"Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanın mahiyetinde gerek şer gerekse hayır tüm tohumlar, istidatlar yerleştirilmiştir. İnsan nefis itibariyle daima şerre meyilli olduğundan; hayrı ve iyilikleri insana yaptırtan Cenab-ı Hak’tır. Kemalat denilince Rabbimiz hatıra gelmeli, zira her hayır ve her güzellik ona mahsustur ve onun elindedir. İnsanların mahiyetinde acz, fakr, za'f ve kusur derc edilmiştir. Dolayısıyla bu gibi eksik sıfatlar, insanın mahiyetinde mevcuttur. Fakat insanlar, gaflet eseri olarak birbirlerinde kemalat arar ve birbirlerine karşı yanlış hisler taşımaya çalışırlar.

İşte Üstad Hazretleri de bu gibi yanlış hisleri bertaraf etmek için, böyle ifadeleri muhtelif yerlerde kullanıyor.

Üstad Hazretleri, "Ben kendimi beğenmiyorum." derken, Cenab-ı Hakk'a karşı olan makamda bunu dile getirmektedir. İyiliklerin de yine tamamen ondan geldiğini derk etmenin gerektiğini ifade etmektedir. Bu meyanda "Kendimde görülen iyilikleri benden bilmek hatadır. Asıl o iyiliklerin sahibi Halık-ı kâinattır." demek istemektedir.

Güneş'ten ışık alarak parlayan bir ayna düşünelim. Bu aynaya düşen vazife fahr değil, şükürdür. Yani çevresindeki ışıktan mahrum varlıklara, “Bakın ben ne kadar parlağım!” diyerek övünmek, kendini methetmek değil, ışıktan mahrum varlıklara bakıp kendindeki aydınlık için Güneş'e minnettar olmaktır. Başkalarının da onun bu ışığından sürekli söz etmelerini beklemesi, bu sahada şöhret sahibi olmayı istemesi de ona yakışmaz. Zira o ışık, onun kendi malı ve hüneri değildir. Ona düşen vazife tevazudur. Yani “Bu parlaklık benim değil, benim kendi kabiliyetimden gelmiyor, o bana güneşin bir ihsanıdır.” deyip tevazu göstermek, ışığıyla büyüklenme yoluna girmemektir.

Üstad Hazretleri kendisinde görünen bütün güzellik ve kemallerin Allah’ın ihsanı olduğunu çok iyi bildiğinden, bu ifadeleri kullanıyor:

"Sözler'deki hakaik ve kemalat, benim değil Kur'an’ındır ve Kur'andan tereşşuh etmiştir. Hatta Onuncu Söz, yüzer ayat-ı Kur'aniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair Risaleler dahi umumen öyledir..."

"Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim." (Mektubat, 28. Mektup, Yedinci Risale)

Vazife noktasında kaleme aldığı ve umumun istifadesine sunduğu Nur Külliyatı'nda, büyük bir mürşid, eşsiz bir mütefekkir olma vasıfları hemen nazara çarpmakla birlikte, nefis terbiyesiyle alakalı konularda kendisini “herkesten ziyade nasihate muhtaç” görür. Bu sadece bir tevazu değildir. Üstad Hazretleri dile getirdiği bu manaları iç âleminde tekemmül ettirerek nefsini terakki yolculuğunda ilerletirken, bunları kaleme almakla da okuyucularına ehemmiyetli bir ders vermektedir. Yani, bunları düşünürken kendi nefsini, yazarken kendi nefsiyle birlikte diğer nefisleri de muhatap almıştır. Eğer, bu manaları sadece kendi nefsine ders verseydi, yazmasına gerek kalmazdı.

Üstad Hazretleri sebeplere takılmayıp, onların arkasındakini görebilecek bir gözlük takmamızı istemektedir. Bu cihetle, yani Üstad'ımızı Kur'an'ın elmas ve pırlanta değerindeki hakikatlerinin bir ilancısı, bir dellalı olarak görmek gerektir. Bizler Üstad'ımızı bu nokta-yı nazardan seversek hiçbir mahzuru yoktur.

Ayrıca insanın iki yönü vardır:

1. Kulluk ve Allah'a yakınlık hâli.
2. Zatî ve benlik yönü.

İnsanın bu iki yönünü de incelediğimizde, yine insanın beğenilecek bir tarafı olamaz. Çünkü insanın Allah'a ibadet edecek bir şekilde terbiye edilmesi, Allah'ın bir lütfudur. Burada ibadet ve kulluk yapacak insanı tebrik etmek değil, böyle bir nimeti ihsan ettiği için Allah’a şükretmek gerekir.

İnsanın müstakil ve enaniyet yönüne bakıldığında ise, yine insanı Allah'tan uzaklaştıracak bu gibi hallerden dolayı, kendisini beğenmesi elbette beklenemez.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 12.517
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

mevlutvakur
Burada "ben"i beğenenleri de beğenmiyorum demek insanda "ben" anlamına gelen "ene"yi beğenenler kasdedilmiştir.İki vechi olan "ene"nin bir vechini felsefe tutmuş , ona mânây-ı ismî ile bakmış ve ona göre değer vermiştir.Dolayısıyla Üstad'ın kendini beğenmemesi kemalâttan iken "ben"i(ene) beğenenleri beğenmemesi ene'ye manay-ı ismî ile bakmamasındandır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...