Üstad ahir zaman mehdisi midir, Üstat’tan sonra mehdi gelecek mi?

Üstad ahir zaman mehdisi midir, Üstat’tan sonra mehdi gelecek mi?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Deccal, bir şahsın temsil ettiği bir şahs-ı manevî olduğu gibi, mehdi de bir şahsın temsil ettiği bir şahs-ı manevîdir.

Sikke-i Tasdik-i Gaybi'de geçen bir mektubun bu mevzuyu gayet açık bir şekilde izah ettiği kanaatindeyiz. O mektubu buraya aldıktan sonra kısa bir tahlil yapmak istiyoruz.

"Ümmetin beklediği, âhir zamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur'da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek."

"O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin."

"O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler."

"Kardeşlerimin ikinci iltibası:"

"Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur'un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur'un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez."

"Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü'minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara o ismi vermek münasip görülmüyor. Belki 'Müceddiddir, onun pişdarıdır.' denilebilir."

"Umum kardeşlerimize binler selâm."(1)

Bu mektup, mehdinin bir şahs-ı manevî olduğunu gösteren mühim bir mektuptur. Üç kez "o zatın" ifadesinin geçmesi ve üç vazifenin de aynı şahsın tarafından yapılacağı hakikati bize açıklıkla ifade ediyor ki, mehdi bir şahs-ı manevîdir ve üç vazifeyi de o şahs-ı manevî yapacaktır. Her üç vazifeyi temsil eden şahıslar farklı olabilir ve olacaktır. Ancak her üç şahıs da, o şahs-ı manevînin âzaları olacaklardır. Nasıl ki bir adamın her bir uzvu farklı farklı vazifeler yaptığı halde, bütün işler o adama mal oluyor.

"Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek" ifadesi de Üstad'tan sonra gelen, hayat ve şeriat dairesini temsil edecek şahıslar, şahs-ı manevîyi temsil eserleri rehber edineceklerdir. Dolayısıyla şahs-ı manevînin birer âzası olarak ortaya çıkacaklardır.

(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Parlak Fıkralar...

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ziyaretçi (doğrulanmadı)
abi bu risale pasajına bakarak incelemek gerekirse şöyle diyebilir miyiz, demek oluyor ki üstad ahir zamanın son mehdisidir.. ve artık insan oğlu h.z. isanın zühurunu bekliyor.. diye bir kanaat belirtebilir miyiz.. üstaddan sonra bir mehdi gelmeyecek şeklinde olmalı fikrimiz.. özür dilerim çok rahatsız ediyorum ama son kez şöyle sorayım, biz nur talebeleri mehdi bekliyor muyuz üstaddan sonra? hakkınızı helal edin..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
şefkat
PEKİ AMA MEHDİNİN SEYİD OLDUĞU VURGULANIYOR.VE KENDİSİNİNDE MEHDİ'NİN 1.GÖREVİ OLAN İMANI KURTARMAK GÖREVİNİ İFA ETTİĞİNİ SÖYLÜYOR. BUNU NASIL İZAH EDEBİLİRİZ?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)

Üstadın, ben kendimi seyyid bilmiyorum demesi, seyyid olmadığı anlamına gelmez. Nesiller o kadar karışmış ki, "ben kesinlikle seyyidim" demek doğru olamaz. Hem,   Seyyid: Efedi anlamına da gelmektedir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nurşakirdi
Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşaallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar. 7199 - Abdullah İbnu'l Haris İbni Cez'iz-Zübeydi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Doğudan birtakım insanlar çıkacak ve Mehdi için zemin hazırlayacak" buyurdular. O Mehdi'nin hakimiyetini kastediyor."
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hakan
Bu hadisin kaynagi nerdedir?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
musabnur
zaten biz her namazdan sonra tesbihatlarda Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali Seyyidina Muhammed ... diyerek tüm ümmet hergün seyyid kelimesini efendi olarak kullanıyoruz
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
arif
salamun aleyküm hakan kardeşim doğudan bir takım insalar çıkacak ve Mehdi içi zemin hazırlayacaklar yazan hadisin kaynağını sormuş, ben söyleyeyim kaynağı,fetava-i hadisiyye,ibn-i hacer-i heytemi-40. Allaha emanet olunuz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
zulfikar51710

ÖNCELİKLE GÖRÜŞÜNDEKİ İSABET VE VUKUFİYETDEN ÖTÜRÜ EDİTÖRÜ TEBRİK EDERİM.ACİZANE MEHDİNİN 3 VAZİFESİ HAKKINDAKİ KANAATİMİ ARZ EDEYİM: AL-İ BEYT-İ NEBEVİNİN SİLSİLE-İ NURANİYESİNİN MENŞEİ,ÇEKİRDEĞİ VE FİHRİSTESİ PEYGAMBER (ASM) DAN SONRA ELBETTE 3 ZAT-I NURANİDİR.
1."BEN KUR'AN'IN TENZİLİ İÇİN HARBETTİM,SEN TE'VİLİ İÇİN HARBEDECEKSİN" DİYE ZAT-I RİSALETİN FERMAN ETTİĞİ, HERKESDEN ZİYADE RİSALE-İ NURA İŞARET EDİP TERCÜMANINI TEŞCİ EDEN ALİ-ÜL MÜRTEZA KERREMALLAHÜ VECHE DİR.ADETA HZ ALİ(RA) KUR'ANI KENDİNE HAZIR PROGRAM YAPMIŞ,İLMİN KAPISI OLARAK ASHABI,ALİNİ VE TABİİNİ TEDRİS ETMEKLE KUR'ANIN EN DOĞRU TE'VİLLERİNİ ÜMMETE MİRAS BIRAKMIŞTIR.
2.ALEM-İ İSLAMIN EN BÜYÜK İKİ ORDUSU KARŞI KARŞIYA GELDİĞİNDE MUSALAHAYI TEMİN ETMEKLE NİZAI ORTALARINDAN KALDIRMAKLA "İTTİHAD-I İSLAMI TESİS" EDEN HZ HASAN(RA) I GÖSTERİR.
3.HİLAFET-İ İSLAMİYENİN İNKIRAZIYLA, EMEVİ SALTANATININ ZULÜMLERİYLE AHKAM-I KUR'ANİYENİN ZEDELENMESİYLE, BOZULMAYA YÜZ TUTAN ŞEAİR-İ İSLAMİYEYİ İHYA VE İLAN EDEN HZ HÜSEYİN(RA)İ GÖSTERİR. KANAATİM O DUR Kİ; BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN TAİFESİYLE BERABER VÜCUDA GETİRDİĞİ NUR KÜLLİYATINI,UMUM NUR TALEBELERİNİN HAVZ-I MÜŞTEREKİNDE ERİMİŞ, HZ ALİ(RA) SİSTEMİNDE HALİS BİR NUR TALEBESİ KENDİNE HAZIR BİR PROGRAM YAPIP NEŞREDECEK, BU NEŞİR HİZMETİYLE ÜSTADIN 1.VAZİFESİ OLAN İMANI TAHKİKİ SURETTE DERS VERME VAZİFESİ, EN NİHAYET MERATİBİYLE İTMAM EDİLMİŞ OLACAK. ZAMANIN ÇALKAMASIYLA, İHLAS VE FEDAKARLIK DÜSTURLARININ NUR DAİRESİNDE TATBİKİNİN İHTİYACI ŞİDDET KESBETTİĞİ HENGAMDA, RAHMET-İ İLAHİNİN SEMASINDAN, HZ HASAN(RA) SİSTEMİNDE HALİS BİR NUR TALEBESİ NÜZUL EDİP , ARKADAŞLIK, KARDEŞLİK GİBİ NURANİ BAĞLARIN ŞAHS-I MANEVİDE HAKİMİYETİNE İZN-İ HAKLA MUVAFFAK OLMASIYLA 2.VAZİFE İTMAM OLACAKTIR İNŞAALLAH. VAKTA Kİ,HİSSİYAT-I SÜFLİYE VE MENAFİ-İ CÜZ'İYE,DAİRE-İ NURİYEDE ADALET VE HAKKANİYETE GALEBE ETME İSTİDADI BAŞ GÖSTERİR, O VAKİT, NURUN MAYASIYLA BESLENMİŞ VE TEKEMMÜL ETMİŞ HZ HÜSEYİN (RA) SİSTEMİNDE KAHRAMAN BİR NUR ŞAKİRDİ , O ZULMÜN BAŞINI, NURUN ADALET VE HAKKANİYET DÜSTURLARIYLA KESMEĞE MUVAFFAK OLACAK VE BUNUNLA 3. VAZİFE HİTAM BULMUŞ OLACAK İNŞAALLAH. MAZİ MÜSTAKBELİN AYİNESİ BELKİ AYNISI HÜKMÜNDE,TOHUM VE ÇEKİRDEKLERİNE HAMİLEDİR.GÜNÜN BİRİNDE DOĞURACAK!..

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
dericizade
"Doğudan birtakım insanlar çıkacak ve Mehdi için zemin hazırlayacak"Bu hadis-i şarif Mevlana Halid(k.s)hazretlerini işaret ediyor kanaatindeyim.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kosturma
EL İNSAF,ÜSTAD HAZ. NASIL SON MEHDİ DERSİNİZ? O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O ZAT DİYOR BU ŞAHSI MANEVİ OLMADIĞINI GÖSTERİR.ŞERİATI İCRA VE TATBİK DİYOR,ÜSTAD BU VAZİFEYİ YAPTI ÖYLE Mİ?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
dericizade
Üç vazife İman-Hayat-Şeriat Risale-i Nurun kendisindedir. Uygulanması zamana tabiidir. Risale-i Nur fani şahıslara bağlanılmaz.Said Nursi nur talebesi olarak iman hizmetinde bulunduğunu ifade etmektedir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
rahmani
Âhirzamanda ilm-i kelâmı, yani ehl-i hak mezhebi olan mesâil-i imaniye-i kelâmiyeyi, birisi öyle bir surette beyan edecek ki, umum ehl-i keşif ve tarikatın fevkinde, o nurların neşrine sebebiyet verecektir. Hattâ İmam-ı Rabbânî kendisini o şahıs gibi görmüştür. Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak, kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum.B.L.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Ey hocalar ve ehl-i kalb, soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf ve kalbden birisi, benim gibi âciz bir insandan Mehdîyi soruyor, "Ne vakit gelecek?" Daha Mehdîyi anlayamamış. Dâbbetü'l-arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risalelerde birer bahis vardır. Her müşkil sualin cevabını o risalelerden arayınız, bulursunuz. Barla Lâhikası - 104 Haşiye: Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, Risale-i Nur'dur. Belki ehl-i keşif Risale-i Nuru ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler. Yedinci Şuâ | 152 Kat'iyen tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karşı bu milleti ve âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek Kur'ân-ı Hakîmin mucize-i mâneviyesinden bir derstir ki, dinsiz filozoflardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar. Kat'iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon gençler "Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risale-i Nurdur" demişler. Sulh-u umumî taraftarı Almanya ve Amerika gibi bazı ecnebîlerin de Risale-i Nur'u tercümeye başladığını haber aldık. Emirdağ Lâhikası 451 Bediüzzaman, Risâle-i Nur'un şahs-ı mânevîsiyle yalnız bir devleti değil, dünya yüzündeki milletlerin idâresi ona verilse, onları selâmet ve saadet içinde idâre edecek bir iktidar ve inâyete mâliktir." Sözler | Konferans | 713
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
bahauddin
Kardeşim. Hadislerde (ki diyeceksiniz hepsi tevile muhtaçtır.) imam mehdi okadar anlatılmış. Risale-i tam anlamıyla o hadislerdeki mehdi tanımına uymuyor. Evet bazı vezaifi yapmış ama bu vazifeleri de daha önce kendi zamanlarının gereğince göre yapan nice müceddid zatlar olmuş. Hem bediüzzaman hz., imam mehdinin kendisinden sonra geleceğini yazmış. Siz bunu da tevil ediyorsunuz. Ya kardeşim. Her söz tevile muhtaç değildir. Neden her söz tevil etmek zorunda hissediliyor ben anlamıyorum. Hem risale-i nur 70-80 yıla yakın zamandır mevcut. Dünyada müslümanların hali ortada. Evet küfrün bazı şekilleri izale edildi. Komünizm yıkıldı. Ateistler eskisi gibi direkt saldırmıyor. Ama Küfür saldırı şeklini değiştirdi. Hem şimdi Bidatler, sapıklıklar, küfür, fücur, gaflet eskisinden daha kötü. Bunu anlamak için bir dışarıya çıkıp bakmak birde eski ile yeniyi büyüklerimize sormak yeterli. Durum ortada iken İmam Mehdi'nin Risale-i nur cemaati olduğunu söylemek ilginç oluyor. Hem dünyada mevcut onca evliya, asfiya ve muhakkik alim bunu bilmiyormu da bir şey söylemiyor. Kardeşim bu kadar önemli bir konuda tevil yapılarak hüküm verilmez. İmam Mehdi A.s. gelecektir. O bir şahıs olacaktır. Ama Risale-i nur cemaati ve diğer bütün cemaat ve tarikatlerin Şahsı manevilerinin başına geçip deccalin şahsı manevisini öyle öldürecektir. Yoksa şu an dünyada müslümanlar arasında bir birlik dahi yok nerdeki sağlanacak islam birliği. Şüphesiz herşeyin en doğrusunu Allah bilir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mcelik
'Şahs-ı manevî' de tekil olarak kullanılır. Üstat 'O Zat' derken bunu kastediyor olabilir. Risale-i Nur ile dünyadaki tüm müslümanlar arasındaki birlik sağlanacağı şimdiden görülüyor.Risâle-i Nur'un şahs-ı mânevîsiyle yalnız bir devleti değil, dünya yüzündeki milletlerin idâresi ona verilse, onları selâmet ve saadet içinde idâre edecek bir iktidar ve inâyete mâliktir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
TARIQQ
SELAM'UN ALEYKUM hala mehdi yada hz. isa'nın zuhurunu bekleyenler onları tanımak ıman nuruyla olacaktır. onlar bız buyuz dıyemezler cunku sırrı teklıfe ters duser zaten hadıste de mehdı ben mehdı degılım dıyecektır de, der!! bakınız müşahit olunuz kı büyük deccal gelmiştir. deccalı bizzat hz isa öldürecektir denmiştir ve öldürmüştür de hz isa as. geldi gitti ve gideli tam 50 yıl oldu Risale-i nur ise mehdidir ,mehdi hala görevini yapmaktadır.vesselam...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ramsel
Hz. Mehdi Bir Şahsı Manevi Değildir Bediüzzaman’ın kullandığı “O ZAT” ya da “O ŞAHIS” gibi ifadeler, Hz. Mehdi'nin bir “şahsı manevi” olmadığını ortaya koymaktadır 1) ... Belki nur-u imanın (imanın ışığının) dikkatiyle, O EŞHAS-I AHİR ZAMAN (ahir zaman şahısları) tanınabilir. (Sözler, sf. 343-344) -Burada geçen “ahir zaman ŞAHISLARI” ifadesi, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin birer şahsı manevi olmadıklarını açıkça ortaya koymaktadır. -Bediüzzaman'ın, ahir zamanda gelecek olan bu şahısların “imanın nuruyla tanınabileceklerini” belirtmesi, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin birer şahıs olarak geleceklerini açıkladığını göstermektedir. Önceki satırlarda Hz. İsa için de belirtildiği gibi, tanıma fiili ancak insanlar için geçerli olabilecek bir durumu ifade etmektedir. Bir şahsı manevinin kendisi olup olmadığının tanınabilmesi elbetteki söz konusu değildir. 2) ... BU ZAT-I ALİŞANIN (şanı şerefi yüksek şahsın) dahi bu emirde muktedir olmasında (kuvvetli olmasında) şüphe duyanların, bu vehimlerini (kuruntularını, düşüncelerini) bertaraf edecek (ortadan kaldıracak), itimadlarını temin edecek (güvenlerini sağlayacak), gayet kuvvetli güneş gibi bir hakikat. (Barla Lâhikası, sf. 110) Bediüzzaman’ın bu sözündeki “bu zat-ı alişan” ifadesi de yine Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak geleceğini açıkça belirttiğini göstermektedir. 3) ÜMMETİN BEKLEDİĞİ, AHİR ZAMANDA GELECEK ZATIN üç vazifesinden en mühimmi (önemlisi) ve en büyüğü ve en kıymetdarı (kıymetlisi) olan îman-ı tahkikîyi neşr (gerçek imanı yayma) ve ehl-i îmanı dalâletten (iman edenleri sapmaktan) kurtarmak... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9) Bediüzzaman burada da İslam aleminin beklediği “ahir zamanda gelecek bir zat” olduğunu belirterek, Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığını bir kez daha açıklamıştır. 4) Bu hakikatten anlaşılıyor ki; SONRA GELECEK O MUBAREK ZAT... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9) Said Nursi bu açıklamasında da yine Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak geleceğini “o mubarek zat” sözleriyle tekrarlamıştır. 5) ... Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar (fikir akımları) var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza (farz edelim) HAKİKİ BEKLENİLEN ve BİR ASIR SONRA GELECEK O ZAT dahi bu zamanda gelse... (Kastamonu Lahikası, 57) -Bediüzzaman Hz. Mehdi'den “beklenilen o zat” ifadesiyle bahsetmektedir. “Beklenilen şahsı manevi” dememektedir. Buradaki “o zat” ifadesi, bu konuyu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde netleştirmektedir. -Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin “bir asır sonra geleceğini” belirtmektedir. “Gelme” fiili ancak bir şahıs için kullanılacak bir kelimedir ve buradan da Bediüzzaman'ın Hz. Mehdi'den bir kişi olarak bahsettiği açıkça anlaşılabilmektedir. 6) ... Halbuki AHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI, ÂL-İ BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in ev halkından yani soyundan) OLACAKTIR... (Emirdağ Lahikası, 247-250) -Bediüzzaman bu sözünde de yine “ahir zamanın o büyük şahsı” diyerek Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi değil bir şahıs olduğunu açıkça belirtmektedir. 7) Rivayetlerde, âhirzamanın alâmetlerinden olan ve ÂL-İ BEYT-İ NEBEVİ’DEN (Peygamberimiz (sav)’in soyundan) HAZRET-İ MEHDİ’NİN (Radıyallahü Anh) hakkında ayrı ayrı haberler var. (Şualar, sf.465) 8) ... Said itiraznamesinde demiş ki: "Ben seyyid değilim. MEHDİ SEYYİD (Peygamberimiz (sav) soyundan olan kimse) OLACAK." diye onları reddetmiş. (Şualar, sf. 368) Bediüzzaman yukarıdaki üç sözünde de, Hz. Mehdi'nin “seyyid” yani “peygamber soyundan gelecek bir şahıs” olacağını belirtmiştir. Bu ifadeden, Hz. Mehdi'den bir şahsı manevi olarak bahsedilmediği açıkça anlaşılmaktadır. Bir şahsı manevinin bir başka insanın soyundan gelebilmesi mümkün değildir. Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelebilmesi için Hz. Mehdi'nin ancak bir insan olması gerekmektedir ki Bediüzzaman da sözleriyle bu gerçeği açıkça vurgulamaktadır. 9) … O ZAT, bütün ehl-i imanın (iman edenlerin) manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâmın muavenetiyle (İslam birliğinin yardımlaşmasıyla) ve bütün ülema ve evliyanın (alimlerin ve velilerin) ve bilhassa Âl-i Beyt'in neslinden (özellikle Peygamberimiz (sav)’in neslinden) her asırda kuvvetli ve kesretli (çok sayıda) bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla (peygamber soyundan gelen fedakar kimselerin katılımlarıyla) o vazife-i uzmayı (büyük görevi) yapmağa çalışır. (Emirdağ Lâhikası-1, sf. 266-267) Bediüzzaman bu sözünde de Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak ortaya çıkacağını “o zat” ifadesiyle bir kez daha yinelemiştir. Ayrıca “Hz. Mehdi'nin yerine getireceği büyük görev”den de bahsederek, onun bir şahsı manevi değil, bir insan olarak iş başında olacağını ifade etmiştir. 10) ... Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle O NURANİ ZATLARA zemin izhar ediyoruz (hazırlıyoruz). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34) Bediüzzaman bu sözünde ahir zamanda gelecek bu kutlu şahıslar için “zat” kelimesini kullanmıştır. Kendisinin bu kimselere zemin hazırladığını söyleyerek, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin birer şahsı manevi olmadığını açıkça ifade etmiştir. 11) … Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek (iman edenlerin doğru yoldan sapmalarını engellemek) ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile (araştırma ile) meşguliyeti iktiza ettiğinden (gerektirdiğinden), HAZRET-İ MEHDİ’NİN O VAZİFESİNİ BİZZAT KENDİSİ görmeğe vakit ve hal müsaade edemez... (Emirdağ Lâhikası-1 266-267) Bediüzzaman'ın bu sözünde kullandığı “kendisi” kelimesi de şahıs ifade eden ve Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığını ortaya koyan bir başka delildir. Said Nursi bu sözünde ayrıca Hz. Mehdi'nin bir şahıs olduğunu gösteren başka vurgular da kullanmıştır: 1-Hz. Mehdi'nin yerine getireceği bir görev vardır. Demek ki Hz. Mehdi bir şahıstır. 2- Hz. Mehdi, diğer görevleriyle meşgul olacaktır ve bu görevi bizzat kendisinin yerine getirebilmesi için vakti olmayacaktır. “Meşguliyet ve vakit darlığı” ancak bir insan için söz konusu olabilecek durumlardır. Bir şahsı manevinin meşgul olması ya da vaktinin olmaması söz konusu değildir. 12) ... Elbette o kuvvet-i azîmedeki (büyük kuvvette) bir hamiyet-i âliye (yüce bir gayret) feveran edecek (coşacak) ve HAZRET-İ MEHDİ BAŞINA GEÇİP, TARİK-I HAK (hak yola) VE HAKİKATA SEVK EDECEK. (Mektubat, sf. 473) Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin bir başka görevinin ise insanları hak ve hakikata sevk etmek olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman bu görevini yerine getirirken “Hz. Mehdi'nin bizzat işin başına geçeceğini” hatırlatarak Hz. Mehdi'nin bir şahıs olacağını açıkça ifade etmiştir. 13) ... O GELECEK ZATIN ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor, yanlış olur. ... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9) Bediüzzaman Hz. Mehdi konusundaki bu sözlerinde de yine “o gelecek zat” diyerek Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığını ifade etmiştir. Bediüzzaman “Hz. Mehdi” ve onun “cemaatinin şahsı manevisi”nden iki ayrı kavram olarak bahsetmektedir 14) ... bundan bir asır sonra zulümatı (karanlığı) dağıtacak ZATLAR ise, HAZRET-İ MEHDİ’NİN ŞAKİRDLERİ (talebeleri) olabilir.” (Şualar, sf. 605) -... bir asır sonra zulumatı dağıtacak... -... Hz. Mehdi'nin şakirdleri 1-Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin talebeleri olacağından bahsetmiştir. Hz. Mehdi'nin bir cemaati olabilmesi için bu cemaatin başında Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak bulunması gerektiği çok açıktır. Yoksa bir şahıs olmadan onun cematinin olması da söz konusu değildir. 2-Hz. Mehdi'nin bu cemaati, Bediüzzaman'ın döneminden bir asır sonra oluşacak ve bu cemaatin vesile olmasıyla zulüm ortadan kalkacaktır. Önceki satırlarda da belirttiğimiz gibi, bu talebelerin var olabilmesi de yine ancak Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak var olmasıyla söz konusu olabilecektir. 15) ... o vazifeleri ONUN cem'iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz. (Emirdağ Lâhikası-1, sf. 265) 16) Hazret-i Mehdi'nin cem'iyet-i nuraniyesi... (Mektubat, sf. 473) -... Onun cemiyeti... -... Hz. Mehdi'nin cemiyet-i nuraniyesi... Bediüzzaman yukarıdaki iki sözünde de, Hz. Mehdi'nin talebelerinden oluşan bir cemiyeti olacağını belirtmektedir. Bu cemiyet, Hz. Mehdi'nin bizzat başında olmasından oluşan şahsı manevisidir. “Hz. Mehdi cemiyeti”, Hz. Mehdi'nin de başında bulunacağı, onun tebliğine uyup ona tabi olan insanlardan oluşan bir topluluğu ifade etmektedir. Ancak bu topluluğu oluşturan en önemli özellik, bu şahsı maneviyi oluşturan şahsın yani Hz. Mehdi'nin varlığıdır. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın bu sözünde kullandığı “Hz. Mehdi'nin cemiyeti nuranisi” kavramı da yine Hz. Mehdi'nin bir şahıs olarak geleceğini göstermektedir. Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin görevlerini açıkladığı sözlerinde onun bir şahsı manevi değil, bir şahıs olduğunu açıkça belirtmiştir 17) Hem “BÜYÜK MEHDİ”NİN HALLERİ sabık Mehdilere (önceki Mehdilere) işaret eden rivayetlere mutabık (uygun) çıkmıyor, hadis-i müteşabih (birçok anlama gelebilecek hadis) hükmüne geçer. (Şualar, sf. 582) 18) ... her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat her biri üç vazifelerden birisini bir cihette (açıdan) yapması itibariyle, AHİR ZAMANIN BÜYÜK MEHDİ’Sİ ünvanını almamışlar.” (Emirdağ Lahikası, sf. 260) 19) Bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili (açıklaması) şudur ki: BÜYÜK MEHDİ’NİN ÇOK VAZİFELERİ VAR. Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi... (Şualar, sf. 465) Bediüzzaman bu üç sözünde, Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılmak amacıyla önceki asırlarda da bazı Müslüman şahısların geldiğini, ancak bunların hiçbirinin, ahirzamanda gelecek olan “Büyük Mehdi”nin yapacağı üç önemli görevi yerine getiremediklerini” belirtmiştir. Bediüzzaman'ın bu açıklamalarından Hz. Mehdi'den bir şahıs olarak bahsettiği çok açık olarak anlaşılmaktadır: 1-Bediüzzaman, daha önce gelen Mehdilerin birer şahıs olduklarını anlatıp ardından da Büyük Mehdi'nin onlardan farkını açıklamıştır. Demek ki Büyük Mehdi de bir şahıstır. 2- Önceki kişiler belirtilen görevleri yerine getirememişlerdir. Ama bu görevleri Büyük Mehdi yerine getirecektir. Demek ki Büyük Mehdi de bir şahıs olacaktır. 3- Önceki kişiler, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'yi tarif ederken kullandığı özelliklere uymamaktadırlar. Ama Büyük Mehdi bu özelliklere uyacaktır. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığı fiziksel özellikleriyle, ahlakıyla tarif edilen bir şahıs olduğu yüzyıllardır tüm İslam alimleri tarafından bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla “Bediüzzaman da Peygamberimiz (sav)'in hadislerindeki tariflere uyacağını belirterek Hz. Mehdi'nin bir şahıs olacağını” bu sözüyle bir kez daha hatırlatmıştır. --- Bediüzzaman'ın buraya kadar yer verdiğimiz tüm sözleri, hiçbir şüpheye yer vermeyecek kadar anlaşılır ifadelerle Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin ahir zamanda birer şahıs olarak ortaya çıkacaklarını ortaya koymaktadır. Allah’ın izniyle, Hz. İsa ve Hz. Mehdi, önderlik ettikleri mümin topluluklarının şahsı manevileriyle birlikte ahir zamanda ortaya çıkacak ve tüm dünyaya Kuran ahlakının hakim kılınmasına vesile olacaklardır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Goncduvan
Biliyoruz ki Deccal iki çeşittir. Hz.İsa ve Hz.Mehdi ise bu iki Deccal'i yok edecek kişilerdir. Birisi tüm dünyaya zuhur edecek ve tüm dünyada dinî, ahlakî yapıyı derin tahribata uğratacak olan büyük Deccal... Onun karşısında duracak olan ise Hz.İsa... Diğeri ise İslâm Deccali olan Süfyan... Onun da karşısında duracak olan ise Hz.Mehdi... (Bknz; Beşinci Şua) Biri tüm dünyada, diğeri İslâm ülkeleri/toprakları nezdinde İslâmın bayraktarlığını yapan ve İslâmın başı yani Hilafet sahibi konumunda olan bir devlette baş gösterecek. Dolayısı ile Hilafet sahibi devletin sona ermesi, diğer tüm İslâm devletlerini/topraklarını başsız ve sahipsiz bırakacak. Eskiden, savaşların, diplomatik ilişkilerin, zaferlerin, yağmaların kısacası artı ve eksi hangi kutup var ise bunların doğal sonucu olarak bir ya da birkaç kahramanın ismi anılagelirdi. Örneğin, Osman Gazi'nin Osmanlı Beyliğini kurması; Fatih'in muhteşem zekası ile İstanbul'un fethedilmesi; Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs zaferleri gibi... Böyle birçok kahramanın ismi dillerimize pelesenk olmuştur. Diğer taraftan büyük tahribatlar yapan Moğol hükümdarı Cengiz Han gibi; Homeros'un destanında yer alan, filmi dahi çekilen Achileus gibi; Kartacalı Hannibal gibi; Spartacus gibi dünya literatürlerinde yer almış bir çok kahraman ya da kahraman olarak gösterilen kişiler, yaptıkları işler neticesinde, kurtarıcı ya da büyük gaddar, büyük zalim olarak anılagelmişlerdir. Sonuçta yapılan eylem, bir tek kişinin önderliğinde neticelendiğinden, o kişi, kahraman olarak gösterilmiştir. Fakat, teknoloji, lojistik, askeri ve diplomatik vs. sahaların en üst düzeyde olduğu günümüzün şartları içerisinde, artı ya da eksi kutup, hangisi olursa olsun, eline kılıç alıp, cemaatini, topluluğunu galeyana getirip, kaybedilmekte olan savaşı adeta karizmatik kişiliği ve kahramanlığı ile kurtaracak bir kahraman adayının çıkması, çıksa da var olmaya devam etmesi neredeyse imkansızdır. Günümüzde mümkün müdür ki bir silahlı çete reisinin , adamlarıyla beraber, işgalci ya da zalim bir devlete savaş açması? Zira geçmişte bu gibi vakalar oluyor ve kahramanvarî zatlar dahi çıkıyordu. Büyük Deccal olsun, Süfyan olsun ve hatta Mehdi olsun, günümüz şartları içerisinde, fert olarak zuhur etseler de tek başlarına değil, kendi şahsi önderliklerinde bir camaate, bir topluluğa ve fikir babası olacak bir akıma ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde, Üstad Hazretlerinin buyurduğu gibi; "Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir... Şualar ( 581 )" düsturunca yokolup gider. İşte şu son yüzyılda, dünyadaki dinî ve ahlakî yapının çökmesinin ana kaynağı olan Marxizm, Kominizm, Ateizm, Darwinizm gibi tek bir fert kökenli olsa da virüs gibi bir anda dünyaya yayılan fikirler, akımlar, ideolojilerin hepsinin ortak adına, günümüz gözü ile bakarsak, rahatlıkla Büyük Deccal diyebiliriz. Yani Büyük Deccal, "şudur" diyemesek de bir ferttir. Diri ya da ölü olsa da onun bıraktığı ve dünyaya musallat ettiği fikir ve ideoloji devam ettiğinden, dolayısı ile Deccaliği de devam etmektedir. Aynı durum, İslâm Deccal'i olan, Süfyan'da da ve onu yok edecek Büyük Mehdi'de de böyledir. Büyük Mehdi'den kasıt ise asıl-beklenen Mehdi'dir. Büyük Mehdi'nin siyaset, diyanet ve saltanatın ıslahı olmak üzre üç ana görevi vardır ve bu üç görevi bizatihi kendi görecektir. Geçmiş tarihlerde Mehdivarî bir çok insan gelmiştir. Beklenen Büyük Mehdi'nin, ahirzamanda gelecek olması fikrine binaen, Peygamber Efendimiz'den (sav) sonraki her devrin ahirzaman olması münasebeti ile o tarihlerde büyük icraatler yapan ve Büyük Mehdi olduğu düşünülen Mehdi-i Abbasi Hz., Ömer bin Abdülaziz Hz. ve Abdülkadir Geylani Hz. gibi birçok zat gelmiştir. Fakat bunlar, bu üç ana görevden, üçünü de birarada yerine getiremediklerinden dolayı, Mehdivarî şahıs ya da Küçük Mehdi olarak anılmışlardır. Örn. Abdülkadir Geylani Hz. diyanet alanında öyle icraatler yapmıştır ki, Büyük Mehdi sanılmıştır. Fakat saltanat ve siyasete ilişmediğinden, Mehdivarî şahıs olduğu anlaşılmıştır. Beşinci Şuada, Üstad Hazretleri, Süfyan'ın tanımını ve icraatlarını birebir ölçülerince vermiştir. Bu tanımdan ve sözü edilen icraatlerden, Süfyan'ın kim olduğunu anladığımız takdirde zaten Büyük Mehdi'nin de kim olduğunu anlamış oluruz. O halde kabataslak olarak diyebiliriz ki, ortada madem bir Süfyan var ve Süfyanî fikirleri, akımı, ideolojisi, kendisi ölü ya da diri olsa da devam ediyor. Öyle de bu Süfyan'ın yani İslâm Deccalinin karşısında, onu yok edecek bir Büyük Mehdi olması gerekiyor. Hem de bu Büyük Mehdi ölü ya da diri olsa da yukarıda Süfyan ve Deccal örneğinde verdiğimiz gibi Mehdiyyeti; cemaati, fikri ve eserleri ile devam etsin. Ampulü icat eden kişi mi yoksa dağıtımını üstlenen kişi mi daha önemlidir? İstanbulu fethetti diye önce ve her zaman Sultan Mehmed Hz. ni, sonra da askerlerini anmıyor muyuz? Elbetteki Büyük Mehdi olan Üstadımız Hazretleri çığırı açan kişi olarak anılagelecek ve yapılan bütün icraatler, onun ismi altında çerçevelenecektir. Üstad Hazretleri sağlığında "iman esaslarını" açıklayarak, Diyanet alanında görevini yerine getirmiştir fakat yine tekrar edersek, Mehdiyyeti; fikirleri, cemaati ve eserleri ile devam ettiğinden, diğer görevler de tamamlanacaktır. Sabır göstermesi ve meyveleri toplaması da bizden inşallah. Üstad Hazretleri "Ben Mehdi'yim" dememiştir, zaten Mehdi olan Mehdiyyetini söylemez. Ben Mehdi'yim diye ortalıkta dolaşan varsa yalancıdır. Velilikte de bu hakikat geçerlidir. Hiçbir veli, ben veliyim, Allah Dostuyum demez. Derse, biliniz ki o yalancıdır. Kaldı ki Üstad Hazretleri, mücedditliği dahi Risale-i Nur'lara atfetmiştir. Elbetteki Mehdivarî şahıslar gelmeye devam edecektir. Zira bu Mehdivarî şahıslar da, Risale-i Nur yolundan gidip, çığır açan Üstadımızın şahs-i manevisi olarak diğer görevleri de tamamlayacaklardır. Bu yüzden ki Üstad Hazretleri "Bizlerde kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz.." diye buyurmuştur. Allah'a emanet olunuz...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhammedyahya
EMİRDAĞ LAHİKASI'NDA MEHDİ'DEN ÖNCE BİRİNCİ VAZİFEYİ YANİ İMAN VAZİFESİNİ BİR TAİFE BİR CİHETTE GÖRECEK ŞEKLİNDE İFADE EDİYOR. Bunun sebebi olarak da aynı yerde şu izahı yapıyor Üstadımız: Birinci vazifeyi yapmak hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdinin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Burdan da ayrıca şu anlaşılıyor ki Hz. Mehdi AS, Hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı ile vazifedar olacak. İnşaallah. " Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin şahs-ı manevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak: Birincisi : Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdinin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevi ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirtlerdir. Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar. EMİRDAĞ LAHİKASI
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhammedyahya
Mehdi'nin Şahs-ı manevisinin olması Mehdi'nin kendisinin olmamasına sebeb olmaz. Nasıl Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevisi var ve o şahs-ı manevi'nin mümesili imamı Üstadımızdır. Üstadımızın olması Risale-i nur'un Şas-ı manevisi olamsına engel olmaz. Nasıl Devlet bir şahs-ı manevidir. Cumhurbaşkanı da onun temsilcisi mümessilidir. Başıdır. "Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz." Yani Mehdi AS kendisi Şahs-ı manevisi ile beraber cemiyeti ve seyyidler cemeatinin ordusunun Kumandanı olarak vazife yapacaktır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhammedyahya
HZ. MEHDİ VE ŞAKİRTLERİ GELDİĞİNDE ÜSTADIMIZ HAYATTA OLMAYACAKTIR. RİSALE-İ NUR DAİRESİNİ GENİŞLETECEKLER VE SÜMBÜL VERECEKLERDİR. İNŞAALLAH. "Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirtleri (talebeleri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138- Kastamonu Lahikası, 72)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhammedyahya
RİSALE-İ NUR BÜYÜK MEHDİYİ TARİF EDİYOR: "Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması itibariyle, ahir zamanın Büyük Mehdi ünvanını alamamışlar." (Emirdağ Lahikası, 260)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhammedyahya
"Bu zamanda öyle fevkalade hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum." KASTAMONU LAHİKASI
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
harika
nurlarda iki deccalden bahsediyor biri büyük deccal ki komünizm diğeri de islam deccalı.evet risale i nur küfrün belkemiğini kırdı artık doğrulamıyor,üstad hazretleri de islam deccali ile görüştü.peki buradan mantıksal olarak şu çıkmıyor mu deccale mukabele edecek zat elbette ki MEHDİ olacak her iki şıkta yani gerek zatı itibarıyla gerek şahsı manevi olarak ..bu üstad hazretleri ve risale inurun şahsı manevisini ikisini birden işaret ediyor........
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Nurun fedaisi
Müceddid-i Azam Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinin bazı görüşlerini yazmak istiyorum. "Bir mücahid-i ekber, hem bir Mehdi-i Azam, hem bir müceddid-i Ekmel ve hem bir ferd-i ferid olan merhum Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin 'Mematım hayatımdan ziyâde İslam'a hizmet edecektir ' haberi aynen tahakkuk etmiştir. (Tahirî Mutlu,Mustafa Sungur, Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayram) " Kardeşim Sungur! 1400 senedir ehl-i imânın beklediği zât gelmiştir. " (Ahmed Hüsrev Altınbaşak) " Risale-i Nur Mehdilik makamının en yüksek derecesinden yazdırılmıştır. "(Hüsrev Altınbaşak) " Bu nurdur.. Kur'ân'ın nurudur.. Mehdiyet mânâsı budur.." (Mustafa Sungur) "Hem bütün günlerde Mehdi-i A'zam Hem molla Said-i Nursî Hem Bediüzzaman el-Kürdî " ( Ahmed Hüsrev Altınbaşak ) "Üstad :' Kardeşim! Ben şeyh değilim. İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazali gibi bir imamım'dedi. (Hulûsi Yahyagil) "Üstadımızın hizmetine başladığım ilk günler idi. Bana bir gün şöyle gayet ciddi bir şey söyledi : "Benim hizmetimde kalman için eğer ' Benim Üstadım velîdir, Mehdîdir, dahidir vs. ' Niyetiyle yapacak isen istemiyorum. Lüzumu da yoktur. Amma eğer, ' Benim Üstadım gariptir, ihtiyardır, hastadır, kimsesizdir, ona sırf Allah rızası için yardım edeceğim ' niyetiyle yapacak isen, kabul edebilirim. " dedi. (Zübeyir Gündüzalp) İşte Mehdi-i Ahirzaman olan Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri'nin Muazzez ve Mualla talebelerinin ittifak ettikleri bir mes'elede bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki böyle kizbe tenezzül etmeyecek zâtlara inanmıyoruz? "Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini haklı olarak bir nevi MEHDİ telakki ediyorlar. "BEDÎÜZZAMAN SAÎD NURSÎ ( Emirdağ Lâhikası - 1 ) Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Ağabey'in dediği gibi; " BEN BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ'NİN ÂHİRZAMANDA BEKLENEN HAZRET-İ MEHDÎ OLDUĞUNA İKİ KERE İKİ DÖRT DERECEDE ÎMÂN EDEN İNSANLARDAN BİRİYİM. " İstifade etmeniz dileğiyle...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
SukrusukruMuhammet

Hocam size bir şey sormak istiyorum, bediüzzaman mehdi olabilir veya olmayabilir onu Allah bilir... kişi sevgisinden dolayı üstadını mehdi olarak görebilir, ki tarih boyuda görenler olmuştur...
Ama üstad ben zaten mehdiyim demiyor( olamaz demiyorum, sadece kendisi söylemiyor)
Şimdi zaten insanlar risalelere ön yargılarla yaklaşıyorlar, bir Risale dostu kardeşimizde, bu önyargılı arkadaşa risale-i Nur'u anlatacağı yere "Bediüzzaman ahir zaman mehdi'sidir diyor" sonra ne oluyor Aa bu da üstadını Mehdi olarak görenlerden, Mehdi, Mehdi diye gezenlerden diyor ve risale-i Nur'u okumuyor Yani bu olay Sizce de risale-i Nur hizmetine zarar vermiyor mu?

Ya velev ki Bediüzzaman Mehdi olsun, Biz zaten risale-i nurlarla Meşgul değil miyiz biz zaten risale-i Nurları okuyoruz ne kaybederiz ki.... Üstad diyor Ya"Mehdi geldiğinde seni vazife başında bulsun" Biz vazifemizi yapalım Mehdi olabilir,olamaz Bediüzzaman mehdidir veya değildir Bu gibi olaylar sizce de risale-i Nur hizmetine zarar vermiyor mu?

Cevaben size soruyorum, sizin fikriniz nedir, sizce öyle mi?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...