"Dost", "kardeş", "talebe" tasnifinden hangisine girdiğimizi nasıl anlarız?
Değerli Kardeşimiz;
"Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen Sözlere ve envâr-ı Kur’âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun ve haksızlığa ve bid’alara ve dalalete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın."
"Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını eda etmek, yedi kebairi işlememektir."
"Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin." (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas.)
Üstad Hazretleri; dost, kardeş ve talebeliğin hususiyetlerini sıralamış. Burada göze çarpan en ehemmiyetli husus; dost ve kardeş olma şartlarının zaten İslam’ın emir ve yasakları olmasıdır. Üstad buna ilave olarak, bizden sadece Risale-i Nur'u kendi malımız ve te’lifimiz gibi telakki edip, neşri için gayret etmemizi istemiştir.
Elbette talebeliğin de çekirdekten ağaca kadar dereceleri ve mertebeleri vardır. Biz belki ağaç gibi olmaya güç yetiremeyiz; ama çekirdek gibi bir dereceye de pekâlâ ulaşabiliriz. Bu yüzden keskin bir hat çizip, “talebelik budur, gerisi talebe olamaz” demek yanlış olur. Ama talebeliğin şartlarına uymak gerekir. Ondan sonrası insanın gayret ve azmine bakar.
Haslar, rükünler gibi ifadeler ve makamlar, talebeliğin çekirdekten ağaca kadar olan mertebeleridir. Bazen olur ki iman ve hizmette çok kâmil bir insan, istişare ve sair işlerde geri olabilir ya da müşavere edilemeyecek bir mahiyette olur.
İşte her yönü ile kâmil olan Nur talebelerine, Üstad Hazretleri bazı vasıflarla methedip, hususi olarak iltifat etmiş, bunlara haslar ve rükünler demiştir. Yoksa hasların ve rükünlerin dışında olanlar da Nur dairesinin içindedir ve talebedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü