"İnsanın beş zahirî, beş bâtınî olmak üzere on tane hassası ve duygusu vardır. İnsan, bu duygularıyla ve keza cismiyle, ruhuyla, kalbiyle dünyanın her bir cüz’ünden istifade edebilir." Ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Havass-ı hamse-i zahirî: Göz, kulak, burun, dil ve dokunma olmak üzere beş duygudan müteşekkildir. Bu duyuların her birisi bir âleme açılan pencere gibidir. İnsan bu pencereler ile o âlemleri seyreder.

Göz penceresi ile âlem-i mubsirat denilen görüntü âlemini seyreder. Kulak penceresi ile âlem-i mesmuat denilen sesler âlemini işitir ve o âlemden istifade eder. Burun ile âlem-i şemime yani kokular âlemine açılır vesaire.

Havass-ı hamse-i bâtına: Akıl, kalp, ruh, vicdan, latife olmak üzere beş iç duyudan teşekkül eder. Bu duyular da tıpkı zahiri duyular gibi manevî ve gaybî âlemlere açılan birer pencereler hükmündedirler.

Bunlar hakkında farklı tasnifler yapılmıştır. Meşhur olan birisi şöyledir: Kuvve-i akliyye, kuvve-i hafıza, kuvve-i hayaliye, kuvve-i vahime, hiss-i müşterek.

Kuvve-i vahime (vehim duygusu) bazen yanlış anlaşılıyor. Vehim denilince aslı esası olmayan bir şeyi var zannetmek akla geliyor ve bunun müstakil bir kuvve olması anlaşılamıyor.

Nur Külliyatı’ndan Ene bahsi bu kuvve üzerine bina edilmiştir. İnsan kendi eli için “benim elim” derken bunu vehim kuvvetiyle söylemektedir. Zira aklen bilmektedir ki o el onun değildir, kendisine emanettir. Elin Sanii ve sahibi Allah’tır, insan onu bir ömür boyu emaneten kullanmaktadır.

Keza, insanın hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışması da kuvve-i vahime iledir. Yoksa her insan aklen bilmektedir ki, hayat yolculuğunun sonu ölüme çıkar.

Zahiri duygularımızın levazımatı malumdur. Göz için ışığa, işitme için havaya ihtiyaç vardır. Batınî duyguların ihtiyaçları biraz daha perdelidir.

Kalp, sevgi ve muhabbet âlemine açılan geniş ve cami’ bir penceredir. Allah’ın cemali, kemali ve muhabbeti ile coşan ve kendinden geçen latife, kalptir.

Akıl, kâinatın arka planında işleyen ince ve latif manaları görüp, onları açığa çıkaran bir vasıtadır. Yani mana âleminin bir anahtarı, bir rehberi durumundadır. Aklın ihtiyacı düşünmektir, bunun için de ilim ve hikmetle yapılmış eserlerin mevcut olması lazımdır.

İnsan ulaşmak istediği bir gayeyi önce hayal eder, sonra aklını kullanarak başarıya ulaşmanın yollarını arar. Akıl bunu yaparken hafızadan da yardım alır.

Ruh, âlem-i ervaha açılan nuranî ve latif bir cevherdir. İnsan ruh penceresi ile ruhanî âlemler ile irtibat kurar.

Vicdan, manevî âlemlerin esası ve haritası mahiyetindedir. Hakikatlerin uçlarının temerküz ettiği cami’ bir aynadır. Hakkı kabul, haksızlıktan nefret etmek vicdanın şanındandır.

Vicdan, asla yanılmaz ve aldanmaz. Vicdan, hayrı kabul ve şerri reddeden, haksızlığı kabul etmeyen emin bir mürşittir. Vicdan, insanın kendi fiil ve hareketlerini tetkik ve muhakeme ederek, lehinde veya aleyhinde hüküm veren sadık bir hâkim ve gizli bir histir.

“Vicdan, fıtrat-ı zîşuurdur.” (Mesnevi-i Nuriye)

Vicdan, insana sonsuz aciz ve fakir olarak yaratıldığını hatırlatır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 9.162
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

katreeddai
Havassı hamse-i batınayı açıklarken latifeyi yazmış ancak açıklama yapmamışsınız . Bunun hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz ?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
Latife: İnsanın manevi ve latif duygularının genel adıdır. Bir nevi cihaz tabirinin zıddı gibidir. İnsanın mahiyetini bildiği bilmediği ne kadar manevi duyguları varsa bunların ortak ve genel adıdır diyebiliriz latifeye. Kalp, ruh, vicdan, sırlar bunlara örnek olarak verilebilir. Latife daha çok manevi duygulara verilen bir isimdir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...