"Bir faydayı takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faydaya hasreder ve ondan mâada bir şeye bakmaz. Ve her şeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz..." Ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Beşinci nokta: Bu âyetle diğer bazı âyetlerden anlaşılıyor ki, bu büyük dünya insan için yaratılmıştır. Ve yaratılışında, insanın istifadesi ille-i gaiye olarak nazara alınmıştır. Halbuki arzdan pek büyük olan Zühal'in, meselâ beşeri faydalandıran, yalnız ziyneti ve zayıf bir ziyasıdır. Bu cüz'î fayda için ne suretle beşer ona ille-i gaiye olur?"

"Elcevap: Bir faydayı takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faydaya hasreder ve ondan mâada birşeye bakmaz. Ve herşeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz. Hattâ kendisini ille-i gaiye zanneder. Binaenaleyh, bu gibi adama karşı makam-ı imtinanda söylenilen o gibi kelâmlarda mübalâğa yoktur. Evet, binlerce hikmetler için yaratılan Zühal'in herbir hikmetinde binlerce cihetler ve herbir cihetinde binlerce istifade edenler bulunduğu halde, "Hilkatinde o adamın istifadesi, ille-i gaiyeden bir cüz olarak düşünülmüştür." denilirse ne mânii var? Çünkü ille-i gaiye, daima basit birşeyden ibaret değildir."(1)

“İlle-i gaiyye” denilince, bir şeyin niçin yaratıldığı, faydasının ne olduğu sualinin cevabı anlaşılır. El niçin yaratılmıştır? Tutalım diye. Ayak niçin yaratılmıştır? Yürüyelim diye. Göz niçin yaratılmıştır? Görelim diye. Bu suallerin cevapları onların ille-i gaiyyeleridir.

Bu suali, içinde misafir olduğumuz şu kâinat sarayındaki her şey için sorduğumuzda buna benzer cevaplar alırız. Gerek bu âlem, gerek bedemizdeki bütün organlar hikmetsiz, faydasız yaratılmadıklarına göre bütün bunların hizmet ettiği hayatın de bir ille-i gaiyyesi olması şarttır.

“Hayatın gayesi nedir?” sualinin cevabı “Yaşamaktır.”  şeklinde verilemez. Zira hayat ve yaşamak zaten aynı şeylerdir. O zaman, “Yaşamanın gayesi nedir?” sualine cevap bulmamız gerekir. İşte hayatın gayesini hayata hizmet olarak düşünenler, bir bakıma “Bu hayatın bir gayesi yok.” demiş oluyorlar.

Kâinat ağacı insanı meyve vermek için, insan da şükür ve ibadet içindir. Böylece, şükür ve ibadet  “meyvenin meyvesi” ve “gayetü’l-gaye” olmuş oluyor. 

Bir meyve düşünelim; ağacın başında bir süre boy gösterip, sonra pörsüyüp, renk ve kokusunu yavaş yavaş  kaybederek küçülsün, kurusun ve sonunda tekrar ağacın içine gömülsün. Yani, o meyve, yaratılış gayesine uygun olarak insanlığa bir hizmette bulunmadan, hayatının  gayesini sadece ağacın başında ömür sürmek olarak bilsin, böylece yaşayıp dünya sahnesinden silinsin.

İşte, şükür ve ibadet vazifesini yerine getirmeyen insan o meyveye benzer. İnsan kâinatın meyvesi olduğuna göre, insanın meyvesi kâinat ötesi olmalı, ahirette olmalı ve ebedî olmalı. Kâinat ancak böyle bir insana hizmet etmek için yaratılır. Yoksa sadece “yaşamak”, hayatın gayesi olmayacağı gibi kâinatın gayesi de olamaz.

İnsanın yaratılış gayesi iman, marifet, şükür ve ibadet gibi ulvi vazifelerdir. Bunlar yerine getirilmezse, kâinat ağacı boşuna yaratılmış gibi olur.

Kâinatın meyvesi insan. İnsanın da bir meyvesi olmadı  mı, o zaman her şey abes olur. Meselâ, kalem yazmak içindir. Onun yapıldığı tezgâhın meyvesi kalem, kalemin meyvesi de yazıdır. Yazı olmadı mı, o tezgâh boşa çalışmış olur. 

