"Bal arısının bir ferdini yaratan bir kudretin hükmü, bütün kâinata câri ve nafiz olması lâzımdır. Zira, o bal arısı kâinatın unsurlarına nümunedir, eczasını kâinattan alıyor." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu hakikate bir misal olarak bal arısı nazara veriliyor. Bu canlıyı yaratacak kudretin güneşi de ayı da yerküresini de hava unsurunu, su unsurunu da ayrıca arının bedeninde vazife alan bütün elementleri de yaratması, bunların tümünü terbiye ve idare etmesi ve hükmünün bütün kâinata geçmesi şarttır. Böyle sonsuz bir kudret ise ancak Allah’a ait olur.
Onda tecelli eden İlâhî isimler açısından da bakıldığında şerike asla yer olmadığı anlaşılır. Ona hayat veren (Muhyi) kim ise, meleklerden balıklara, cinlerden insanlara, böceklerden balinalara kadar bütün canlılara hayat veren de O olabilir. Hayat verme fiili Allah’a mahsustur. Bu böyle bilinmezse, bütün canlı türleri için, hatta her bir canlı için ayrı bir ilahın varlığını kabul etmek gerekecektir.
Bütün bu canlılar kâinat ağacının farklı meyveleri olduklarından, kâinat kimin ise bütün varlıklara hayat veren Muhyi de ancak O olabilir.
Hava, su, ateş, toprak bütün kâinatı istila etmiş dört ana unsurdur ve aynı zamanda hayatın vücud bulmasında en temel unsurlardır. Bunlar olmadan hayat vücud bulamaz. Arıya hayat vermek için bütün kâinatın çarklarını işletmek gerekir.
Hayat bütün kâinattan süzülüp gelen bir meyve ve bir neticedir. Hayata sahip olmak, bütün kâinata sahip olmakla mümkündür. Arıya hayatı kim veriyorsa, bütün kâinata sahip olup hükmeden de odur. Zira hayat ile kâinat birbiri ile sıkı bir münasebet içindedir. Hayat öyle bir san’attır ki, onu Allah’tan başka kimse yapamaz ve taklit edemez. Küçük bir arı, basit bir cüz’ iken, hayat ile bütün kâinatla alâkadar oluyor ve küllî hükmüne geçiyor; o azametli şeyler arıya yani onun hayatına hizmet ediyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü