Dindar insanlar, bilhassa Nur Talebeleri siyasete girip hizmet etmemeli mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu konuda yeteri kadar malumat, eserlerde mevcuttur. Asıl mesele bu bilgileri doğru anlamaktır. İslam mukadderatıyla alakalı en mühim siyasî meseleleri dahi; Üstad'ın takip etmemesini nasıl izah edebiliriz?

Siyasetle alâkadar olmakla siyasetle oyalanıp avunmayı birbirine karıştırmamak lazım. Durmadan medyayı takip etmek, sağa sola hiddetlenmek, kendimizi rahatlatmak için, galiz tabirler kullanmak ve böylece asıl vazifemizi terk etmek hassasiyet ise; bunun zarardan başka hiç bir faidesi yoktur.

Siyaset yapmak isteyen varsa kaideleri belli, ama eğer şu işi yapmak istiyorum diyorsak, vazifemizi yapmak daha doğru bir davranştır. Bilfiil siyasetin dışında olanların siyasetle alâkası, seçimlerde, isabetli bir şekilde oyunu kullanmaktır.

Üstadın şu ifadelerine kulak verelim:

"Küre-i arzı herc-ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?" dediler.

"Cevaben dedim ki: Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede, her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir."

"Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir. Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür."(1)

Siyasete girmek isteyenlerin veya girenlerin ölçüsü ve gayesi; “Aşk-ı İslamiyet” ve “hamiyet-i diniye” olmalıdır. Makam, mevki ve şahsî menfaat gözetmeden, sırf Allah için çalışmaktır. Üstad’ın ifadesiyle, o da “hüsn-ü tesir iledir. O dahi hasbîlikledir. Bu da garasızlık, o da ivasızlık, o da şahsî menfaatleri terk iledir.”

Üstad Hazretleri’ne; “Dinsizlik meydan alıyor, din adına ortaya çıkmak lâzım?..” diye sorduklarında şöyle cevap vermiştir:

"Evet Lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharrik, aşk-ı İslamiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki mâfuvdur. İkincisi isabet de etse mes’uldur.

Denildi:

– Nasıl anlarız?

Dedim:

– Kim fâsık siyasetdaşını, mütedeyyin muhâlifine, sû-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir." (Sünuhat)

Siyasetin icabı olarak kendi partisindeki fasık bir insanı, kendi partisinden olmayan salih bir muhalifine tereddüt etmeden tercih edenlerin zulüm edecekleri muhakkaktır.

Hem dini, kendi partisine daha ziyade has göstermekle dinî sıfatının mükemmelliğini siyasî bir tercih ve üstünlük vasfı olarak umuma duyurmağa ve yaymaya çalışacaktır. Böyle bir partinin dinî sıfatı herkes tarafından bilindikten sonra, siyasî icraatında yaptığı hatalar, aldığı isabetsiz kararlar, verdiği dengesiz beyanatlar, politik zaaflarından ve hatalarından dolayı, o partinin zatında, İslâmiyet’e ve dindarlara hücum edilecektir. Din düşmanları hatalarından dolayı dine tecavüz etmeğe, dini mahkûm etmeğe ve ithamlarla din adamlarının itibarlarının kırılmasına çalışacaklardır.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Emirdağ Lahikası-I, (103. Mektup)

(1) bk. Şualar, On Birinci Şua Dördüncü Mesele.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 22.290
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

meşveret
Kahraman Burhan ın Serbest Fırkasının reisine verdiği cevap güzeldir. Evet, Nurcular, siyasetlerle alakaları olmaz. Yalnız İmân hakikatleriyle bütün hayatları bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya alet edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnşaallah, bir sebep çıkar Haşiye o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat çok dikkat ve ihtiyat lazımdır. Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi ve dahil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinat olur. Fakat siyaset hesabına değil, belki Nur ların intişarı ve maslahatı hesabına, bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir. Hususan, mübarek Isparta nın şimdiye kadar Nurlar medresesi olması ve muarızların dahi ona çok ilişmemesi noktasında, dahilde tarafgirane vaziyet almamak, muterizlerin nedametine ve hakikate dönmelerine bir vesile olabilir. Siz daha iyi bilirsiniz. HİZMET ADINA DEĞİL KENDİ ADINA OLMAK ŞARTIYLA ÜSTADIN CEVAZI VAR
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
k.toprak

Kafamdaki hassas şüpheler bu cevapla eridi hatta bitti Ama Nur talebelerinin ahlaki siyaset adına milletvekili olmaları ülke için bir kazanım olacaktır Allah gelişmeleri hakkımızda hayreylesin herşey için teşekkürler Allah hizmetlerinizi makbul ve daim eylesin hayırlı akşamlar

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...