"Bir şey, bir şeye mâni olmazdı. Bir muhabere, bir muhabereye sed çekmezdi. Her yerde bulunmakla beraber, hiçbir yerde bulunmazdı." Özellikle temessül konusunu izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Mesela, Güneş, müşahhas bir cüz'î olduğu halde, parlak eşya vasıtasıyla bir külli hükmüne geçer. Zemin yüzündeki bütün parlak şeylere, hatta her bir katre suya ve cam zerreciklerine birer aksini, bir misali Güneşi, onların kabiliyetine göre verir. Güneş'in hararet ve ziyası ve ziyasındaki yedi rengi ve zatının bir nevi misali, her bir parlak cisimde bulunur. Faraza, Güneş'in ilmi, şuuru bulunsaydı, her ayna onun bir nevi menzili ve tahtı ve iskemlesi hükmünde olup, her şeyle bizzat temas eder, her zişuurla aynalar vasıtasıyla, hatta gözbebeğiyle birer telefon hükmünde muhabere edebilirdi. Bir şey, bir şeye mâni olmazdı. Bir muhabere, bir muhabereye sed çekmezdi. Her yerde bulunmakla beraber, hiçbir yerde bulunmazdı." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)
On Altıncı Söz’de, temessülün çok mertebelerinden üç tanesi bu derste beyan edilmiş ve onlardan hakikat dersleri çıkarılmıştır.
Birisi: Güneş, sualde geçen hakikatlerin anlaşılması için bir temsil olarak kullanıldığı gibi, başka konularda da Güneş'ten ayrı temsiller ve ayrı dersler çıkabilir. Nitekim Nur Risalelerinde Güneş kaynaklı çok izahlar ve ispatlar yapılmıştır.
İkincisi: “Bir tek zat, muhtelif merâya vasıtasıyla külliyet kesbeder.” cümlesini esas aldığımızda, Güneş temsili bu hakikatin anlaşılması için bir misal olarak verilmiş olur. Bu maksatla çok farklı misaller de verilebilir ve bunlar “temsilin çok envaı” manasını ifade ederler.
Hüve Nüktesi'nde hava unsurundaki temessül konu alınmıştır. Söylenen bir kelimenin bütün hava zerrelerinde temessül etmesi nazara verilmiştir. Bir şahsın televizyonda konuşmakla külliyet kesbetmesi de temessüle bir misal olabilir.
Üstad Hazretleri burada temessülün çok kısımlarından üç tanesini nazara verdiğini ifade ederken, Lemeât’ta buna bir dördüncüsünü daha ilave ediyor.
"Ayinede temessül, münkasım dört surete: Ya yalnız hüviyet; ya beraber hasiyet; ya hüviyet hem şu'le-i mahiyet; ya mahiyet, hüviyet. Eğer misal istersen, işte insan ve hem şems, melek ve hem kelime."
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar