Cenab-ı Hakk'ın nihayetsiz sayıda insanı yaratma kudretine sahip olduğunu akla yakınlaştıracak örnekler verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verdiği bilgiye göre; “Bir saatte 15 bin bebek dünyaya geliyor.” Konuya bir de şu yönden bakalım: İnsanın ana rahmindeki tekâmül yolculuğu dokuz ayda tamamlanmakla birlikte, bir saatte on beş bin bebek dünyaya geliyorsa, bir o kadar bebek namzedi de nutfeden alakaya geçiyor, bir başka grup mudğadan azme,…, geçiyorlar. O değişik safhaları birden düşündüğümüzde her an milyonlarca insan yaratılmış gibi oluyor. Ama bu dünya hikmet âlemi olduğundan Cenab-ı Hak, kâinatı bir anda yaratmadığı gibi; bitkileri, hayvanları ve insanları da bir anda yaratmıyor. Hayvan türleri hakkında üç milyon ile sekiz milyon arasında farklı rakamlar veriliyor. Bu kadar tür hayvanın bir yıldaki çoğalma miktarını düşünürsek akıl almaz derecede büyük bir rakamla karşılaşırız. Sadece bir çift karasinek bir baharda beş buçuk milyar oluyor.

Düşüncemizi bütün bitkiler âlemi, hatta cansız varlıklar için de sürdürdüğümüzde bu kâinatta bir anda birbirinden farklı sonsuz işlerin birlikte icra edildiğini hayretle görürüz.

Dünya dar-ı hikmet olduğu için, işler belli bir zamanda ve sebepler vasıtasıyla meydana gelmektedir. Cenab-ı Hak istese her şeyi zamansız ve sebepsiz olarak bir anda yaratır. O’nun için zorluk yoktur. Ahirette hikmet değil, kudret hâkim olacağı için her şey birden olacaktır.

Faraza hiç kıyamet kopmasa, Allah sonsuza kadar sayısız insan yaratır. Kıyamete kadar yaratılacak bütün insanların sayısı bu sonsuz yanında çok küçük kalır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

aynurkus
Bu âlem şehrinde, dünya sarayının damındaki yıldız lâmbaları, bir kısmı-kozmoğrafyanın dediğine bakılsa-küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa sür'atli hareket ettikleri halde, intizamını bozmuyor, birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. Okuduğunuz kozmoğrafyanın dediğine göre, küre-i arzdan bir milyon defadan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşayan ve bir misafirhane-i Rahmâniyede bir lâmba ve soba olan güneşimizin yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gazyağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gazyağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı, ışık parmaklarıyla gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri ne kadar mükemmeldir (sözler) ve sınırsızdır; Muhakkak ki, şeksiz şüphesiz onları Yaratan kudret, sonsuz ve sınırsız, ebedi ve baki sıfatlara sahiptir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
Risale-i Nur'dan Haşr-i baharîde görüyoruz ki, beş altı gün zarfında, küçük ve büyükhayvanat ve nebatattan, üç yüz binden ziyade envâı haşredip neşrediyor. Bütün ağaçların, otların köklerini ve bir kısım hayvanları aynen ihyâ edip iade ediyor. Başkalarını ayniyet derecesinde bir misliyet suretinde icad ediyor. Halbuki, maddeten farkları pek az olan tohumcuklar, o kadar karışmışken, kemâl-i imtiyaz ve teşhis ile, o kadar sür’at ve vüs’at vesuhulet içinde, kemâl-i intizam ve mizan ile, altı gün veya altı hafta zarfında ihya ediliyor. Hiç kabil midir ki, bu işleri yapan Zâta birşey ağır gelebilsin, semâvâtve arzı altı günde halk edemesin, insanı bir sayha ile haşredemesin?Hâşâ! (10.Söz, 9. Hakikat)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
Risale-i Nur'dan Acaba, muciznümâ bir kâtip bulunsa, hurufları ya bozulmuş veya mahvolmuş üç yüz bin kitabı tek bir sahifede, karıştırmaksızın, galatsız, sehivsiz, noksansız, hepsini beraber, gayet güzel bir surette, bir saatte yazarsa; birisi sana dese, “Şu kâtip, kendi telif ettiği, senin suya düşmüş olan kitabını yeniden, bir dakika zarfında hafızasından yazacak”; sen diyebilir misin ki, “Yapamaz ve inanmam”? Veyahut bir sultan-ı mucizekâr, kendi iktidarını göstermek için veya ibret ve tenezzüh için, bir işaretle dağları kaldırır, memleketleri tebdil eder, denizi karaya çevirdiğini gördüğün halde, sonra görsen ki, büyük bir taş dereye yuvarlanmış, o zâtın kendi ziyafetine davet ettiği misafirlerin yolunu kesmiş, geçemiyorlar. Biri sana dese, “O zât, bir işaretle, o taşı, ne kadar büyük olursa olsun, kaldıracak veya dağıtacak; misafirlerini yolda bırakmayacak.” Sen desen ki, “Kaldırmaz veya kaldıramaz.” Veyahut, bir zât, bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese, “O zât, bir boru sesiyle, efradı istirahat için dağılmış olan taburları toplar; taburlar nizamı altına girerler.” Sen desen ki, “İnanmam”; ne kadar divanece hareket ettiğini anlarsın. Said Nursi r.a. (10.Söz, 9.Hakikat)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hamditas
Risale-i Nur’dan Nakkâş-ı Ezelî, gözümüzün önünde kışın beyaz sahifesini çevirip, bahar ve yaz yeşil yaprağını açıp, rû-yiarzın sahifesinde üç yüz binden ziyade envâı, kudret ve kader kalemiyle ahsen-i suret üzere yazar. Birbiri içinde, birbirine karışmaz. Beraber yazar; birbirine mani olmaz. Teşkilce, suretçe birbirinden ayrı, hiç şaşırtmaz, yanlış yazmaz. Evet, en büyük bir ağacın ruh programını, bir nokta gibi en küçük bir çekirdekte derc edip muhafaza eden Zât-ı Hakîm-i Hafîz, vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza eder, denilir mi? Ve küre-i arzı bir sapan taşı gibi çeviren Zât-ı Kadîr, âhirete giden misafirlerinin yolunda nasıl bu arzı kaldıracak veya dağıtacak, denilir mi? Hem, hiçten, yeniden bütün zîhayatın ordularını, bütün cesetlerinin taburlarındakemâl-i intizamla zerrâtı emr-i كُنْ فَيَكُونُ ile kaydedip yerleştiren, ordular icad eden Zât-ı Zülcelâl, tabur-misal cesedin nizamı altına girmekle birbiriyle tanışan zerrât-ı esasiye ve eczâ-yı asliyesini birsayha ile nasıl toplayabilir, denilir mi? Said Nursi r.a. (Sözler, 10.Söz, 9.Hakikat)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...