"Lezzet-i kutsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kutsiye, diye tabir edilen izn-i şer’i olmadığından yâd edemediğimiz..." Herhangi bir insan Allah'a ait bu manaları anlayabilir mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstad Hazretleri; "lezzet-i kudsiye", "aşk-ı mukaddes", "ferah-ı münezzeh", "mesruriyet-i kudsiye" gibi şuunat ve sıfatları Cenab-ı Hak için kullanıyor. Bu sıfatlar ve hâller Allah’ın zatına hastır ve bunları Allah’tan başka hiç kimse bilemez.

Cenab-ı Hakk’ın, birbirinden ayrı bütün isimlerinin farklı tecellilerini birlikte yaratmaktan duyduğu lezzet-i mukaddesesi her türlü tahminin ötesindedir. Yani Allah, bir şeyi yaratmaktan aldığı lezzet-i mukaddese yanında, rızık vermekten, hayat ihsan etmekten, ikram etmekten, suret vermekten, zalimleri cezalandırmaktan kısacası bütün fiillerini birlikte icra etmekten de mukaddes bir lezzet almakta ve bütün bunlar sırayla değil beraber tahakkuk etmektedir. Bir anda ancak bir çeşit zevk tadabilen insanoğlu bu hadsiz ve birbirinden farklı lezzet-i mukaddesenin birlikte gerçekleşmesini aklına sığıştıramaz ve ancak “O ilahi lezzetlerin insan anlayışından münezzeh olduğunu kabul etmekle” aklı ikna ve kalbi tatmin olur.

Cennet ehli, o gözlerin görmediği, akılların anlamaktan aciz kaldığı saadet beldesinin bütün güzelliklerine hayran olurlar, bütün nimetlerinden istifade ederler. Böylece ruhlarına ferah ve saadet hâkim olur. O sevgili kullarının bu memnuniyetlerinden Cenab-ı Hak da kendine mahsus ve tabirinden aciz olduğumuz bir keyfiyetle memnun olur ve mukaddes bir lezzet alır. Allah’ın zatı mahlukatına benzemediği gibi fiilleri de benzemez. Keza onun ihsan ve ikramdan duyduğu mukaddes lezzet de insanların bir fakiri doyurmaktan aldığı lezzetle mukayese kabul etmez. Bu mukaddes “ulvî, kudsî, güzel, münezzeh” olarak tavsif ediliyor. Dersin devamında bu hakikat teyid edilerek şöyle buyurulur:

" 'Lezzet-i kudsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kudsiye' tabir edilen, izn-i şer’î olmadığından yâd edemediğimiz gayet münezzeh, mukaddes şuunatı vardır ki her biri kâinatta gördüğümüz ve mevcudat mabeyninde hissettiğimiz aşk ve ferah ve mesruriyetten nihayetsiz derecelerde daha yüksek daha ulvi daha mukaddes daha münezzeh olduğunu çok yerlerde ispat etmişiz.” (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf)

Bu “münezzeh ve mukaddes” şuunatı anlamamız mümkün olmamakla birlikte uzaktan uzağa bir derece bakabilmemiz için ilahi sıfatlardan bir misal verelim.

Mesela, Allah’ın kudret sıfatını düşünelim: Bütün sıfatlar gibi kudret sıfatı da Allah’ın zatındandır, hariçten verilmiş değildir; ezelîdir ve ebedîdir. Bizim kuvvetimiz ise bizim gibi mahluktur, sonradan verilmiştir ve bizim ölümümüzle onun da icraatlarına son verilir; yani evveli ve ahiri vardır.

Bizim kuvvetimiz için büyükle küçük, az ile çok fark eder, birincileri daha zor, ikincileri ise daha kolay kaldırırız. Allah’ın sonsuz kudreti için zerrelerle yıldızlar müsavidir. Biri diğerinden daha kolay veya daha zor değildir.

Öte yandan, bizim irademiz cüz’î olduğu için kudretimiz de ona bağlı olarak bir anda ancak bir iş görebilir. Cenab-ı Hak ise sadece bir insanın bedenindeki yüz trilyon hücreyi birlikte bilir ve beraber idare eder.

Böyle çok cihetlerle bizim kudretimiz Cenab-ı Hakk’ın ezelî, ebedî, sonsuz ve mutlak kudretiyle mukayese kabul etmez. Allah’ın kudretini ancak mahlukat aynalarındaki icraatlarıyla bilir ve o kudreti bizim bildiğimiz her türlü kuvvet ve kudretten münezzeh ve mukaddes olarak kabul ederiz. Hakikat budur, bunun dışındaki bütün görüşler, asılsız bir hayal ve vehim olmaktan ileri gitmez.

Konunun açıklanmasına bir mukaddeme olması bakımından ilahi sıfatlardan bir misal vermeğe çalıştık.

Üstad Hazretleri doğrudan ilahi şuunat hakkında verdiği üç misal ile lezzet-i mukaddese, ferah-ı münezzeh gibi manaları bir derece anlamamıza yardım edecek üç mühim kapı açmış oluyor. O manaların birer lem’asına bakmak istersen gelecek temsilatın dürbünü ile bak.” buyurmakla da o büyük hakikatlerin birer lemasına bu temsillerin dürbünüyle bir derece bakabileceğimizi ifade etmiş oluyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.411
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...