"Kendisi o âlemleri ziyaret ettiği gibi o âlemler de, onun ruhunun ayinesinde temessül etmekle iade-i ziyaret etmiş gibi olurlar." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvela temessülün manasını izah edelim. Zira temessül şu meselenin ruhu gibidir.

Temessül; “Bir şeyin içine girme” demektir.

İn’ikas ve temessül; bir şeyin aynı ile başka bir şeyde yansıması demektir. Meselâ; bir mumun etrafında on adet ayna bulunsa, o mum, her bir aynada temessül eder. Yani aynı vasıfları ile o aynaların içinde bulunur; bir tek mum iken, on mum olur.

Nuranî varlıklar ile onun zıddı olan kesif varlıkların yansımasında ve temessülünde durumları farklılık arz eder, hükümleri başka başkadır. Biri hakiki olarak yansır, diğeri sadece görüntü olarak yansır.

Nuranî bir varlık, aksettiği yere vasıflarını da götürür. Meselâ; bir aynaya akseden güneş kendine mahsus vasıflarını da aynaya aksettirir, o da bir nevi ısı ve ışık verir. Fark sadece azamet ve kibriyadadır. Nuranînin temessülü, temessül ettiği yeri, yani aksettiği yeri kendi gibi yapar.

Cebrail (as) nuranî bir varlık olduğu için, temessül sırrı ile bir anda binlerce yerde zâtı ile bulunur, aynı ile temessül eder. Arştaki Cebrail (as) ile Dıhye suretinde Resul-i Ekrem Efendimizin huzuruna gelen Cebrail (as) aynıdır. Ancak Arş çok câmi’ ve geniş bir ayna olduğu için, Cebrail (as) bütün haşmet ve azameti ile arşta temessül eder. Haşmet ve azamet aynanın kabiliyetine göre oluyor.

Kesif şeylerde, yani madde ve cismin hükmettiği şeylerde ise aksetme, temessül, sadece görüntü olarak vardır, vasıfları oraya aksetmez. Onun için akseden şey ile yansımaya mahal olan şey farklıdır.

Meselâ; bin tane aynanın olduğu bir odaya giren bir şahıs, elini kaldırsa binlerce el o bin aynada da kalkmış olur. Lakin aynanın içinde temessül eden diğer ellerin vasıfları yoktur, sadece şekil olarak vardır.

İnsanın mahiyetindeki duygu ve cevherlerin hepsi gaybî ve manevî âlemlere açılan birer pencereler gibidir. Her bir duygusu, âzası ve latifesi ile o âlemlere açılır, seyreder ve dolaşabilir. Meselâ insandaki hayal duygusu, âlem-i misali, rüya vasıtası ile gezip dolaşır. Âlem-i misal de hayal duygusunda temessül eder. “Âlem-i misal” bütün varlık âleminde cereyan eden her hâdisenin, konuşulan her sözün, hatta mânâların şekillendiği bir âlemdir. O âlem daima tertemizdir, naziftir, latiftir. Ve ruhanîler o temiz âlemleri rahatlıkla gezerler ve tecelli ederler.

Bu münasebet her bir duygunun irtibatlı olduğu âlem için geçerlidir. Ruh, âlem-i ervah ile alakadar olduğu için, bu âlem de insanın ruh aynasında bir şekilde temessül ile tezahür ediyor. Üstad Hazretleri duyguların âlemler arasındaki bu irtibatını latif bir üslub ile “iade-i ziyaret” şeklinde tasvir ediyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.857
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...