İkinci Mevkıf

İçerikler


  1. İhlas suresinin iki ayetinin tefsiri ve Otuz İkinci Söz İkinci Mevkıf ile münasebeti hususunda bilgi verir misiniz?

  2. "Ehl-i şirk ve dalaletin vekili"nin "ehadiyete ve vahdete dair ehl-i tevhide vesvese yapmak" istemesini izah eder misiniz?

  3. "Ey ehl-i tevhid! Ben, kendi müvekkillerim namına bir şey bulamadım, mevcudatta bir hisse çıkaramadım, mesleğimi ispat edemedim..." Bu suali açar mısınız?

  4. "Bütün mevcudat, bütün zerrat, bütün yıldızlar, her biri Vâcibü’l-Vücudun ve Kadîr-i Mutlakın vücub-u vücuduna birer burhan-ı neyyirdir." İzah eder misiniz?

  5. "Bütün kâinattaki silsilelerin her biri onun vahdaniyetine birer delil-i katidir." İzah eder misiniz, buradaki silsilelerden maksat nedir?

  6. "Kur’ân-ı Hakîm, hadsiz burhanlarında ispat ettiği gibi, umumun nazarına en zahir burhanları daha ziyade zikreder." Delil ve burhanlardan, zahir dereceyi nazara vermesinin hikmeti nedir?

  7. "Kur’ân-ı Hakîm, hilkat-i arz ve semavatı, vahdaniyete bedahet derecesinde bir burhan gösteriyor ki, ister istemez..." Zikredilen ayet-i kerimelerin yerleri ve konuyla münasebetini anlatır mısınız?

  8. "Kur’ân-ı Hakîm, şu nevi âyatla, yıldızlardan ve semavattan tutup, ta zerrelere kadar şirki tard eder." Kur’ân-ı Hakîm’den bir iki delil ve burhan göstererek, nazara verilen hakikatin anlaşılmasına yardımcı olabilir misiniz?

  9. "Devair-i masnuatından olan manzume-i şemsiye" ne demektir?

  10. "Kadir-i Mutlak, şemsi, seyyaratıyla kabza-i tasarrufunda tutuyor ve tanzim ve teshir ve tedvir ediyor. Elbette, o manzume-i şemsiyenin bir cüz’ü ve şems..." İzah eder misiniz?

  11. "Madem bütün zeminin yüzüne serilen ve serpilen ve yüzünü yaldızlayan ve ziynetlendiren ve her zaman tazelenen..." Devamıyla izah eder misiniz?

  12. "Madem bütün enva onun kabza-i kudretindedir. Elbette, o envaın muntazam ve mükemmel fertleri ve âlemin küçük misal-i musağğarları ve enva-ı kâinatın bilançoları..." Devamıyla izah eder misiniz?

  13. "Madem her bir hüceyre ve kandaki her bir küreyvat onun taht-ı emrindedir ve daire-i tasarrufundadır ve onun kanunuyla hareket ederler..." Devamıyla izah eder misiniz?

  14. "Madem her bir zerrenin hareketi ve vazife görmesi onun kanunuyla, izniyle, emriyledir. Elbette, teşahhusat-ı vechiye ve herkesin yüzünde herkesten onu temyiz edecek birer alamet-i farika bulunması..." Devamıyla izah eder misiniz?

  15. "Silsileye, mebde’ ve müntehayı zikrederek işaret eden şu ayete bak..." Âyeti ve meseleyle münasebetini açar mısınız?

  16. "Madem hilkat-i semavat ve arz, bir Sani-i Kadiri ve o Sani-i Kadirin nihayetsiz bir kudretini ve o nihayetsiz kudretin nihayetsiz kemalde..." Kudret ve kemalin nihayetsiz olmasının şirki reddetmesi ve şeriklerden müstağni olmasını nasıl anlamalıyız?

  17. "Hem de şürekaya hiçbir ihtiyaç olmadığı ve kâinat onlardan müstağni-yi mutlak oldukları halde, şerik-i uluhiyet gibi, rububiyet ve icad şerikleri dahi mümtenidirler." Uluhiyet şerikleri ile rububiyet ve icad şerikleri ifadelerini açıklar mısınız?

  18. "Semavat ve arzın Saniindeki kudret, hem nihayet kemalde, hem nihayetsiz olduğunu ispat ettik. Eğer şerik bulunsa, mütenahi diğer..." Şirkin ne kadar akıl ve mantıktan uzak ve ters bir yaklaşım olduğunun anlatıldığı bu bölümü izah eder misiniz?

  19. İlm-i usul ne demektir; "müstağniyetün anha" ve "mümteniatün bizzat" tabirlerinin izahını yapar mısınız?

  20. "Bir delilden, bir emareden neşet etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kati ilme şek katmaz, yakin-i hükmiyi sarsmaz." cümlesini izah eder misiniz?

  21. "Barla Denizi (yani Eğirdir Gölü), imkân ve ihtimal var ki, pekmez olsun, yağa inkılap etmiş olsun. Fakat madem bir emareden o imkân ve ihtimal neşet etmiyor..." Bu benzetmeyi açar mısınız?

  22. "Dava-yı şirk, sırf tahakkümî ve manasız söz ve dava-yı mücerret olduğundan, şirki iddia etmek mahz-ı cehalet, ayn-ı belahettir." Detaylıca izah eder misiniz?

  23. "Şirke emare, kâinattaki tertib-i esbabdır, her şeyin bir sebeple bağlı olduğudur. Demek esbabın hakiki tesirleri vardır. Tesirleri varsa şerik olabilirler." Bu soru ve cevabını detaylı açar mısınız?

  24. "Meşiet ve hikmet-i İlahiyenin muktezasıyla ve çok esmanın tezahür etmek istemesiyle, müsebbebat esbaba raptedilmiş." Kâinattan misal vererek izah eder misiniz?

  25. "Esbab içinde, bilbedahe en eşrefi ve ihtiyarı en geniş ve tasarrufatı en vâsi, insandır." Başka yerlerde insanın diğer mahlukata göre daha âciz daha zavallı, daha biçare olduğu ifade edilmektedir. Bunu nasıl anlamalıyız?

  26. "O silsilenin yüz cüz'ünden, insanın dest-i ihtiyarına verilen, ancak bir cüz'üdür. Mesela, yemekten, bedenin tegaddî-i hüceyratından tut,.." izahı, ayette geçen "iyi ameller işleyin" gibi ifadelerle nasıl bağdaştırabiliriz?

  27. "Bir tek kelime bir çekirdek gibi iken, bir ağaç hükmündedir; hava içinde milyonlar aynı kelime gibi meyveler verir, milyonlarla dinleyenlerin kulaklarına girer." İzah eder misiniz?

  28. "O esbab birer zarftır. Ve masnuat-ı Rabbaniyeye birer kılıftırlar. Ve hedaya-yı Rahmaniyeye birer tablacıdırlar." Sebeplerin bu vasıfları ne demektir, açar mısınız?

  29. "Müşahhas bir tek zat nihayetsiz yerlerde nihayetsiz işleri külfetsiz yapabilir mi?" Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf, İkinci Maksadın girişindeki soruyu açar mısınız?

  30. "Gayet derin ve ince ve gayet yüksek ve geniş olan bir sırr-ı ehadiyet ve samediyetin beyanıyla..." Sırr-ı ehadiyet ve samediyet ne demektir?

  31. "Cenâb-ı Hakk'ın zat ve sıfatında misil ve misali yok. Fakat mesel ve temsille bir derece şuunatına bakılabilir." İzah eder misiniz?

  32. "Bir tek zat-ı müşahhas, muhtelif ayineler vasıtasıyla külliyet kesb eder; bir cüz’î-yi hakiki iken, şuunat-ı kesireye malik bir külli hükmüne geçer." İzah eder misiniz?

  33. "Evet, nasıl cismani şeylere cam ve su gibi maddeler ayine olup, cismani bir tek şey o ayinelerde bir külliyet kesb eder..." İzah eder misiniz?

  34. "Âlem-i misalin bazı mevcudatı, aynalar hükmünde..." deniyor. Âlem-i misalin aynalar hükmünde olan bazı mevcudatı nelerdir?

  35. "Mesela, Güneş, müşahhas bir cüz'î olduğu halde, parlak eşya vasıtasıyla bir külli hükmüne geçer..." Güneş için nazara verilen bu hususiyeti biraz daha izah ederek; sıfat ve şuunat-ı İlahiye ile mukayese edebilir miyiz?

  36. "Bir şey, bir şeye mâni olmazdı. Bir muhabere, bir muhabereye sed çekmezdi. Her yerde bulunmakla beraber, hiçbir yerde bulunmazdı." Özellikle temessül konusunu izah eder misiniz?

  37. "Acaba, bir zatın bin bir isminden yalnız Nur isminin maddi ve cüz’î ve camit bir aynası hükmünde olan Güneş, böyle teşahhusuyla beraber, külli yerlerde külli işlere mazhar olsa..." Bu sonuç ve hüküm paragrafını açar mısınız?

  38. Otuz İkinci Söz'ün, İkinci Mevkıf'ındaki ikinci temsili açıklar mısınız?

  39. "...manevi nuru, ruhu hükmünde olan ukde-i hayatiyesi ve merkez-i tasarrufu olan emri kanunlar ve iradi cilveler..." cümlesini nasıl anlamalıyız? Nebatatın ruhları var mıdır? Onların ruhları varsa, ruhları tohumlarına geçer mi?

  40. "Bir tek cilve-i irade ve o kanun-u emrî ziya, hararet, hava gibi dağılıp her yere gitmiyor. Çünkü gittiği yerlerin ortalarındaki uzun mesafelerde ve muhtelif masnularda hiçbir iz..." İntişar suretinde olmak ile vahdete delil olmasını açar mısınız?

  41. "Belki ağacın her bir cüz’ü, o kanun-u emrînin duygularının birer merkezi hükmündedir ki, uzun vasıtaları, perde olup bir mâni teşkil etmek değil, belki telefon telleri gibi birer vesile-i teshil ve takrib olur. En uzak, en yakın gibidir." İzahı?

  42. "Madem Güneş gibi âciz ve musahhar mahluklar ve ruhanî gibi maddeyle mukayyed nim-nurani masnular ve şu çınar ağacının manevi nuru, ruhu hükmünde olan ukde-i hayatı ve merkez-i tasarrufu olan emrî kanunlar..." Devamıyla izah eder misiniz?

  43. "İbn-i Abbas Radıyallahu Anhın dediği gibi, 'her bir mevcuda bakar birer manevi basarı ve işitir birer manevi sem’i' bulunmaz mı?" İzah eder misiniz?

  44. "Hem, hiç maddilerin, mümkünlerin, kesiflerin, kesirlerin, mukayyetlerin, mahdutların hassaları ve maddenin ve imkânın ve kesafetin ve kesretin ve takayyüdün..." İzah eder misiniz?

  45. "Bütün meyveler ve içindeki tohumcuklar, hikmet-i Rabbâniyenin birer mucizesi, sanat-ı İlahiyenin birer harikası,.." Devamıyla izah eder misiniz?

  46. "Hem o meyveler, tohumlar, vahdetin aynaları oldukları gibi, kaderin meşhud işaratı ve kudretin mücessem rumuzatıdır..." Devamıyla izah eder misiniz?

  47. "Ve o meyvenin çekirdeği olan insanın kalbi dahi, Sâni'-i Kâinat'ın en münevver ve en câmi' bir aynasıdır." Kalbin kendisinin esma tecellisine ayna oluşunu nasıl anlamalıyız?

  48. "Cezâlet-i beyan" ne demektir, izah eder misiniz?

  49. Beşerin yaratılışının hikmet ve gayesinin, Allah indinde ne kadar önemli ve mühim bir mesele olduğu anlaşılmaktadır. Bu mevzuyu biraz daha açabilir miyiz?

  50. Umuma lazım olan haşrin mertebesinden neyi anlayacağız? Diğer mertebeleri bilmemenin bir mesuliyeti var mı?

  51. "İşte, bazen şu mertebeyi ispat için âyât-ı Kur'âniye öyle bir daireyi gösteriyor, bütün mahlukatı fenâya gönderip, yeniden getirecek bir kudret ve hikmetin asarını gösterir." Bütün mahlukatın yok olması Kur'an'da nerede bildiriliyor?

