Diş dolgusu, kaplaması, implant hakkında Üstad bir açıklamada bulunmuş mu?
Değerli Kardeşimiz;
İmplantlar, diş kökü şeklinde titanyumdan hazırlanmış, çene kemiğine küçük bir operasyon ile yerleştirilen sun’î diş kökleridir. Titanyum doku dostu bir malzemedir.
Kemik ile hususi bir irtibat teşkil ederek yerleştirildiği yere, hücre olarak tutunur. Bu tutunma tamamlandığında -iki ila altı ay- üst yapı dediğimiz protezi hazırlama işine geçilir.
Günümüzde implantlar tartışmasız olarak fıtrî dişe en iyi alternatiftir. Yani eski tedavilerde bir dişi yapmak için yanındaki dişi de feda etmek gerekiyordu (kaplama denilen tedavi), implantta ise, çeneye vidalanarak bir diş kaybında yine bir diş yapılıyor,.
Dindar ve mütehassıs bir diş hekimi tıbbî olarak dolgu veya implant tedavi yöntemini lüzumlu görüyorsa, bunu yaptırmak caiz olur. Ama sadece estetik ve iyi bir görünüm kaygısı ile yapılıyorsa, bu caiz olmaz. Zira Hanefi mezhebine göre ağız içini yıkamak farzdır. Süs için farzı terk etmek mümkün olmayacağı için caiz olmaz.
Üstad Hazretleri bu meseleyi şu şekilde izah ediyor:
"(Dişlerin kaplanması hakkındaki suale cevaptır)"
"1932 tarihli sualinize şimdilik etrafıyla cevap veremiyorum. Fakat bu meseleyle münasebettar bir-iki mesele-i şeriatı icmalen yazıyorum. Şöyle ki:"
"Abdest vaktinde ağzı yıkamak farz değil, sünnettir. Fakat gusül hengâmında ağzını yıkamak farzdır. Az birşey de yıkanmadık kalsa olmaz, zarardır. Onun için dişleri kaplama lehinde ulemâlar fetva vermeye cesaret edemiyorlar."
"İmam-ı Âzam ile İmam-ı Muhammed (radıyallahü anhümâ) gümüş ve altından dişlerin yapılmasına fetvaları, sabit kaplama hakkında olmamak gerektir. Halbuki bu diş meselesi umûmü’l-belvâ suretinde o derece intişarı var ki, ref’i kabil değil. Ümmeti bu belvâ-yı azîmeden kurtarmak çaresini düşündüm; birden kalbime bu nokta geldi. Haddim ve hakkım değil ki, ehl-i içtihadın vazifesine karışayım. Fakat bu umûmü’l-belvâ zaruretine karşı, fetvalara taraftar olmadığım halde diyorum ki:"
"Eğer mütedeyyin bir hekîm-i hâzıkın gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahirîsinden çıkar, bâtın hükmüne geçer. Gusül de yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet, cerihaların üstündeki sargıların zarar için kaldırılmadığından ceriha yerine yıkanması, şer’an o yaranın gasli yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi dişin yıkanması yerine geçer, guslü iptal etmez. وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ Madem ihtiyaca binaen bu ruhsat oluyor. Elbette yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak veya doldurmak bu ruhsattan istifade edemez. Çünkü, hattâ zaruret derecesine geldikten sonra, böyle umûmü’l-belvâda, eğer bilerek, su-i ihtiyarıyla olsa, o zaruret ibâhaya sebebiyet vermez. Eğer bilmeyerek olmuşsa, zaruret için elbette cevaz var."(1)
(1) bk. Barla Lâhikası, (221. Mektup)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
özür dileyerek yeterli ve tatmin edici bir cevap olmadığını belirtmek isterim.Zira kaplamada o hükmün olduğunu düşünüyordum.Çünkü kaplanan sağ diş ile yaplan köprü sağlam bir dişi hem feda etme olayı,hem gene sağlam dişin üzerini kaplamaktan olan abdest suyunun geçmemesi mevzuundan hasıl olan mahsuriyet.Lakin implant için neden böyle bir durum olsun ki.Estetik olarak zaten mevzu değil. çok rica ederek sorumun bu yönü ile ve barla lahikasında geçen umum ül belva ifadesi ile beraber açıklanmasını istirham edr saygılar sunarım..
Biz genel bir değerlendirme yaptığımız için cevap eksik olmuş ikaz da hakkınız var. İmplant tedavisi ile diş kaplama iki farklı husustur. İmplant tedavisinde ağızın her hangi bir yerine bir kaplama ya da suyun geçmesini engelleyecek bir durum söz konusu olmadığı için her hangi bir sakıncası yoktur. Tedavisi caizdir.
Umumi belva insanların genelinde görünen ve yaygın olan bir sorun demektir. Üstad'ın umumi belva tabiri dişe kaplama ve dolgu yapılmasına dairdir, implant ile bir ilgisi yoktur. İmlant vidanın diş köküne çakılması şeklinde olduğu için, ağızın yüzey kısmını engeller bir mahiyeti yoktur. Vucüdun iç kısmına giren vida dış yüzünü engellemez. Gusülde farz olan ağız sathının ıslanmasıdır, yoksa sathın içine suyun girmesi söz konusu değildir. Böyle olunca implant tedavisinin dini açıdan bir sakıncası da kalmıyor.
Bir diş hekimi olarak mevzuyla alakalı bir-iki hususu yazmak istedim: Birincisi; Üstadımız özellikle fıkhî meselelere girmemiştir. Risalelerde ibadetlerin şekliyle alakalı fetva da pek vermemiştir. Fakat bu diş meselesinde ümmeti, bu belva-yı azimeden kurtarmak için.. meseleye müdahele edip bir fetva vermiş olması harika bir durumdur. Çünkü halen bazı ehl-i takva zatlar, bu meseledeki eski yasaklayıcı fetvaları öne sürerek, ufacık bir diş çürügünde bile dolgu veya kaplamadan kaçınıp dişlerinin çekilmesini istemekteler. İkincisi: Cevapta da belirttiğiniz gibi implant denilen işlem, çene kemiğinin içine monte edildiğinden agız sathını su geçirmeyecek şekilde kapatmamaktadır. Ayagımız kırıldıgında kemiğe konulan platin mesabesindedir. Ve haliyle gusle mani olmaz Üçüncüsü: Soru ve cevapta yapılan bir galat-ı meşhuru tashih etmek isterim. Diş noksanlığında yapılan köprü işleminde, bitişik dişlerin traşlanarak küçültülmesi dişin feda edilmesi & demek değildir. Usulüne uygun olarak yapılan bir kaplama tam tersine dişin ömrünü uzatmaktadır. Hatta çoğu kez bu işlem yapılmazsa, noksan dişlerin yanlarındaki dişler bir süre sonra sallanıp kaybedilir. Yani parmak kesilmezse el kesilir, şerr-i kesir olur.. Mütedeyyin ve vicdanlı bir hekim tarafından köprü yapması teklif edilirse, bu zaruret manası ifade eder ve gusle mani olmaz. Barla lahikası sayfa 277 deki mektupta da belirtildiği gibi, yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak elbette bu ruhsattan istifade edemez. Dördüncüsü: Benzer durum kanal tedavisi ve dolgu için de geçerli olsa gerektir. Çürük küçük ve henüz ağrısız da olsa, ilerde dişin iltihaplanmasına ve çekimine sebep olacağından zamanında tedavi edilmesi zaruret sayılır. Çünkü bazı kardeşlerimiz, zarureti sadece aşırı ağrılı durumlar olarak düşünüp ağız sihhatini yitiriyorlar.