"Âhir zamanda Hazret-i İsâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa'da, Rusya'daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O mânevî ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:"
"O musibet-i semaviyeden ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı mâneviyeleri, o musibeti hiçe indirir."
"Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir."(Kastamonu Lâhikası, 76. Mektup)
Tarih boyunca hristiyanlar ile Müslümanların yaşadığı diyarlara ve beldelere gidip gelmeler oldu ve ticari münasebetler arttı. İslam ülkelerinden milyonlarca insan Hristiyan ülkelere gitti. Neticede yüzbinlerce Hristiyan İslama girdi, pek çok Hristiyan teslise şüphe ile bakmaya başladı.
Öyle ki 1980li yıllarda Papa; "Biz müslümanlarla aynı Allaha inanıyoruz." şeklinde açıklama yaptı.
Bu durum, aslında Hristiyan âlemi için büyük bir inkılabtı. Çünkü teslis inancı yüzyıllardır bu dine hâkim olmuştu. Bununla beraber anladığımız kadarıyla Üstad hazretlerinin bu ifadesinden kastedilen; Hristiyanların bir kısmı yine kendi dinlerinde devam da edebilirler. Zira asırların ruha sinmiş tesirini birden ortadan kaldırmak çok da kolay değildir. Ama onların pek çok meselede itikatlarını tashih etmeleri de az bir merhale değildir. Zaten hakiki Hristiyanlık İslama zıt olamaz, her ikisi de Allahın dinidir.
Şu andaki şekliyle de Hrıstiyanlıkta dua ve oruç gibi ibadetler bulunmaktadır.
Üstad Hazretleri bu hususu İşaratü'l-İ'caz adlı eserinde şu şekilde ifade ediyor:
"Ey ehl-i kitap! İslamiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur'an, bütün kütüb-ü salifenin güzelliklerini ve eski şeriatlerinin kavaid-i esasiyelerini cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tadil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekanın tagayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda akli ve mantıki olmayan bir cihet yoktur."
"Evet, mevasim-i erbaada giyecek, yiyecek ve sair ilaçların tebeddülüne lüzum ve ihtiyaç hasıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, talim ve terbiye keyfiyeti tebeddül eder. Kezalik, hikmet ve maslahatın iktizası üzerine, ömr-ü beşerin mertebelerine göre ahkam-ı fer'iyede tebeddül vardır."
"Çünkü, fer'i hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur. Veya bir ilaç, bir şahsa deva iken, şahs-ı ahere da' olur. Bu sırdandır ki, Kur'an, fer'i hükümlerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir."(Bakara Suresi 4. Ayetin Tefsiri)
Ayrıca Hristyanlık tâbi, Müslümanlık ya da İslamiyet metbuiyyet makamında kalacak. Yani Hristiyanlık dini İslamiyete tabi olacak. Omuz omuza gelmekten maksat, bunlar iki kuvvetli güç olarak birleşecek ve mutlak dinsizlikle mücadele edecekler.
Cenab-ı Hakk'ın katında en makbul, en son ve en mükemmel din olan İslam’dır, tahrif edilmiş bozulmuş Hristiyanlık değil. Hristiyanlık İslamiyet'e tâbi olacaktır. Ve bu iki din omuz omuza verip küfr-ü mutlakı ve inkâr-ı ulûhiyet fikrini tar u mar edip dağıtacaktır. Habib-i Kibriya Efendimiz Hatemü’l Enbiya olduğu için, onun dünyayı teşrifiyle peygamberlik kapısı kapanmıştır. Bu bakımdan, Hz.İsa (as) peygamber olarak değil, velayet yönüyle tekrar dünyaya gelecektir. Yeni bir şeriat getirmeyecek, Kur’an’a ve sünnete tâbi olacak, imanın ulvi hakikatlerinin ve eşsiz güzelliklerinin tüm dünyaya yayılmasına vesile olacaklardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü