"Bize hacet bırakmamışlar, fakat bir ders-i ibret vermişler ve sermeşk yazmışlar..." Devamıyla açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
دَحٰيهَا ve سُطِحَتْ ve فَرَشْنَاهَا ve وَتَغْرُبُ الشَّمْسُ فِى عَيْنٍ حَمِئَةٍ ve emsalleri gibi, bazı ehl-i zahir, tağlit-i ezhan için onlarla temessük ederler. Lâkin müdafaaya biz muhtaç değiliz. Zira müfessirîn-i izam, âyâtın zamairindeki serairleri izhar eylemişlerdir. Bize hacet bırakmamışlar, fakat bir ders-i ibret vermişler ve sermeşk yazmışlar."
وَلٰكِنْ بَكُوا قَبْلِى فَهَيَّجُوا لِى الْبُكَاءَ - وَهَيْهَاتَ ذُو رَحْمٍ يَرُقُّ لِبَكاَئِى 'Fakat benden önce ağladılar, ağlamak için beni heyecana getirdiler. Benim ağıtlarıma acıyan merhamet sahipleri nerede?"
"Malûmdur: Malûmu ilâm, bahusus müşahed olursa, abestir. Demek, içinde bir nokta-i garabet lâzımdır- ta onu abesiyetten çıkarsın."
"Eğer denilse: 'Bakınız, nasıl arz, küreviyetiyle beraber musattaha ve size mehd olmuştur; denizin tasallutundan kurtulmuş.' Veyahut 'Nasıl şems, istikrarla beraber tanzim-i maişetiniz için cereyan ediyor.' Veyahut 'Nasıl binler seneyle uzak olan şems, ayn-ı hamiede gurub ediyor.' Maânî-i âyât kinayetten sarahate çıkmış oluyor. Evet, şu garabet noktaları, belâgat nükteleridir. (1)
Kur’an’ın ince ve remzi nüktelerini göremeyen bazı zahir uleması, zihinleri, ayetlerin anlaşılması noktasında yanıltıp galata düşürüyorlar. Yani "ayetin zahirinden başka manası yoktur" diyerek, ayeti basitleştirip malumu ilam eden, -haşa- lüzumsuz tekrarda bulunan sözler konumuna düşürüyorlar. Halbuki ayeti yükselten ve belagat noktasından yücelten husus; remzi ve batini manalardır. Bunlar da ancak ilim ve belagat kaideleri ile ortaya konulabilir.
Zahir ehli bu noktalara eli yetişemediği için, inkar ile kabul etmiyorlar. Bu da ayetlerin mana zenginliğini köreltiyor. İşte bu hastalığa karşı büyük müfessirler bazı önlemler ve bazı numune tefsirler yazmışlardır. Lakin bunlar zahir hastalığına tam şifa olamamışlar; ama sonraki nesillere bir örnek, bir öncü olmuşlar. Sekkaki, Zemahşeri, Cürcani, Cahız gibi belagat üstatları, bunun güzel sermeşklerini, yani örneklerini ve numunelerini sonraki alimlere miras olarak bırakmışlar. Bu Arabi ifade ise, bu hali nazım suretinde anlatan bir şiirdir.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (22. Bölüm)
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
'Fakat benden önce ağladılar, ağlamak için beni heyecana getirdiler. Benim ağıtlarıma acıyan merhamet sahipleri nerede?"
Konuyla bağlantısını anlayamadım, nedir?