Dünyanın, balık ve öküz üzerinde olduğu ile ilgili ifadelerin hadis olup olmadığı hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır.
"Saniyen: Hadis olsa da zaaf-ı ittisal için yalnız zannı ifade eden âhâddendir. Akideye dahil olmaz. Zira yakîn şarttır."(1)
"Elcevap: İbni Abbas (r.a.) gibi zatlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan sormuşlar: 'Dünya ne üstündedir?' Ferman etmiş: Dünya, öküz ve balığın üzerindedir. Bir rivayette, bir defa ale's-sevr demiş, diğer defada ale'l-hût demiştir. Muhaddislerin bir kısmı, İsrailiyattan alınma ve eskiden beri nakledilen hurafevâri hikâyelere bu hadisi tatbik etmişler. Hususan Benî İsrail âlimlerinin Müslüman olanlarından bir kısmı, kütüb-ü sabıkada sevr ve hût hakkında gördükleri hikâyeleri hadise tatbik edip, hadisin mânâsını acip bir tarza çevirmişler."(2)
Yukarıda geçen bahiste bu konu ile ilgili sahih bir hadisin bulunduğu ifade ediliyor, ama bu sahih hadisi eski zamanda İslam'a sonradan giren Hristiyan ve Yahudi kökenli makbul alimlerin (Vehb bin Münebbih ve Kâbü'l-Ahbâr gibi) eski malumatlarına, yani İsrailiyata göre yorumlamışlar. Bu da hadise müşevveşiyet vermiştir. Yani hurafevari bir vaziyet vermiş.
Muhakemat'ta ise, makam, sahih hadislere bulaşan bu tür hurafeleri temizlemek olunca, "Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır.” ibaresini kullanmış. Burada kabul edilmeyen kısım, hadise bulaşan İsrailiyat kısmıdır. İfade de onadır. Yoksa, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edilen sahih hadise değildir. Bir de umum hurafe ve İsrailiyatlar, ekseri makbul ve mevsuk zatlara dayandırılmaya çalışılmış. Bundan da en çok nasibini alan İbn-i Abbas (r.a.)'dır. Onun için hadis alimleri, bu gibi zatlardan gelen rivayetlere daha çok dikkat etmişler. Üstad'ın da "Teslim etmiyoruz ki, hadistir..." demesi, bir usul-ü hadis hassasiyetidir.
Buradan sahih bir hadisi inkar manası çıkmaz. Muhakemat bir usul kitabıdır. Orada birçok ilim dalının can damarları hakkında tahkik ve tenkit yapılıyor. Özellikle tefsir ve hadis alanlarında.
Bu yüzden, tenkit makamında olduğu için, tenkit gözüyle meseleye bakmıştır. Sahih hadislerde de tahkik ve tenkit kuralları geçerlidir. Hadis kaynaklarına bakılırsa, bu kurallar anlaşılır. İbn-i Cevzi gibi münekkit zatlar, makam-ı tenkit de iken, çok sahih hadislere ilişmiştir. Burada tenkit, hem metine hem de senede, yani ravi silsilesinedir.
Hadisin sahih kısmı ile İsrailiyat kısmı iç içe geçtiğinden, ifade de umumiyet kazanmıştır. Sanki inkar, sahih kısmı da içine alıyor gibi bir mana oluşmuştur. Yoksa, sahih hadisi inkar manası yoktur. Bir de Üstad, mesleği gereği, hadise bulaşan hurafeleri zikretmediğinden, ifade doğrudan, hadise söyleniyor gibi durmuş.
Dipnotlar:
(1) bk. Muhâkemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.
(2) bk. Lem'alar, On Dördüncü Lem'a.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (17. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Hem soruda ve hem de cevapta, hadisin sahih olduğu ifade edilmiştir.