Kâinat hayata hizmet ediyor. Hayatın gayesi olmadı  mı, o zaman da kâinat boşa  çalışmış olur.

Hayatın gayesi hayata  hizmet olsa, o zaman şöyle tuhaf bir sahne çıkar ortaya:

Arabaya benzin koyuyoruz. Niçin? Araba çalışsın diye. Peki, niçin çalışsın? O mühim değil. mühim olan, arabanın  çalışması. Çalışsın da nereye giderse gitsin.

Bu hayat bir baki hayatı netice vermese, o zaman yaşamak için beslenmemiz, aynen o boşa çalışan, belli bir hedefe yönlendirilmeyen arabayı çalıştırmamıza benzer.  

Bütün varlıklar gibi, bu canlı türleri de, Üstadımızın tespitiyle üç gaye için yaratılmışlardı. 

Birisi; Cenâb-ı  Hakk’a bakar, O’nun isimlerine ayna olur. Cenâb-ı Hak kendi sanatını bizzat kendi müşahede ettiği gibi, diğer seyirci mahlûkatına da gösterir. Bu seyirciler; “insanlar, cinler ve meleklerdir.”

İkincisi; ahirete bakar; onun tarlası olarak ebedî manzaralar sergiler, bu suretler misal âleminde ve levh-i mahfuzda kaydedilir. İnsanlar, bu tarlanın en ehemmiyetli mahsulüdür. Zira cennet ve cehennem insan istidadının doğru yahut yanlış kullanılmalarının meyveleri olacaktır.

Hayvanların da kendilerine takdir edilen vazifeyi aksatmadan, isyan etmeden yerine getirmeleri sebebiyle ahirette onlara münasip mükâfat-ı ruhaniye ve ücret-i maneviyeye kavuşacakları, On Yedinci Söz’de ifade edilmektedir.  

Üçüncü gaye ise, o canlının, kendi hayatına bakan gayesi; yemesi, içmesi, kendi fıtratına uygun lezzetler alması. 

Çoğu insanın boğulduğu nokta, sadece bu üçüncü maddeye takılıp ilk ikiyi düşünmemeleri, dikkate almamaları.  

Kâinatın ve içindeki sayısız mahlûkatın yaratılış sebebi; sadece insanın cüz’î istifadesi için değildir. Zira kâinatı sofrasında, sayısız hikmet ve gayelerle donatılmış nihayetsiz müşteriler vardır; insan bu müşteriler içinde sadece bir taifedir. Öyle ise insan kendi basit istifadesini kâinata sebep tayin edemez, ama “bu kâinat benim soframdır”, diyebilir.

İnsanın; “Şu yıldız ne işe yarıyor? deyip onu abes görmesi nasıl yanlış ise, “Bu yıldız benim için yaratılmış” demesini mübalağa görmek de o derece yanlıştır. Ayette, dünyanın insan için yaratılmış olduğunun bildirilmesi, insanı minnete ve şükre sevk etmek içindir. Yoksa koca kâinatın yaratılması sadece insanın basit istifadesine bakıyor, denilmiyor. Buradaki ince ve latif denge idrak edildiği vakit, ayetin dünyayı insana hasretmesinin sırrı anlaşılır.

Hulasa; kâinatın küllî gayeleri içinde, insanın cüz’î istifadesi bir nokta mesabesinde bile değildir. Bu cüz’î istifadeyi hatırlatarak insanı şükre ve minnet etmeye davet etmek gayet mantıklıdır ve beliğ bir usuldür.

(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, 29. Ayet Tefsiri

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.116
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ERGİNARDAHANİ
Selamün alemküm... "cüz bir nokta ve basit bir gaye mesabesindedir" İnsan hayatın en son meyvesi ve kainatın bir hülasası ise ve bütün mevcudat dolaylı veya direk insana hizmet ediyorsa ASIL GAYE İNSAN değilmidir.basit ve cüzi gaye insan ise asıl ve külli gaye nedir... Selametle...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

İman ve ibadettir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...