"Bayram namazlarında âlem-i İslam'ın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübraya mazhar olup, aktar ve etrafıyla Allahu Ekber deyip..." Bu paragrafı izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kurban Bayramı aynı zamanda hac mevsimidir. Dünyanın dört bir tarafından gelen milyonlarca insan, Kâbe'de tavaf edip, Arafat’ta duaya duruyorlar.
Kâbe, bayramın birinci günü âdeta bütün Müslümanları temsilen müthiş bir kalabalığa ve heyecana sahne oluyor. Yani Mekke, Kâbe ve Arafat Kurban Bayramı'nda bütün Müslümanların ortak sesi, müşterek aklı ve tek kalbi durumuna geliyor. Hacca gelemeyen diğer Müslümanlar da teşrik tekbirleri ile bu merkeze çevre oluyorlar.
Semadan bakan birisi için dünya mescit, Mekke minber, Kâbe mihrap, hacılar ön safta, diğer Müslümanlar ise çevre saftlarda gibi görünür. Hep bir ağızla Allah’ı tekbir ve tezkir ediyorlar.
Cebel-i Arefe'nin dile benzetilmesinin sebebi, o mübarek mekânın dua mekânı olmasından dolayıdır. Malum Arafat’ta vakfeye durup dua etmek farzdır. Arafat; vakfeye durulan, duaların geri çevrilmeyeceği müstesna bir zaman dilimi ve kudsi bir mekândır.
Kâbe’nin kalbe benzetilmesi ise merkez olmasına kinayedir. Beden için kalp ne ise, Müslümanlar için de Kâbe odur. İbadetin merkezi Kâbe’dir...
"Evet, eğer namazların arkasında, hususan bayram namazlarında, bir anda Allahu ekber diyen yüzer milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihad ettikleri gibi, âlem-i şehadette dahi birbiriyle ittihad edip içtima etse, küre-i arz tamamıyla büyük bir insan olup, azametine nisbeten büyük bir sada ile söylediği Allahu ekbere müsavi geldiğinden, o muvahhidînin ittihadıyla bir anda Allahu ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahu ekberi hükmüne geçiyor."
"Âdeta bayram namazlarında âlem-i İslam'ın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübraya mazhar olup, aktar ve etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerremenin samimi kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum müminlerin mağaramisal ağızlarındaki havada temessül ediyor. Bir tek Allahu ekber kelimesinin aks-i sadasıyla hadsiz Allahu ekber vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, semavatı dahi çınlatıp berzah âlemlerine de temevvüç ederek sada veriyor." (Lem'alar, On Yedinci Lem'a, Dokuzuncu Nota.)
Burada, yeryüzünde dağınık bir şekilde yapılan ibadet ve tesbihlerin, hayal âleminde toplanması ile ne kadar azametli bir şekle girdiği ifade ediliyor. Hususen bayram namazlarında tevhid ehli olan bütün Müslümanların yapmış oldukları zikir ve tesbihler; faraza bir ağız, bir kalp, bir niyet şekline girse, ne kadar azametli olacağı ihsas ediliyor.
Dünyanın her tarafındaki Müslümanların namaz kılarken Kâbe’ye yönelmeleri, ona göre zikir ve tesbihte bulunmaları, Kâbe’nin bir merkez ve bir kalp konumunda olduğuna işarettir. Faraza "Dünyadaki bütün Müslümanlar bir insan şekline girse idi, Kâbe bu büyük insanın kalbi olurdu." şeklinde bir teşbih yapılmıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar