"Âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya'yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır." Bundan memnun olacak Hristiyan var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır."(1)
Osmanlının son döneminde Avrupalılaşma ve Batı hayranlığı harekâtı; asırlardan beri İslam'ın bayraktarlığını yapan bu milletin, İslam âlemi indinde za’fiyete uğramasına, tarihten gelen gayesinin ve ufkunun zedelenmesine sebebiyet verdi.
Menfi propagandalarla âdeta; "Türkler Hıristiyanlaştı ve İslamiyet’ten çıktı" havası estirildi. Netice olarak bu dava, Türklerden tekrar Araplara kaydırılmaya çalışıldı.
Hâlbuki İslam'ın cihad ruhunu ve bayraktarlığını asırlardan beri deruhte eden bu millet, zahiren yıprandı ve hastalandı. Bu da muvakkat ve geçici idi. İleride aynı davayı aynı ruhla bu millet yine üstlenecek ve deruhte edecekti. Bu milletin liderliği ve âlem-i İslam’a bayraktarlığı; yine Müslümanlarca kabullenilecek ve riyaseti tescil edilecekti. Zira murad-ı İlahi bu idi.
Üstadımız bu meseleye muvakkat arıza nazarıyla bakıyor; bu Milletin ve kahraman ordusunun hakikati anlayacağını, yanlışlıklarından kurtulacağını, kılıcını düşmanına vurduracağını ve âlem-i İslam’ı güldürüp memnun edeceğini ifade etmektedir. Yekvücut İslam âleminin intibahıyla olacağını da müjdelemektedir.
İşte İslam âleminin bu müstenkif halini izale edip, tekrar bu milletin arkasında saf tutabilmesi için Muazzez Üstadımız zamanın idarecilerinden üç şey istemekteydi:
1. Ezanın Arapça aslına çevrilmesi,
2. Risale-i Nurların resmen serbest hale getirilmesi,
3. Ayasofya’nın açılması.
Birincisi; İslam’a vurulan kilitlerin ve zincirlerin paslarının açılmasına sebebiyet verdi. Bu da merhum ve şehid Adnan Menderes'e nasib oldu.
İkincisi; İslam âleminin Anadoluya yaklaşması ve eski soğuk hâlinden vazgeçmesi ve neticede ittihad-ı İslam’ın temellerinin atılmasına hizmet makamında Risale-i Nurların serbestiyeti idi ki, bu da merhum Turgut Özal'a nasip oldu.
Üçüncüsü; fethin temsili, İslam'ın ve cihadın nişanı, şanlı ecdadımızın yadigârı, bu kahraman ve necip milletin ebedî medar-ı iftiharı olan Ayasofya’nın açılması da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.
Ayasofya 86 yıldır esir idi, mahzun idi ve ağlıyordu. Çok şükür Ayasofya’nın zincirleri kırıldı, 86 yıllık esareti sona erdi ve Ayasofya yeniden dirildi. Yüce Allah'a sonsuz şükürler olsun. Rabbim emeği geçen herkesten razı olsun.
Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılması Türkiye’nin kudret ve istiklaliyetinin bir alametidir.
Dünyada estirilen kapitalizm ve komünizm rüzgârları hiçbir din ve mukaddesat tanımaz. Bizdeki o zihniyetin uzantıları da aynı mantık ve muhteva ile dine ve mukaddesata savaş açtılar. Ayasofya Camii de buradan nasibini aldı.
Ayasofya Camii'nin yapılışından bu tarafa on bir asır Hıristiyanlığa, altı asır da İslam’a mâbedlik yapmıştır. Bu sebeple Hıristiyanlar ve Müslümanlar açısından Ayasofya çok ehemmiyetlidir. Ayasofya’nın ibadete kapatılması ve zincire vurulması ise yapılış maksadına ve tarihteki gayesine zıttı.
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması Müslümanları ziyadesiyle memnun etmiştir. Aslında bu durumdan Hıristiyanların da memnun olması ve minnet duyması lazım. Lakin böyle olmadı.
Zamanımızdaki Hıristiyanlar, bir yamalı bohça gibidir. Siyonizm'e ve kapitalizm'e çanak tutan bir derece de materyalizme kayan bir kısım Hıristiyanlar, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi hususunda elbette muhalefet edip memnun olmayacaklardır. Fakat hakiki İseviler, Siyonizme hizmet etmek istemeyen, İsa aleyhisselamın ahir zamanda nüzul edip hakiki İseviliği ortaya koyacağına inanan samimi ve dindar Hıristiyanlar, Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesine muhalefet etmeyeceklerdir. Çünkü Avrupa'da "Hür Hıristiyanlar" adı altında cemiyet ve teşkilatlar kurup -kendilerine göre- doğru Hıristiyanlığı yaşamak isteyen mühim bir grup var ki; bunlar teslise inanmıyorlar. "İsa aleyhisselamın Allah'ın oğlu değil, kulu ve resulü olduğunu kabul ediyorlar ve gizlice çoğalıyorlar." Bu grup diğerleri ile içten içe mücadele içerisindedir.
Kur'an-ı Kerim Hıristiyanlara "Sizler bütün bütün dininizi terk edin" demiyor. Hıristiyanlığın aslını bulun diyor. Cenâb-ı Hakk'ın gönderdiği semavî dinlerin aslı İslamiyet'in itikad esasları ile aynı istikamettedir. Bazı muamelat farklılıkları vardır. Bu hakikate Kur'an şu ayet ile işaret eder:
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـٔاً وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
"De ki: 'Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. Yalnız Allah’a ibadet edelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını Rab edinmesin.' Eğer yine yüz çevirirlerse, 'Şahit olun ki biz Müslümanlarız.' deyin." (Al-i İmran, 3/64)
Ayrıca Kur'an, Ehl-i kitab içerisinde sevgide en yakın olarak Hristiyanları bulacağımızı da şöyle ifade etmektedir:
وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَاناً وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
"Şüphesiz iman eden insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu göreceksin.Yine, onlar arasında iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanların da 'Biz Hristiyanız.' diyenler olduğunu göreceksin. Çünkü bunların içinde (insaflı) keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar." (Maide, 5/82)
İşte ahir zamanda İsa aleyhisselam'ın yeryüzüne tekrar gelişi ile intibaha gelecek Hıristiyanların bu kısmı, İslamiyet'le barışacak ve asgari müştereklerde bir araya geleceklerdir.
Muazzez Üstadımız bu sırlı ve derin meseleyi Risale-i Nurların çeşitli yerlerinde nazara vermektedir.
İşte Hıristiyanların bu insaflı grubu, Ayasofya’nın o perişan ve mahzun vaziyetinden kurtulup; yine hak din olan İslam'ın bir mabedi olmasına ehven-i şer gözü ile bakıp muhalefet etmeyeceklerdir.
İşte İslam âleminde tevhidi teşkil eden iman hizmeti neticesinde, Ayasofya gibi değişik meselelerde adımlar atılarak, Batı dünyasının ve Hıristiyan âleminin insaflılarını da yanımıza alarak, dünyada hakkın, hukukun ve adaletin mücadelesini vermek millet olarak en büyük gayemiz olmalıdır.
Netice olarak Üstadımız Cenab-ı Hakk'ın nurunu tamamlamasına bu meselelerin vesile olacağını ve hayırlı adımlar adına tarihe geçileceğini ifade etmektedir.
(1) bk. Emirdağ Lahikası, II, 147. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Ayasofya'nın müze olarak kalması yani ladini bir şekilde kullanılması sadece inkar-ı uluhiyet fikrinde olanları veyahut aldanmış olanları memnun eder. Hakiki iseviler o mabedin ubudiyetten uzak tutulmasına karşıdırlar. Mesela geçenlerde Ermeni patriği maşalyan buna dair açıklama yaptı.
https://www.haberturk.com/turkiye-ermenileri-patrigi-masalyan-ayasofya-ibadete-acilsin-2711715
Hristiyanlıkta tevhidi ve hz isa(as)'ı peygamber olarak kabul eden bir hristiyan ,hz.isa(as)'mın müjdelediği son peygamberi kabul etmez ise olur mu? özet olarak hz.peygamberi kabul etmek olur mu, le ilahe illAllah deyip muhammedür'-rasülAllah demezlerse olur mu?
Peygamberimizi duyan ve tebliğine şahit olan birisinin Onu (a.s.m) kabul etmemesi, kesinlikle imanlarının makbul olmadığına delalet eder. Ama Peygamberimizi duymamış birisi, Hz. İsa (a.s)ın şeriatıyla amel ederse ehl-i necattır. Bununla ilgili itikat alimlerimiz olan İmam Maturidi ve İmam Eşarilerin müzakerelerine bakılabilir.
Detaylı bilgi ve deliller için tıklayınız:
- Ehl-i kitap cennete girecek mi?