"Zerre" şuursuz mudur?
- "Zerre"nin şuursuz olduğunu söylüyorsunuz. Buna bir deliliniz var mı? Şuurlu olarak hareket etmeleri nasıl şuursuz gösteriyor onları? Atomların ilim sahibi olmadığını nereden biliyorsunuz?
Değerli Kardeşimiz;
Atomlar şuur sahibi varlıklar olsa idiler, insana itaat etmez mutlaka bir serkeşlik ve anarşik vaziyeti gösterirlerdi. Oysa cansız varlıklarda mutlak bir ahenk ve itaat hâli görülüyor; bu da onların şuur ve irade sahibi olmadıklarının en büyük bir ispatı oluyor.
Ayrıca hiçbir ideoloji, fen ya da ilim cansız varlıklara şuur izafe etmiyor. Yani insanlığın ortak aklı "cansız varlıklarda şuur var" demiyor. Dolayısı ile atomlar akıllı demek ne bilim açısından ne de insanlığın ortak kanaati açısından kabul edilemez.
Dini metinleri referans aldığımızda, atomların şuurlu olduğu hususunda herhangi bir delil, bir ayet ya da bir haber bulunmuyor. Dolayısı ile cansız varlıkların ilim sahibi olduğuna dair bir delil yoktur ki, bunu ciddiye alalım.
İmkân-ı Zati: Bir şeyin aslında mümkün olma demektir. Bir şeyin alabileceği ve olabileceği mümkün haller.
Meselâ; Karadeniz zatında pekmez denizine dönüşebilir. Allah dilerse Karadeniz’i pekmez haline dönüştürebilir. Bu zatında mümkündür, yani olması mümkün bir şeydir.
Bir de zatında muhal olma hali vardır; yani hiçbir zaman olması mümkün olmayan şeylere denir. Meselâ; bir insanın ulûhiyet kazanması, zatında mümkün olmayan bir şeydir. Mahlûkat hiçbir zaman ulûhiyet vasfı kazanamaz. Bu zatında mümkün olamayan bir şeydir. İmkân-i zati, imkân-ı muhalin zıddıdır.
İmkân-i Zihni: Zatında mümkün olan bir şeyin, zihnen olmuş gibi kabul edilmesi halidir. Bir şeyin insanın zihninde alabileceği tüm ihtimaller ve imkânlar.
Meselâ; Karadeniz’in pekmez olmasını zatında mümkündür diye, zihnen de pekmez kabul etmek, akli bir hastalıktır. Bir şeyin zatında mümkün olması, zihnen de olmasını gerektirmez. Bizim bir şeyi zihnen kabul etmemiz, bir delil ve burhan ile olabilir. Yani delil ve işaretler Karadeniz’in pekmeze dönüştüğünü gösteriyor ise, ancak o zaman zihnen onun pekmez olduğunu kabul ederiz. Yoksa delilsiz ve işaretsiz, zatında mümkündür diye onu pekmez olarak kabul etmemiz, zihni bir hastalıktır. Bu yüzden imkân-ı zati ile imkân-ı zihniyi karıştırmamak gerekir.
Bir şeyin zatında mümkün olması zihnen de olmasını gerektirmez. Bizim bir şeyi zihnen kabul etmemiz bir delil ve burhan ile olabilir. Yeryüzündeki bütün elmalar zatı itibari ile portakal olabilirler. Yani Allah isterse o elmaları portakala çevirebilir, bu O’nun için kolay bir şeydir. Şimdi bu ihtimali olmuş gibi kabul edip “yeryüzünde elma diye bir meyve yoktur, onların hepsi portakal oldu” diyemeyiz. Desek insanlar bize gülerler. Zira elmaların portakala dönüştüğüne dair elimizde bir delil ve işaret yoktur.
Bu misalde olduğu gibi, imanın altı şartında da imkân-ı zati noktasından çok şek ve şüpheler ortaya çıkabilir. Bu gibi şek ve şüphelerin zatında mümkün olması imanın yakinine ve katiliğine bir zarar vermez. Zira,
اِنَّ اْلاِمْكَانَ الذَّاتِىَ لاَيُنَافِى الْيَقِينَ الْعِلْمِىَ
“İmkân-ı zatî, yakîn-î ilmîye aykırı değildir.”(1)
Yani bir şeyin zatında olma ihtimali, onun kat’i ve kesin olarak olduğu manasına gelmez. Öyle ise "ya olursa" demenin hiçbir manası ve mantığı yoktur. Hükümler ancak sağlam delillerle sabit olur, yoksa aklımıza gelen her şeye hakikat nazarı ile bakarsak ortada ilim ve hakikat diye bir şey kalmaz.
İşte, bu gibi ihtimallerden gelen şüphe ve vehimlere ehemmiyet verilmemesi gerekiyor. Şayet bu gibi vehimlere ehemmiyet verilip üzerinde durulur ise, insan ruhen çok yıpranır; en sonunda bitap düşer, hatta inkâra kadar gidebilir. Şeytan bu zaafları çok iyi işlettiriyor.
Atomun şuur ve ilim sahibi olması zatında mümkündür, ama vaki değildir. Her mümkünü vaki saymak akıl ve mantıksızlığa işaret eder.
(1) bk. el-Gazâlî, el-Menhûl: s.122; el-Müceddidî, Kavâidü’l-fıkh: s.11, 143.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü