde dışındaki varlıkları ve o varlıklara özgü güzellikleri kavramakta ve kabul etmekte zorlanıyoruz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...