Bir insan açıktan günah işliyorsa ya da bir fenalığına rast gelsek, onun o kötü sıfatını beğenmemek lazım geliyor; ama insan hemen şahsa yüzünü çeviriyor, o kişinin zatından nefret ediyor. Bu ince teferruatı âlemimize nasıl geçirmeliyiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Yirmi İkinci Mektub, bu konuda güzel ölçüler vermektedir. Bu risaleyi okumanızı tavsiye ederiz.

İfade ettiğiniz noktayı yakalamak çok da kolay değildir. Bir ömür boyu mücadele etmek gerekebilir. Ancak mühim olan, bu duygudan dolayı harama girmemek ve günah işlememektir. Bunun için de yapılması gereken şey şudur: İçimizdeki o duygunun muktezası ile amel etmemek, düşüncemizi davranışlarımıza aksettirmemektir.

Hased ve adavet duygusu ile alâkalı sorulan bir suale, Üstad'ın verdiği cevap sizin sualiniz için de geçerlidir. Yirmi İkinci Mektub'ta geçen kısmı aynen buraya alıyoruz:

"Eğer dersen: 'İhtiyar benim elimde değil; fıtratımda adâvet var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum.'"

"Elcevap: Sû-i hulk ve fena haslet eseri gösterilmezse ve gıybet gibi şeylerle ve muktezasıyla amel edilmezse, kusurunu da anlasa, zarar vermez. Madem ihtiyar senin elinde değil, vazgeçemiyorsun. Senin, mânevî bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman, onun şerrinden seni kurtarır. Zaten bu Mektubun bu Mebhasını yazdık, tâ bu mânevî istiğfarı temin etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin."(1)

(1) bk. Mektubat, Yirmi İkinci Mektup Birinci Mebhas.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.085
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...