"Birinci temsilin hülâsasına göre münafık olan kimse,.." ve "İkinci temsilin hülâsasına göre: Münafık olan adam,.." Bu iki münafık tipini biraz açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Zira, birinci temsilin hülâsasına göre, münafık olan kimse, kendisini vücut sahrâsında arkadaşlarından ayrılmış, tek başına kaldığını ve kâinat cemiyetinden tard edilmiş sahipsiz kaldığını bildiği gibi, her şeyi de mâdum bilir. Ve vahşetle ihata edilmiş, sükûn ve sükûnet içinde bütün mahlûkata ecnebî nazarıyla bakar. Münafıkın şu bakışıyla mü'minin bakışı arasında dağlar kadar fark vardır. Zira, mü'min olan zat, nur-u iman ile bütün mevcudatı kendisine dost ve aşina bilir. Ve kâinatla, tevahhuş etmek değil, tam bir ünsiyeti ve muarefesi vardır."
"İkinci temsilin hülâsasına göre: Münafık olan adam, âlemi musibetleriyle öldürücü, belâlarıyla boğucu, dehşetli hâdisâtıyla tehdit edici, şedâidiyle sıkıcı bir şekilde görür. Bütün dünyayı, envâıyla beraber kendisine adâvet etmekte ittifak ettiklerini zanneder. İşte o münafıkın bu zannına göre, âlemde ona menfaat verecek hiçbir şey yoktur. Bütün eşya ve mevcudat onun aleyhindedirler. Halbuki mü'min olan zat nur-u imanın iktizasıyla, kâinatın yaptığı tesbihleri ve tebşirleri manen işitir, ferahnâk olur."
"Ve keza, Kur'ân-ı Kerim'in temsil hususunda yaptığı tekrar, münafıkların iki kısma ayrılmış olduklarına işarettir. Birisi, süflî ve âmi olan tabakadır. Bu tabakanın haline uygun birinci temsildir. İkincisi, kibirli, gururlu, güya yüksek tabakadır. Buna münasip ikinci temsildir. Demek temsillerin tekrarı, kısımların taaddüdüne işarettir." (İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, 17 ve 20. Âyetlerin Tefsiri.)
Münafıkların avam olan kısmı kâinat ve insanlar içinde yalnız, sahipsiz, yabancı kalmış bir vaziyette iken, yüksek olan tabaka açısından kâinat ve içindeki hâdiseler onu tehdit eden bir düşman, şiddetli ve dehşetli bir azap suretinde görünüyor. Yani küfründe derinlik mertebeleri bulunuyor. Avam münafık, havas münafığa göre biraz daha az ve hafif müteessir oluyor.
Ek bilgi için tıklayınız:
- Evvelen ateş yakmışlardır. Sonra o ateşi muhafaza edememişlerdir. Sonra ateşleri sönmüştür...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü