Bir Nur talebesinin Hz. Hızır ile görüşmek istemesinde bir sakınca var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Üstat velayet mesleğini, kübra, vusta ve suğra olmak üzere üç sınıfa ayırıyor. Velayet meslekleri içinde en büyüğü ve en yükseği sahabe mesleğidir. Diğer velayet yolları bu mesleğe yetişemez. Onun için en büyük evliyalar, en küçük sahabenin mertebe ve makamına yetişemez, diye ehli sünnet alimleri ittifak etmişlerdir.
Velayet-i kübra olan sahabe mesleğinde ise harika haller ve kerametler yok denecek kadar az bulunur. Makamları ve meziyetleri yüksek, ama keramet ve harika halleri azdır.
Risale-i Nur mesleği de velayet-i kübra olan sahabe mesleğine mazhar olduğu için, harika haller ve kerametli durumlar az görünür, hatta hiç görünmeyedebilir. Böyle harika halleri istemek ve beklemek velayet-i kübra mesleğine uygun düşmez ve yakışmaz. Ama Allah’ın ikramı neviden verilir ise, güzel ve faydalıdır.
Üstat, keramet ve harika hallere mazhar olma beklentisini ihlasa muhalif görüyor. Üstat bu manaya şu ibareler ile işaret ediyor:
"BEŞİNCİSİ: Sırr-ı tarikati anlamayan bir kısım mutasavvıfe, zayıfları takviye etmek ve gevşekleri teşcî etmek ve şiddet-i hizmetten gelen usanç ve meşakkati tahfif etmek için istenilmeyerek verilen ezvak ve envar ve kerâmâtı hoş görüp meftun olur; ibâdâta, hidemâta ve evrâda tercih etmekle vartaya düşer. Şu risalenin Altıncı Telvihinin Üçüncü Noktasında icmâlen beyan olunduğu ve sair Sözlerde kat'iyen ispat edilmiştir ki, bu dâr-ı dünya dârü'l-hizmettir, dârü'l-ücret değil. Burada ücretini isteyenler, bâki, daimî meyveleri fâni ve muvakkat bir surete çevirmekle beraber, dünyadaki beka hoşuna gidiyor, müştakane berzaha bakamıyor. Adeta bir cihette dünya hayatını sever; çünkü içinde bir nevi âhireti bulur." (...)
"SEKİZİNCİ VARTA: Hodgâm, aceleci bir kısım ehl-i sülûk, âhirette alınacak ve koparılacak velâyet meyvelerini, dünyada yemesini ister ve sülûkünde onları istemekle vartaya düşer. Halbuki, وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۤ اِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ ["Dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir." (Âl-i İmrân, 3/185)] gibi âyetlerle ilân edildiği gibi, çok Sözlerle kat'iyen ispat edilmiştir ki, âlem-i bekada birtek meyve, fâni dünyanın bin bahçesine müreccahtır. Onun için, o mübarek meyveleri burada yememeli. Eğer istenilmeyerek yedirilse, şükredilmeli; mükâfat için değil, belki teşvik için bir ihsan-ı İlâhî olarak telâkki edilmeli."(1)
Bazı mühim ve azim evliyalar harika hallere ve kerametlere mazhar olmayı zayıflık ve makamdan gerileme olarak telakki etmişlerdir. Bu yüzden böyle beklentiler içine girmemek ihlasa ve velayet-i kübra mesleğine en uygun ve münasip bir tavırdır.
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü