"Cevaben Kur'an'ın nuruyla dedim ki: ... فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ düsturundan titrer." Bu paragrafta geçen, ayet-i kerimenin tefsirini yapar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Cevaben Kur'anın nuruyla dedim ki:
"Evvela, dindar bir adam din muhabbeti için 'Hak böyledir. Hakikat budur. Allah'ın emri böyledir.' der. Yoksa, Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecavüz edip, Allah'ın taklidini yapıp, onun yerinde konuşmaz. فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ ["Allah hakkında yalan söyleyenden daha zâlim kim vardır! ..." (Zümer, 39/32).] düsturundan titrer." (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Birinci Mebhas.)
Ayette geçen "yalan"dan murat, Allah’a ortak koşmak ve evlat isnad etmektir. Allah hakkında, bu ve benzeri yalanları ortaya atan ve bunlara inananlardan daha zalim kimse yoktur.
İşte o zalimler, kendilerine hak tebliğ edildiğinde, Allah Resulünü (asm) yalanlamışlar ve gelen ayetleri de inkâr etmişlerdir. Böylece hak ve hakikate karşı işledikleri zulmün neticesi olarak kendilerine de zulmetmişler, Allah’ın ahsen-i takvimde yaratıp arza halife kıldığı insanlık mahiyetini en aşağı bir derekeye düşürmüşlerdir.
"En kıymettar aletleri en kıymetsiz yerlerde sarf edip nefsine zülmettin." (Sözler, Altıncı Söz)
Allah’a Kur’an'ın bildirdiği ve Hz. Peygamber (asm)'in ders verdiği gibi, iman eden ve salih amel işleyen müminlerin yeri cennet olduğuna göre, böyle zalim kâfirlerin yeri de cehennemdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Dindar bir adam din muhabbeti için 'Hak böyledir. Hakikat budur. Allah'ın emri böyledir.' der. Yoksa, Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecavüz edip, Allah'ın taklidini yapıp, onun yerinde konuşmaz." Halbuki bazen karşılaşıyoruz. Bazı hocalarımız Allah diyor ki deyip kendi cümleleriyle hakikatı ifade edip nasihat ediyorlar. Bu durumu nasıl karşılamalıyız
“Allah’ı kendi keyfine göre konuşturmak” Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkıp dini metinleri kendi hevesine göre yorumlamak anlamına geliyor.
Bidat ehli mezheplerin ve hocaların ayetleri sünnete aykırı bir şekilde bozuk ve yanlış tevil etmeleri bunun somut örnekleridir.
“(Peygamber) kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. O (size okuduğu), kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir.” Necm, 3-4
Ayette de ifade edildiği gibi Peygamber dahi kendi kişisel hevesine göre konuşamaz Allah’ın doğruları ve hakikatleri ne ise ona tabidir ve onları olduğu gibi aktarır.
“Kim bilgisi olmadığı halde Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Tirmizî, bu hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtmiştir- Tirmizî, tefsir, 1).
“Kim bilerek bana yalandan bir söz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın. Kim de bilgisi olmadığı halde kendi görüşüne / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” (a.g.e., Bu hadis hasendir.)
“Kim de (bilgisi olmadığı halde) kendi görüşüne / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, o konuda isabet etse bile hata etmiş olur.” (Ebu Davud, İlim, 5; Tirmizî,).
Konuyla ilgili ilmi bir delili olmadığı, alimlerin o konudaki yorumlarından habersiz olduğu halde, sırf aklında olanlara dayanarak Kur’an’ı tefsir eden kimse isabet etmiş olsa bile hata etmiş olur, yani tefsir metodunda hata etmiş olur. Yoksa bilgisi olan kimselerin Kur’an’dan farklı manalar çıkarmalarının yanlış bir tarafı yoktur.
İmam ve hocaların ayet ve hadisin manasını doğru bir şekilde kendi üslubu ile ifade etmelerinde bir mahzur yoktur. Buna tefsir ilminde hadis-i bilmana denmektedir.
Hadislerin rivayet keyfiyeti konusunda iki tür rivayet şekli bulunmaktadır. Biri, hadislerin kelimesi kelimesine (lafzen) rivayeti; diğeri de mana ile rivayetidir. Hadislerin lafzen rivayeti esas ise de; gerek sahabe ve gerekse daha sonraki hadis ravilerinin bir çoğu, hadisleri mana ile rivayet etmişlerdir.
Hasan el-Basrî'ye; "Dün rivayet ettiğin hadisin lafızlarını bu gün değiştiriyorsun." diye itiraz edilince, "Manada isabet etmişsem bunda bir beis yoktur." cevabını vermiştir (Hatib el-Bağdadî, el-Kifaye fi İlmi'r-Rivâye, Medine t.y., s. 207).
"Haramı helal, helali haram kılmadıkça, manada isabet ettiğiniz takdirde, mana ile rivâyet etmenizde bir sakınca yoktur." (Hatîb el-Bağdadî, el-Kifâye fi İlmi'r-Rivâye, Medine t.y., s. 199-200).