"Zamanın müceddidi imam-ı kübrası fetrete uğradığına göre, böyle bir mürşid-i azama merbutiyet vacip derecesine varmıştır." Ne demektir?

Soru Detayı

- "Zamanın müceddidi, imam-ı kübrası fetrete uğradığına göre"den ne anlamak gerek? Üstâd Bediüzzaman bu asrın Müceddidi değil mi? Sanki imam-ı kübra ve Müceddid olmadığı için "mürşid-i a'zama merbutiyet vâcib derecesine varmış" mânâsı görünüyor zâhiren.. Bu yeri izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Gerek ben ve gerekse bütün ihvanımız Üstad Hazretlerine bağlılığı şöyle telâkki ediyoruz: Âfak ve enfüsten müstedlel âyât-ı bînihâyeyi en iyi tefsir edecek bir insan-ı kâmile her asır muhtaçtır."

"Asrımızda şark ve garpta fâzıl ve muktedir çok ulema yok değildir; fakat fâni menfaatlerden mütecerrid, sırf nur-u Bâkî ile mütenevvir ve mütelezziz gavs-ı ferid makamında en ziyade bir mutemede ihtiyaç vardır. Bu evsaf-ı mebhuse ile Üstad-ı Kebir muttasıf olduğundan zamanımızın kutbu mesabesindedir. Ona tebaiyet, tam uyulmaya layık bir muktedâbihe iktida manasındadır. Zamanın müceddidi imam-ı kübrâsı fetrete uğradığına göre, böyle bir mürşid-i âzama merbutiyet vâcip derecesine varmıştır. İşte bu sâika, bizi ve onları düşünmeye bile sevk etmeden Üstad-ı Kebire raptediyor. Bunu yapan, onlardaki iman bağının, kendisinde mevcut bulunan nur-u aslînin, nur kaynağının merkez sıkletindeki cazibe kuvvetine incizap ve incilâbıdır. Bunlar, bu eserleri şimdi mütalâa ve müzakere etmekle, tahsilleri az zamanda bazısının derhal husuliye münkalib olmaktadır. Yani, derhal Nur mevzuunu idrak kabiliyetiyle mütefeyyiz oluyorlar.” (Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı)

Bu halisane kaleme alınmış mektup, Yunanistan'da yaşayan ve Üstad'a bütün samimiyetiyle bağlı olan Hafız Ali ismindeki bir ağabeyimize aittir. Bu ağabeyimiz asrın ihtiyaçlarına cevap verecek büyük şahsın özelliklerini Üstad'da bulduğunu bu mektubunda anlatıyor.

Burada Fetretten birinci maksat şu olabilir: Allahu alem Hafız Ali Ağabeyimiz, bir müceddid bekliyor. Ama dünyada kalbine "işte müceddid bu zattır" diyebileceği bir zatı görememiş. Bu nedenle Üstad'ımızın yüksek mürşidlik ve kalbi derinliğini iyice fark ettiği için, müceddidliğin fetrete uğradığını zannedip "o zaman Üstad gibi bir mürşid-i azama bağlılık vacib derecesine gelmiş" diyerek hem kendisini hem de tanıdıklarını Üstad'a bağlılık için teşvik etmiştir. Zira o zamanlar Üstad'ı bir müceddid olarak değil de bir kutub olarak görmektedir.

İkinci bir mana şöyle olabilir: Fetret kelimesi burada bu asrın küfür, inkar, sefahat ve ahlaksızlık bakımından çok dehşetli ve tehlikeli olduğuna işaret ediyor. Böyle dehşetli ve tehlikeli bir dönemde müceddide, büyük imama, tabi olmak onun o sarsılmaz yolundan gitmek gerektiği ifade ediliyor.

Bu dehşetli ve tehlikeli dönemin imamı ve müceddidi Risale-i Nur'dur ve onun sarsılmaz ve kuvvetli iman dersleridir. Ve herkesin Risale-i Nur'un bu iman hareketine tabi olması vacip derecesinde elzem ve gerekli bir vazifedir.

Kim imanını ve ahiretini kurtarmak, imanını taklitten tahkike çevirmek istiyor ise zamanın müceddidi ve imam-ı kübrası olan Risale-i Nur'a tabi olup ona sadakatla hizmet etmesi gerekiyor. Burada vurgulanan husus böyle de anlaşılabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 274
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...