  52. Üstadımızın haşrin mertebeleri hakkındaki beyanlarıyla ilgili ayet-i kerimelerden örnekler verir misiniz?

  53. "Haşir ve neşr-i insanî ile beraber, umum onları dahi yapacak veyahut bazı mühimlerini yapar." izah eder misiniz?

  54. "Diyorsunuz ki: ‘Sen Sözlerde kıyas-ı temsilî çok istimal ediyorsun. Halbuki fenn-i mantıkça, kıyas-ı temsilî yakini ifade etmiyor. Mesail-i yakiniyede burhan-ı mantıki lazımdır." Bu cümle ile "burhan-ı mantıki" ve "kıyas-ı temsilî"yi açıklar mısınız?

  55. "Koca kâinat dahi şu ağaç gibi o kanun-u hakikatin ve o sırr-ı ehadiyetin bir mazharıdır, bir meydan-ı cevelanıdır." İzah eder misiniz?

  56. "Malumdur ki, fenn-i belagatte, bir lafzın, bir kelamın mana-yı hakikisi başka bir maksud manaya sırf bir alet-i mülahaza olsa, ona 'lafz-ı kinâî' denilir." Cevabın tamamını özetler misiniz?

  57. "Hikâyeler birer temsildirler. Yalnız umuma tefhim için, lisan-ı hâl lisan-ı kal suretinde ve şahs-ı manevi bir şahs-ı maddi şeklinde gösterilmiştir." İzah eder misiniz?

  58. "Ahsenü'l-Hâlıkin", "Yaradanların en hayırlısı", "Yaratanların en güzeli" gibi ayetlerden başka ilahların olduğunu düşünmek elbette mümkün değildir. O halde, Kuran'da böyle bir üslubun kullanılması neyi ifade etmektedir?

  59. "Kur’an baştan başa tevhidi ispat ettiği ve gösterdiği için, bir delil-i katidir ki, Kur’an-ı Hakîmin o nevi kelimeleri sizin fehmettiğiniz gibi değildir..." Birinci işareti özetler misiniz?

  60. "Merâtib-i hâlıkıyetin en güzel, en münteha mertebesinde bir Hâlık-ı Zülcelaldir." Misallerle izah eder misiniz?

  61. "Cenâb-ı Hakk'ın vakideki sıfat ve efali, sair o sıfat ve efalin nümunelerine malik olanlarla muvazene ve tafdil değildir..." Üçüncü işareti özetler misiniz?

  62. "Cenâb-ı Hak daha büyüktür." ifadesini nasıl anlamalıyız?

  63. "Muvazene ve tafdil, vaki mevcutlar içinde olduğu gibi, imkâni, hatta farazi eşyalar içinde dahi olabilir. Nasıl ki, ekser mahiyetlerde müteaddit meratip bulunur..." Dördüncü işareti özetler misiniz?

  64. "Şu muvazene ve mufadale, Cenâb-ı Hakk'ın masivaya mukabil değil. Belki iki nevi tecelliyat-ı sıfatı var..." Vasıtalı ve vasıtasız yaratılış hakkında bilgi vererek beşinci işareti özetler misiniz?

  65. "Fakat ibadının kalbinde hususi bir telefon bırakmış ki, esbabı arkada bırakıp, doğrudan doğruya ona teveccüh etmek için,.." Kulun kalbindeki "kalp telefonu"ndan kasıt vicdan mıdır?

  66. "Bir şeyin zıddı olmazsa o şeyin nasıl kemâli olabilir?" deniliyor. "Erhamürrahimin" ve "Ahsenül Halikın" tabirleri ile eşyanın zıddıyla tanınmasının nasıl bir münasebeti vardır?

  67. "Şu sual sahibi, hakiki kemali bilmiyor, yalnız nispi bir kemal zannediyor..." Hakiki kemal ile nispi kemalin farkına da değinerek devamıyla izah eder misiniz?

  68. "Lezzet-i vücut ve lezzet-i hayat ve lezzet-i muhabbet ve lezzet-i marifet ve lezzet-i iman ve lezzet-i beka ve lezzet-i rahmet..." Bunların nasıl hakiki kemal ve güzel olduklarını açar mısınız?

  69. "Sâni-i Zülcelal ve Fâtır-ı Zülcemal ve Hâlık-ı Zülkemalin bütün kemalatı hakikiyedir, zatiyedir. Gayr ve masiva Ona tesir etmez, yalnız mezahir olabilirler." İzah eder misiniz?

  70. "Seyyid Şerif Cürcânî" ile "Şerhu’l-Mevâkıf" eseri hakkında bilgi verir misiniz?

  71. "Ne şeyi seversen, ya lezzet için seversin, ya menfaat için, ya evlada meyil gibi bir müşâkele-i cinsiye için, ya kemal olduğu için seversin..." Kemalatta nasıl bir hususiyet var ki; diğer vesileler bilvasıta, kemal bizzat seviliyor?

  72. "Mesela, eski zamanda sahib-i kemalat insanları herkes sever; onlara karşı hiçbir alaka olmadığı halde istihsankârane muhabbet edilir." Burada bizzat sevilen sahib-i kemalata verilen örnek nedir?

  73. "Cenâb-ı Hakkın bütün kemalatı ve esma-i hüsnasının bütün meratipleri ve bütün faziletleri hakiki kemalat olduklarından, bizzat sevilirler; mahbûbetün lizâtihâdırlar." Bugün Allah'a inanmayan insanlar çoğunlukta iken, bu cümle nasıl anlaşılabilir?

  74. "Mahbub-u bilhak ve habib-i hakiki olan Zat-ı Zülcelal, hakiki olan kemalatını ve sıfat ve esmasının güzelliklerini kendine layık bir tarzda sever, muhabbet eder..." Devamıyla izah eder misiniz?

  75. "Hakiki kemaline nisbeten bütün kâinattaki hüsün ve kemal ve cemal, zayıf bir gölgedir." Gölge denilen şeyler mahiyeti itibariyle güzeldir, kâmildir, sanattır hassaten de mücessem varlıklardır. Nasıl gölge oluyorlar, bu mukayeseyi açar mısınız?

  76. "Nasıl ki, mükemmel, muhteşem, münakkaş, müzeyyen bir saray mükemmel bir ustalık, bir dülgerliğe bilbedahe delalet eder..." Birinci hücceti izah eder misiniz?

  77. "Çünkü sıfatın mebdeleri, o şuun-u zatiyedir." Burada sıfat olarak kastedilen yedi sıfat-ı subutiye olduğuna göre, o yedi sıfatın mebdeleri olarak tanımlanan şuunat nedir?

  78. "O kemalin ziyası şuun ve sıfat ve esma ve ef’al ve âsâr perdelerinden geçtiği halde, şu kâinatta yine bu kadar hüsnü ve cemali ve kemali göstermiş." İzah eder misiniz?

  79. "Şu kâinata nazar-ı ibretle bakıldığı vakit, vicdan ve kalb bir hads-i sadıkla hisseder ki, şu kâinatı bu derece güzelleştiren ve süslendiren ve enva-ı mehasinle tezyin edenin..." İkinci hücceti "hads-i sadık" ile izah eder misiniz?

  80. "Malumdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel sanatlar, gayet güzel bir programa istinad eder..." Üçüncü hücceti izah eder misiniz?

  81. "Kâinat, hadsiz mehasin-i maddiyesiyle, bir manevi ve ilmî mehasinin tereşşuhatıdır... Elbette hadsiz bir sermedî hüsün ve cemal ve kemalin cilveleridir." İzah eder misiniz?

  82. "Malumdur ki, ziyayı verenin ziyadar olması lazım; tenvir edenin nurani olması gerek; ihsan gınadan gelir; lütuf latiften zuhur eder..." Dördüncü hücceti izah eder misiniz?

  83. "Malumdur ki, üç dört muhtelif yoldan gelenler aynı bir hadiseyi söyleseler, yakini ifade eden tevatür derecesinde o hadisenin kati vukuuna delalet eder..." Beşinci hücceti izah eder misiniz?

  84. "Bir şeyin lezzeti, hüsnü, cemali, emsal ve ezdadına bakmaktan ziyade, mazharlarına bakarlar." Zıtlarına bakıyor diye biliyorduk? Nasıl telif edebiliriz? Devamındaki misalleri de açar mısınız?

  85. "İşte, madem evsaf-ı aliyedeki hakiki lezzet ve hüsün ve saadet ve kemal, akran ve ezdada bakmıyor, belki mezahir ve müteallikatına bakıyor..." Devamıyla izah eder misiniz?

  86. "Lezzet-i kutsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kutsiye, diye tabir edilen izn-i şer’i olmadığından yâd edemediğimiz..." Herhangi bir insan Allah'a ait bu manaları anlayabilir mi?

  87. "Mesela, nasıl ki sehavetli, alicenap, müşfik bir zat, güzel bir ziyafeti, gayet fakir ve aç ve muhtaç olanlara vermek için, seyahat eden güzel bir gemisine serer..." Temsili açar mısınız?

  88. "Maharetini göstermeyi sever bir usta, güzel, plaksız konuşan fonoğraf gibi bir sanatı icad ettikten sonra onu kurup tecrübe ediyor..." Âlemin fonoğrafa benzetilmesi ile izah eder misiniz?

  89. "İşte, bütün o masnuat, bütün onlardan matlup neticeleri nihayet derecede ve gayet güzel bir surette gösterdiklerinden..." Detaylıca izah eder misiniz? Bu tabirlerin; evamir-i tekviniyenin tarifi ve gayesi içerisinde gösterilmelerini nasıl anlamalıyız?

  90. "Hem mesela, adaletperver, ihkak-ı hakkı sever ve ondan zevk alır bir hâkim, mazlumların haklarını vermekten..." Devamıyla izah eder misiniz?

  91. "İşte şu üç misal gibi bin bir esma-i İlahiyenin her birinde pek çok tabakat-ı hüsün ve cemal ve fazl ve kemal bulunduğu gibi pek çok meratib-i muhabbet..." Devamıyla izah edip "İsm-i Vedûd" hakkında bilgi verir misiniz?

  92. İsm-i Vedud’a mazhariyetin genellikle tasavvuf mesleğinde olduğu ve onlardaki istiğrak ve cezbe gibi hallerin de buna işaret sayıldığı konusunu açar mısınız? Otuz ikinci Söz'de ise Vedud ismine mazhar muhakkikin-i evliyadan bahsedilmektedir; izahı nasıl?

  93. Mahlukatın Allah namına aşk ve şarab-ı muhabbetten gelen bir cezbe ile mest olmalarını nasıl anlamalıyız?

  94. "Vedud ismine mazhar bir kısım evliya, 'Cenneti istemiyoruz. Bir lem’a-i muhabbet-i İlahiye ebeden bize kâfidir.' demişler..." Devamıyla izah eder misiniz?

  95. "Nihayetsiz kemalat-ı muhabbet, vahidiyet ve ehadiyet dairesinde Zat-ı Zülcelal'in kendi esma ve mahlukatıyla hasıl olur." İzah eder misiniz?

  96. Dünyayı sevme hususunda ölçümüz nedir? Müslümanların dünya ile yanlış münasebetinin faturaları ehl-i dalaletçe maalesef pahalı olarak ödetilmekte ve ısrarla gündemde tutulmaktadır!..

  97. Dünyanın birinci yüzü olan “Esma-i hüsnanın aynası” olması ile “marifetullah” arasında ve ikinci yüz olan “ahiretin tarlası” olması ile de “ibadet” arasında nasıl bir alaka var?

  98. Dünyayı tahkir eden dört sınıfı açar mısınız?

  99. "Hâlbuki makbul tahkir odur ki, hubb-u ahiretten ve marifetullahın muhabbetinden ileri gelir." Bu bakış açısı ve mertebeyi kazanmak için neleri tavsiye edersiniz?

Yükleniyor...