"Zekât" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Zekât; Allah’a sadakat, emirlerine sıdk ile bağlı olma ve yasaklarından hassasiyetle sakınma mânası taşıyor ve sadakanın farz ve vacip olan kısmına deniliyor.
Zekât; temizlik, artma ve bereket demektir. Başka bir ifadeyle Cenab-ı Hakk’ın kendi lütfünden servet vermiş olduğu zenginlerin, sırf Allah rızası için mallarının belli bir miktarını, Allah’ın bildirdiği kimselere ve yerlere vermesidir.
“Bu dünya imtihanında acaba zengin olup zekât vermek mi daha kolaydır, fakir olup sabretmek mi?” diye bir anket yapılsa, büyük ekseriyetin zengin olup, zekât vermeyi daha kolay bulduğu görülecektir.
Hakikat öyle mi acaba?
Hâline şükreden fakirler mi çok, zekâtını eksiksiz veren zenginler mi?
Görünen şu ki, zenginlik görünüşte şaşaalı, ama gerçekte ağır bir imtihan sorusu. Çokları onun câzibesinden kurtulamayıp bu imtihanı kaybediyorlar.
“Servet çoğaltanlar helâk oldu. Ancak, Allah’ın fakir kullarına verip, bu servet ile hayır amel işleyenler müstesna. Ne yazık ki, bu gibiler de azdır.” (Hadis-i Şerif)
Bütün âlemlerin yegâne mâliki olan Allah, kullarından bir kısmına servet ihsan etmiş; fukaranın rızıklarını bu servet içinde takdir buyurmuş. Bu ikrama mazhar olan kula yaraşan odur ki, Rabbinin fakir kullarına yardımda bulunsun ve onlara zulmetmekten hassasiyetle sakınsın.
Zekât, farz bir ibadet olduğuna göre, bunun asıl faydası bu farzı işleyen zenginleredir. Zira hem dünyada huzur içinde yaşayacaklar, hem de âhirette, zekâtlarının meyvesini ebediyen tadacaklardır.
"Zekât, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. Zekâtı vermeyenin, herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır." (Mektubat)
Zekât ile hem muhtaç olanların ihtiyaçları giderilmiş, hem sehavet gibi yüksek bir haslete mazhar olunmuş, hem de Allah’ın emri yerine getirilmekle O’nun rızası kazanılmış olur. Zekâtla hem mal sahibi temizlenir, hem de malında bereket görülür. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur:
“Onların mallarından sadaka (ve zekât) al ki, bununla onları ( günahlardan) temizleyesin, onların (sevablarını) artırıp yüceltesin…” (Tevbe Suresi, 103)
“Zekât İslâm’ın kantarasıdır (köprüsüdür).” (Hadis-i Şerif)
Zekât sadece sınıflar arası bir köprü vazifesi görmüyor. Zekât aynı zamanda her bir insanın hayatını bereketlendirip, muhtemel bela ve musibetlere karşı da bir zırh oluyor. Yani zekâtını hakkı ile veren bir zenginin hem malı bereketleniyor hem de başına gelebilecek bela ve musibetlere mâni oluyor. Tabiri caiz ise, zekât her insan için manevî zırh ve sigorta vazifesi görüyor. Zekât verilmediği takdirde insan hem manevî açıdan hem de maddî açıdan büyük bir tehlike altına giriyor. Maddî cihette musibetlere maruz kalırken, manevî yönden de ebedî hayatının mahvına sebep olur. "Cezalar amelin cinsine göre verilir" kaidesince kıtlık, iktisadî buhran, enflasyon, ticarî malın telef olması vesaire gibi birçok musibetin sebebi zekâtın terk edilmesi şeklinde değerlendirilebilir. Faraza o yıl içinde 5.000 TL zekât vermesi gereken kişi, onu vermediği takdirde, bir kaza yapar ve arabasında o kadar hasar meydana gelir. Allah zekât vermemenin cezasını bir şekilde insana ödetir. Misalleri çoğaltabiliriz.
Zekât ve yardımlaşmanın tesis edildiği toplumlarda muhtaç kimse kalmayacağı için gasp, hırsızlık, hased ve kinden dolayı mala zarar verme gibi durumlar da olmayacaktır. Mal ticaret, sermaye, huzur ve güven içinde olacaktır. Bu da zekâtın başka bir faydasıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü